Anket odaklı siyaset ve aday tercihleri
Gündelik siyaset lügatına girmiş olan “algı yönetimi”
tanımlamasının en büyük kitlesel aracı anketler, seçimin yaklaşmasıyla birlikte
büyük hız kazanmış durumda.
Siyasi partilerin ekonomik olanaklarının artması, siyasi
parti liderlerinin anketlere önem vermesiyle beraber seçim anketlerinin sayısı
artmış, neredeyse günlük anket yapan şirketleri ortaya çıkarmıştır.
Seçim anketleri seçmenlerin siyasi tercihlerini belirlemek
amacıyla yazılı olarak hazırlanmış sorulardan oluşuyor. Anket yönteminde
seçmenlerin siyasi tercihleri kişisel görüşme, telefonla görüşme, posta
aracılığı veya e-mail yoluyla sorulabilse de kişisel görüşme (ru be
ru ) en çok tercih edilen metottur.
Türkiye’deki seçmen sayısının yaklaşık 55/60 milyon olduğu
düşünülürse seçim anketlerinin bütün seçmenler üzerinde uygulanması zaman ve
maliyet açısından mümkün değil.
Zaman ve ekonomik kısıtlardan dolayı anket şirketleri
seçmenlerin siyasi tercihleri hakkında bir karara varırken seçmenlerin sadece
bir kısmına ulaşabiliyor.
Seçim anketleri seçmenlerin bir kısmını inceleyerek
seçmenlerin tamamının siyasi tercihleri hakkında sadece tahmin yapmaktadır.
Siyasal, sosyal ve ekonomik birçok alanda yapılan anket
kültürü ne zaman başladı; Dünya üzerinde “algı yönetimini” en iyi yapan ülke
hangisi diye sorsam eminim cevap Amerika olur. İlk anket çalışması 1847
yıllarında Amerika’da 1847 Horace Mann’ın tarafından araştırma tekniği olarak
kullanılmış. 1872 yıllarında Avrupa’dan sonra,
tüm gelişmiş demokratik ülkelerin kullandığı toplumsal gelişmeleri
gözlemledikleri bir veri aracı olmuştur.
21. Yüzyılda ticari hayattaki pazar araştırmalarının yanı
sıra,1930 Amerika ve 1950 yıllarda batı ülkelerinde siyasi kanaat ve tutumların
ölçüm tekniği olarak kamuoyu araştırmalarının literatüründe yer alıyor. Türkiye
‘ye bu icadı Özal’ın getirdiği söylenir. 1990’lı yıllardaki seçim
kampanyalarında ilk defa anket çalışmaları yapılmış.
Özellikle 1990’ların ikinci yarısından itibaren ivmelenen
teknolojik gelişmeler sayesinde cep telefonu ve internet kullanımının
artmasının görüşme maliyetlerini önemli ölçüde düşürmüş olması, kamuoyu
araştırmalarının yaygınlığı arttırmış ve günümüzde hemen her konuda ve oldukça
hızlı bir biçimde anket çalışması yapılarak, kamuoyunun nabzını tutmayı mümkün
kılmış.
Siyaset kadar eski olan siyasal iletişim, değişen dünya ve
yeni iletişim dili anket; bir araştırma çerçevesinde, kişilerin düşünce, görüş
veya eğilimlerini tespit etmek amacıyla hazırlanmış soruların belli bir düzenlilik
içinde yerleştirildiği soru ve cevaplar kümesi…
Anketlere ne kadar güvenebiliriz? Anket şirketleri
kendilerine ödeme yapanları mutlu edecek sonuçlar mı çıkarıyorlar?
Maliyetlerden kaçmak için masa başı anketimi yapıyorlar? Anketlerle seçmen
yönlendirilmeye mi çalışılıyor? Taşrada, özellikle yerel gazetelerin etkisinde
mi kalıyorlar? Dünya görüşlerine yakın STK
vb. kuruluşların yönlendirmesi oluyor mu? Bunlara benzer çok soru kamuoyunun
kafasını meşgul etmekte. Özellikle son yıllarda anket şirketlerinin aynı seçim
için farklı tahminlerde bulunması güvenilirliklerinin sorgulanmasına yol
açmakta ve yandaş anket şirketi yaftasına maruz kalmaktalar.
Bazı anket şirketlerinin bilimsel yetersizliğinden dolayı
yapılan anketlerin de bilimsel altyapısının eksik olduğu bu sebeple
güvenirliğini tartışılır hale getirildiği görülüyor.
Türkiye’deki anketler tüm seçmenleri kapsamıyor. Yapılan
anketlerin büyük çoğunluğu büyükşehir ve kentsel bölgelerde yapılıyor.
Azımsanmayacak büyüklükte bir seçmen kitlesi dışarıda bırakıldığı için,
gerçekleştirilen istatistiksel analizlerin sonuçlarının pek bir geçerliliğinin
olmadığı söyleyebiliriz.
Son dönemlerde anketler, siyasal baskı ve manipülasyon aracı
olarak, seçmen davranışı üzerinde önemli ölçüde etki oluşturuyor. Seçimler
öncesinde anket şirketlerinin açıkladıkları partilerin oy oranlarıyla
seçmenlerin tercihlerini etkilediği yönünde kuvvetli bir kanaat var.
Siyasete ,“doğru aday “ sorunsalının da en büyük sorumlusu
yanlı yapılan anket sonuçlarıdır. Bazı şehirlerde takım tutar gibi bir kaç isim
amigolara ezber ettirilir. Gereken tüm “duygusal bağ “kurulur ve farklı bir
dayatma üslubu ile aday profili inşa ettirilir.
Siyaset mekanizmasında “algı yönetimi” adı altında aday piyasası
oluşturulur. Bu algı, taşradan taşınarak başkente getirilir. Ne yazık ki,
kamuoyunun özgür ve bağımsız bir şekilde düşünmesine, bilgilendirilmesine izin
verilmeden, imkan ve olanakları ortadan kaldırarak resmen anket dayatması ile
kimin, nerede, nasıl, kimlerle yapıldığını sorgulamadığımız, araştırma
sonuçlarında da açıkça beyan edilmeyen seçim araştırmaları bilimsel ve etik
değerlerden yoksun araştırmalar olup, kamuoyu algısının demokratik olmayan
yöntemlerle şekillendirilmesi sonucunu doğuruyor. Seçim baştan yanlış aday
üzerine inşa edilirken, hatalı ve yanlı seçim anketleri seçmenlerin siyasi
tutum, tercih ve davranışlarına ayna tutmakta ve bunları şekillendirebilmekte.
Anket yöntemi, metodolojisi,
kuram ve parametreleri değişmedikçe, güvenirliği ve bilimselliği tartışılır olacaktır.