Anne Baba Olmasa Biz Olur muyduk?
Hepimiz iyi biliyoruz ki İslam’ı kaybedeli çok şeyimizi kaybettik. Kayıplarımızın manevi olanları ise o kadar çok ve değerli ki, telafisi mümkün değil. İşte o kaybolan değerlerden biri de anne baba hakkıdır.
Başta TV ler olmak üzere kitle iletişim araçlarının bu konudaki tutumları içler acısı. Güya aile konusunu işleyen nice diziler adeta aile içine dinamit koyarcasına programlar yapıyorlar. Bunlar gerçekten bu toplumu yapmak mı istiyorlar yoksa yıkmak mı istiyorlar? Diye sormadan edemiyorsunuz… Çevre, okul, arkadaş vs. etkenler de bu konuda maalesef pek iç açıcı değiller.
Hele adına sosyal medya denilen bir felaket var ki, düşman başına. Adı sosyal medya ama neslimizi öylesine asosyal hale getirdi ki, anlatılamaz. Yeni nesil, bencil, tembel, hantal, saygı ve sevgiden yoksun, İslami ve insani değerlerine yabancı. Yabancı ne ki, düşman dense yeridir.
Zamane gençliği diye tabir edilen, İslam’dan mahrum yetişmiş gençlerimizin anne baba hakkı konusundaki tutumları malum. Ancak daha acısı kendisi artık anne baba olmuş, evlat büyütmenin, eğitip geliştirmenin ne olduğunu uygulayarak gören kesimin dahi bu konuda sınıfta kalması.
Ben âcizane Kur'an derslerine devam eden 7-15 yaş arası evlatlarımıza anne baba konusunu işlerken, konuyla ilgili; ayet, hadis, menkıbe ve kıssaları özetledikten sonra, onlara evlerinde bebek olup olmadığını soruyorum. Bir kısmı evet dedikten sonra, hepsine birden özetle şunları soruyorum;
- Bebek altını ıslatıyor ve kirletiyor mu?
- Her kirletmesinde anneniz altını temizleyip bezini değiştiriyor mu? (bizim annelerimizin zamanında hazır bez diye bir şey yoktu.
- Bir çoklarınızın zamanında hazır bez, ıslak mendil ve çamaşır makinası henüz yoktu. Anneniz kirli bezlerinizi elleriyle yıkayıp temizlemedi mi? (bulaşık makinası, elektrikli süpürge vs. teknolojik aletler de yoktu. Bunu da hatırlayalım.
- Hasta olduğunda anne babanız bebeğin başında nice geceler uykusuz kalıyor mu?
- Gerektiğinde gece yarısı ne yapıp edip hastaneye ulaştırıyor mu?
- Peki, bir zamanlar sizlerde bebektiniz değimli?
Hepsi birden evet diye cevapladıktan sonra şu soruları ekliyorum;
- Şu an elbiselerinizi kim yıkıyor?
- Kahvaltınız kim hazırlıyor, yemeğinizi kim yapıyor?
- Bulaşıklarınızı kim yıkıyor?
ANNEMİZ diye cevap veriyorlar. Sonra şunları soruyorum;
- Yiyecek içeceklerimizi kim alıyor?
- Elbiselerimizi ve ayakkabılarımızı kim alıyor?
- Kira, elektrik, su paralarımızı kim ödüyor?
- Yakacağımızı kim alıyor?
- Hasta olduğumuzda, hastaneye bizi kim götürüyor?
- Okul, hastane vs. masraflarımızı kim ödüyor?
- Harçlığımızı kim veriyor?
- Kısaca evimizin tüm parasal ihtiyaçlarını kim sağlıyor? Gece gündüz, yaz kış demeden, bizim nafakamız için kim çalışıyor?
Bu sorulara da BABAMIZ diye cevap veriyorlar. Sonra şu final soruyu soruyorum;
Size saldıran bir köpeğe birkaç lokma ekmek verseniz, saldırmaktan vazgeçip ekmeğinizi yer. Birkaç gün sonra aynı köpekle karşılaştığınız zaman size saldırmaz, kuyruğunu sallayarak yanınıza yaklaşıp sürtünür ve adeta şöyle der: “Nasılsın arkadaşım hani birkaç gün önce bana ekmek vermiştin ya, teşekkür ederim… Biraz daha o ekmekten yok mu?” der. Değil mi?
Şu halde, bir köpek dahi, kendisine atılan birkaç lokma ekmeği unutmuyorken; evladı evlenip ev bark sahibi oluncaya kadar ona hizmetçilik yapan anne babasına karşı gelen, onları azarlayan ve herhangi bir şekilde onların hukukunu çiğneyen bir evlat köpekten daha vefasız, daha nankör ve aşağılık değil midir? Tabi buna da hep beraber, evet diye cevap veriyorlar…
İtiraf etmeliyiz ki kendi kendimize yetecek yaşa geldikten sonra, çoklarımız gibi biz de bu basit gerçekleri unutuyor ve sanki tamamıyla kendi kendimize bu konumumuza geldiğimizi zannediyoruz… Biz anne babalar kendi çocuklarımıza anne baba hakkıyla ilgili iyi bir örnek olamıyoruz. Sonuç olarak da bir nevi ettiğimizi buluyoruz. Ne diyordu Peygamber (sav) “"Allah, insanlara merhamet etmeyene rahmette bulunmaz." (Buhâri, Tevhid 2, Edeb 27; Müslim, Fedail 66, Tirmizi, Birr 16) Subhaneke... Bihamdike... Esteğfiruke...