Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Ağustos 2019

Anne lütfen ölme!

İzlediğimiz görüntünün korkunçluğu bir yana “ölmek istemiyorum” diyen genç bir kadın ve “anne lütfen ölme!” diyen on yaşındaki bir çocuk!

Kelimelerin kifayetsiz kaldığı durumlardan biri işte…

Kadın cinayetleri son on yılda ciddi bir oranda artış gösteriyor. Sadece rakamlar üzerinden dahi ortada büyük bir problem olduğu açık! Yıllara göre kadın cinayet rakamlarına baktığımızda 2008 yılında 80 olan sayının her yıl arttığını görürüz. 2009: 109, 2010: 180, 2011: 121, 2012: 201, 2013: 237, 2014: 294, 2015: 303, 2016: 328, 2017: 409, 2018: 440 kadın… yani 2017’den bu yana bazı günler iki kadın cinayeti yaşanmaktadır!

Öncelikle şunu hatırlatalım. Bu rakamları iktidara veya tek bir sebebe bağlamak tamamen sığ bir bakış açısının ürünüdür! Tabi bir de konuyu kadını şiddetten korumaya yönelik yasaya bağlayan bir tutum var ki bu da tek yönlü, subjektif, çözüm bulmaktan ziyade sorun büyütmekten başka bir sonuca yol açmamaktadır.

Kimse hemen bu satırlar üzerinden taarruza kalkışmasın lütfen! Eğer topluma, aileye, kadın cinayetlerine karşı bir hassasiyetiniz varsa çok düşünüp az konuşmalı, çok okuyup az yazmalı, çok araştırıp tarafsızca paylaşmalısınız.

Genelleme yapmak yanlış

Öncelikle herkesin cinsiyet üzerinden bakmayı bırakması gerekmektedir. Ya da tek bir hadise üzerinden diğer cinsi topyekün suçlu gören bir tutumdan şiddetle kaçınmalıdır. Yazık ki akademik eğitim almış kimi erkeklerde dahi tek bir örnek üzerinden genelleme yapılıp bir yasa ya da bir cinsin tamamının suçlandığına sıklıkla tanıklık ediyorum.

Olaya, olguya yaklaşımımız insan ekseni üzerinden olmalıdır. İnsana dair hiçbir haksızlık ve zulüm onaylanmamalıdır. İlk kaybediş, kimilerinin olaya salt cinsiyet üzerinden yaklaşması sonucu yaşanmaktadır.

Kişilerin haklılık veya haksızlık durumu bir tarafa hiçbir cinayetin meşru gerekçesi olmadığını hatırlamamız gerekir. Maide Suresi’nde de yazdığı gibi insanı öldüren, insanlığı öldürmüş kabul edilir. İnanç dünyamızda bu kadar sert bir şekilde yasaklanan insan canına kıymanın bazıları tarafından masumlaştırılmaya çalışılmasında ne insani ne de İslami bir bakış açısı görebilmek mümkündür!

Boşanmış Mağdur Babalar!

Buna bir örnek olarak sosyal medyada önümüze düşen, Boşanmış Mağdur Babalar Derneği Başkanının, Emine Bulut cinayetine ilişkin yorumu gösterilebilir. “Aslan parçası meydanda karıyı boğazlamış. Yüreğim buz gibi oldu. Biz bu kahraman kadar olamadık.”

Eğer bu yorum bir dezenformasyon değilse, bir adamın bunları yazması cinayete azmettirmekten, desteklemekten, meşru ve istenir kılmaktan hatta daha da kötüsü sahte bir kahraman oluşturmaktan başka nedir!

Derneğin kaç üyesi var, kaç erkek bu adamın başkanlığında yol alıyor bilemem ama böyle bir adamın liderlik ve yönetimindeki dernekten nasıl sağduyulu, insani, vicdani talepler, çözüm yolları beklenebilir? Kaç art niyetsiz gerçekten mağdur adamın, bu başkan riyasetinde haksızlığı savunur, cinayete özenir bir hale gelebileceğini düşünebiliyor muyuz?

Böyle dernek olmaz!

Özellikle sosyal medyada örgütlenerek kadınları daimi suçlu, mutlak kabahatli gösteren bakış açısını pompalayan dernek, örgüt vs’lerin bu bakış açısına mesafesi nasıl tespit edilebilir?

Hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği Emine Bulut cinayeti üzerinden dahi kadınları suçlayan, “kim bilir ne yaptı o kadın, kocasının neler yaşadığını anlamaya çalışın” diyen yorumlar, paylaşımlarıma gelen cevaplardan bazıları oldu!

En kötüsü ise bu cinayetin bir tezgah olduğu, bunun üzerinden erkekleri zor durumda bırakacak, aileyi bitirecek, kadınların elini güçlendirecek yeni yasalar çıkartılacağı yorumlarının muhafazakar erkek görünümlü birileri tarafından sosyal medyada yazılmasıydı! Aklımı dumura uğratacak bu yorumun çok sayıda beğeni alması, aile gibi hassas konularda bir güruhun akıl-izan dışı bir yola girdiğinin somut kanıtıydı…

Sele kapılan kum gibi sürükleniyor kimileri…

*Twitter.com/sabihadogann