Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2969.87
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Ocak 2023

Anket odaklı siyaset ve aday tercihleri

Gündelik siyaset lügatına girmiş olan “algı yönetimi” tanımlamasının en büyük kitlesel aracı anketler, seçimin yaklaşmasıyla birlikte büyük hız kazanmış durumda.

Siyasi partilerin ekonomik olanaklarının artması, siyasi parti liderlerinin anketlere önem vermesiyle beraber seçim anketlerinin sayısı artmış, neredeyse günlük anket yapan şirketleri ortaya çıkarmıştır.

Seçim anketleri seçmenlerin siyasi tercihlerini belirlemek amacıyla yazılı olarak hazırlanmış sorulardan oluşuyor. Anket yönteminde seçmenlerin siyasi tercihleri kişisel görüşme, telefonla görüşme, posta aracılığı veya e-mail yoluyla sorulabilse de kişisel görüşme (ru be ru ) en çok tercih edilen metottur.

Türkiye’deki seçmen sayısının yaklaşık 55/60 milyon olduğu düşünülürse seçim anketlerinin bütün seçmenler üzerinde uygulanması zaman ve maliyet açısından mümkün değil.

Zaman ve ekonomik kısıtlardan dolayı anket şirketleri seçmenlerin siyasi tercihleri hakkında bir karara varırken seçmenlerin sadece bir kısmına ulaşabiliyor.

Seçim anketleri seçmenlerin bir kısmını inceleyerek seçmenlerin tamamının siyasi tercihleri hakkında sadece tahmin yapmaktadır.

Siyasal, sosyal ve ekonomik birçok alanda yapılan anket kültürü ne zaman başladı; Dünya üzerinde “algı yönetimini” en iyi yapan ülke hangisi diye sorsam eminim cevap Amerika olur. İlk anket çalışması 1847 yıllarında Amerika’da 1847 Horace Mann’ın tarafından araştırma tekniği olarak kullanılmış. 1872 yıllarında Avrupa’dan sonra, tüm gelişmiş demokratik ülkelerin kullandığı toplumsal gelişmeleri gözlemledikleri bir veri aracı olmuştur.

21. Yüzyılda ticari hayattaki pazar araştırmalarının yanı sıra,1930 Amerika ve 1950 yıllarda batı ülkelerinde siyasi kanaat ve tutumların ölçüm tekniği olarak kamuoyu araştırmalarının literatüründe yer alıyor. Türkiye ‘ye bu icadı Özal’ın getirdiği söylenir. 1990’lı yıllardaki seçim kampanyalarında ilk defa anket çalışmaları yapılmış.

Özellikle 1990’ların ikinci yarısından itibaren ivmelenen teknolojik gelişmeler sayesinde cep telefonu ve internet kullanımının artmasının görüşme maliyetlerini önemli ölçüde düşürmüş olması, kamuoyu araştırmalarının yaygınlığı arttırmış ve günümüzde hemen her konuda ve oldukça hızlı bir biçimde anket çalışması yapılarak, kamuoyunun nabzını tutmayı mümkün kılmış.

Siyaset kadar eski olan siyasal iletişim, değişen dünya ve yeni iletişim dili anket; bir araştırma çerçevesinde, kişilerin düşünce, görüş veya eğilimlerini tespit etmek amacıyla hazırlanmış soruların belli bir düzenlilik içinde yerleştirildiği soru ve cevaplar kümesi…

Anketlere ne kadar güvenebiliriz? Anket şirketleri kendilerine ödeme yapanları mutlu edecek sonuçlar mı çıkarıyorlar? Maliyetlerden kaçmak için masa başı anketimi yapıyorlar? Anketlerle seçmen yönlendirilmeye mi çalışılıyor? Taşrada, özellikle yerel gazetelerin etkisinde mi kalıyorlar? Dünya görüşlerine yakın STK vb. kuruluşların yönlendirmesi oluyor mu? Bunlara benzer çok soru kamuoyunun kafasını meşgul etmekte. Özellikle son yıllarda anket şirketlerinin aynı seçim için farklı tahminlerde bulunması güvenilirliklerinin sorgulanmasına yol açmakta ve yandaş anket şirketi yaftasına maruz kalmaktalar.

Bazı anket şirketlerinin bilimsel yetersizliğinden dolayı yapılan anketlerin de bilimsel altyapısının eksik olduğu bu sebeple güvenirliğini tartışılır hale getirildiği görülüyor.

Türkiye’deki anketler tüm seçmenleri kapsamıyor. Yapılan anketlerin büyük çoğunluğu büyükşehir ve kentsel bölgelerde yapılıyor. Azımsanmayacak büyüklükte bir seçmen kitlesi dışarıda bırakıldığı için, gerçekleştirilen istatistiksel analizlerin sonuçlarının pek bir geçerliliğinin olmadığı söyleyebiliriz.

Son dönemlerde anketler, siyasal baskı ve manipülasyon aracı olarak, seçmen davranışı üzerinde önemli ölçüde etki oluşturuyor. Seçimler öncesinde anket şirketlerinin açıkladıkları partilerin oy oranlarıyla seçmenlerin tercihlerini etkilediği yönünde kuvvetli bir kanaat var.

Siyasete ,“doğru aday “ sorunsalının da en büyük sorumlusu yanlı yapılan anket sonuçlarıdır. Bazı şehirlerde takım tutar gibi bir kaç isim amigolara ezber ettirilir. Gereken tüm “duygusal bağ “kurulur ve farklı bir dayatma üslubu ile aday profili inşa ettirilir.

Siyaset mekanizmasında “algı yönetimi” adı altında aday piyasası oluşturulur. Bu algı, taşradan taşınarak başkente getirilir. Ne yazık ki, kamuoyunun özgür ve bağımsız bir şekilde düşünmesine, bilgilendirilmesine izin verilmeden, imkan ve olanakları ortadan kaldırarak resmen anket dayatması ile kimin, nerede, nasıl, kimlerle yapıldığını sorgulamadığımız, araştırma sonuçlarında da açıkça beyan edilmeyen seçim araştırmaları bilimsel ve etik değerlerden yoksun araştırmalar olup, kamuoyu algısının demokratik olmayan yöntemlerle şekillendirilmesi sonucunu doğuruyor. Seçim baştan yanlış aday üzerine inşa edilirken, hatalı ve yanlı seçim anketleri seçmenlerin siyasi tutum, tercih ve davranışlarına ayna tutmakta ve bunları şekillendirebilmekte.

Anket yöntemi, metodolojisi, kuram ve parametreleri değişmedikçe, güvenirliği ve bilimselliği tartışılır olacaktır.