Anlık kararlar acı verir!
Her işine “besmele” ile başlayan, güzel olay yaşadığında “elhamdülillah” deyip, başına gelen musibette “her şerrin arkasında hayır vardır” diyen, hayatına kaldığı yerden devam edenlere selam olsun...
Medeniyetin beşiği kabul edilen İstanbul’dan her bir okuyucuma kucak dolusu selamlar. Bu satırlarımı müşterileri okuyan ve yazan olan, on iki günlük insana ve hayata dokunma koşturmacamın son ayağı olan Abbara Kahve’de yazıyorum.
“Hayatı benimle paylaşır mısın?” başlıklı seminerimi yapmaya erken gelişim ve son izlenimlerimi gazeteye yetiştirme isteğim beni bilgisayarımın başına geçirdi. Mekanın cazipliği ise tetikleyicisi oldu. Abbara Kahve’nin değerli sahibi Mustafa Beye de saygılarımı iletirim..
Ve şu an Almanya’da evimde masamın başındayım. Saat:02:00. Birbirinden değerli genç kardeşlerimin gelmesiyle yarım kalan yazıma, kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Tıpkı ne kadar güzel ya da sıkıntılı da olsa geçen zamanımızı devam ettirdiğimiz gibi...
“Rabbim! Katından bir destekle bana yardım et” duama karşılık olarak; Salih ve Fatma Altınok kardeşlerimin evinde başlayan koşturmacama, Çorlu’da Nurcan ve Badiye kardeşlerim ve bana yol arkadaşlığı yapan Şeyma ve İbrahim Halil oğluma ve son olarak bana bir çok güzellikler sunan değerli Vesile Kara hanıma, Mine İzgi ve Rahmi hocama bana verdikleri destekler için çok teşekkür ederim.
Gönlüme yine birçok kardeşim, üç okulda hitap etmemle yüzlerce yavrularım, TV 5 kanalında yaptığımız söyleşi ile dualarıma eklediğim birçok gönül yoldaşlarımın olması gece düşüncelerimin artmasına da vesile oldu. Birçok aksiliklerin yanında yaşadığım binlerce güzellikler, kırılan kalpleri tamir etmeler beni daha çok çalışmaya, daha ne yapabilirim diye düşünmeye itti.
Bir yerde kocaman açığın, yaşanan birçok haksızlıkların olup her güçlünün güçsüzü ezme derdinde olduğu, hatta çoğu kişilerin birilerinin üzerine basarak yükselme derdinde olup, dünya nimetlerinden daha ne kadar çok faydalanabilirim derdinde olduğu herkesin malumuydu. Lakin nasıl edip de bu duruma dur denilebilirdi?
İşte bu on iki günlük İstanbul, Çorlu ve Tekirdağ üçgenindeki yaptığım seminerlerim ve Aile Bakanlığı bünyesinde gerçekleştirilen “Evlilik öncesi eğitimi yaygınlaştırmak” çalışmasındaki eğitimci eğitimine katılımımdan edindiğim, her acının ya da güzelliğin insanın kendinde başlayıp kendisinde bittiği olmuştur.
Hayata pozitif bakanların daha mutlu olduğu, gerçekçi bakanların ise güçlü olduğu herkesin malumudur. Haklı olmayı istememiz çoğu zaman mutluluğumuzun önündeki en büyük engeldir. Lakin bu duruşumuz bizleri yalnızlığa itmekte, telafisi zor olan yanlış kararlar almamıza sebep olmaktadır.
Bizim hayatımızı kolaylaştıran, bazen de zorlaştırdığını düşündüğümüz bizi çok seven, bizim için hep dua eden sevdiklerimizi, hayallerimizi, geleceğimizi hatta ümitlerimizi bir anda yok edebiliyoruz. Bir anlık ani kararlarla hayatın içindeki sürprizlere karşı kör ve sağır olabiliyoruz.
Sahip olmanın mutlu etmediği de her birimizin malumudur. Bize mutluluk veren ise elbette bir yere ait olmaktır. Aidiyet duygusu insanı sorumluluk sahibi kılar. Ailesine sahip olamayan kaybolmaya da mahkumdur. Bu da önceliği sahip olduğunu düşündükleri için emek vermekledir.
Emeksiz yemek yok. Yemeği yemek için de emek gerekir. Kendisini ön plana almış, her zaman kendisini haklı görmüş, kerameti kendinden bilen her nefis bunun acısını yaşadıkları ile ödeyecektir. Kimsenin kimseyi ezmeye, hakkına gasp etmeye, sözle ya da gözle şiddet yapmaya, maddi ya da manevi acı çektirmeye hakkı yoktur. Hiç kimsenin yaptığı asla yanına kar kalmayacaktır.
Gücünü ortaya koyup karşısındakini gücü ile mağlup ettiğini sanan, o güç ile bir gün karşı karşıya kalacaktır. Nitekim bu dünya da ahirette ektiğinin karşılığının alınacağı mekandır. Cenneti ahirete has kılan sığ akıllılardan olmamak da doğru hareket edenlere has bir olgudur. Cehenneme odununu buradan götürenlerden olmamak gerekir. Bitimsiz güzelliklerin olduğu gerçek cennet dahi bu dünyanın uzantısıdır.
Hasılı kelam; yaşadığımız olaylara, okuduğumuz yazılara, hatta gördüğümüz rüyalara ne anlam veriyor, nasıl yorumluyorsak onun gerçek olacağıdır. Bakışımızı, duruşumuzu, algılarımızı hatta duygularımızı kontrol altında tutmalıyız. Zira bizler her ne kadar doğruyu bilsek de duygularımızla hareket ediyoruz.
Ves-selam...