Ankara''da üçlü zirve
Suriye iç savaşında bilhassa sivillerin zarar görmemesi için Türkiye’nin çabaları ile başlayan Astana-Soçi zirve toplantıları Astana formatında devam ediyor. Bugün Beşincisi olacak olan Üçlü Zirve Toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ev sahipliğinde, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin katılımıyla Ankara'da gerçekleştirilecek.
Bugünkü zirve toplantısında, “İdlib başta olmak üzere, Suriye'deki gelişmelerin değerlendirilmesi, çatışma ortamının sona erdirilmesi, mültecilerin gönüllü geri dönüşleri için gereken şartların temini ile kalıcı bir siyasi çözümün tesisi amacıyla gelecek dönemde atılacak müşterek adımların istişare edilmesi” bekleniyor.
2011 yılında başlayan bu sorunu Rusya-Türkiye-İran, Suriye Lübnan’a dönüşmeden çözüme kavuşturmaz ise bundan Türkiye de Rusya da İran da Irak da telafisi imkânsız zararlar görecektir. ABD’nin dış politikada vaz geçemeyeceği “Kontrollü Kaos” sadece ABD’nin işine yarayacaktır.
Bugüne kadarki Üçlü Zirvelerde önemli kararlar alındı, en son İdlib’de ateşkes ilan edilmesi, ardından güvenli bölge oluşturulması bu kararlardandır. Geçtiğimiz haftalarda Esed rejiminin İdlib’e yönelik ağır saldırıları olmuş ve hem büyük can kaybı yaşanmış hem de büyük göç dalgaları sınırımıza yaklaşmıştı. Bu açıdan bugün gerçekleşecek olan “Ankara Zirvesi” her açıdan çok önem arz ediyor.
Türkiye’nin Rusya ile başta İdlip’teki “Terörist Örgütler” konusunda yaşadığı sorunun giderilmesi gerekiyor. Varsa Türkiye’nin bir taahhüdü bunu zamana oynayarak değil, taahhüdün gereğini yaparak göstermelidir. Sanırım önceki Astana Zirvesinde Türkiye İdlip’te bulunan “terör örgütleri” ya da “terör örgütleri ile bağlantılı oluşumlar” hakkında Rusya’ya bazı taahhütler vermiştir. Bu taahhütler için Türkiye ile bir takvim üzerinde anlaşılmış ve kimi zaman Rus Dışişleri Bakanı’nın dile getirdiği “Türkiye verdiği zamanda taahhüdünü yerine getirmediği için bizim de İdlip’teki terörist yapılanmalara saldırmamız kaçınılmazdır” meyanında açıklamalar yaparak Türkiye’nin taahhüdünü henüz yerine getirmediği dile getirilmiştir.
Türkiye’nin Suriye’de işi pek de kolay değildi, değil de; bakınız Türkiye’nin Suriye konusundaki hassasiyeti Suriye’nin Kuzey’inde ABD destekli PKK/YPG’nin kazanımlarını el an durdurabilmiş değil. Yapmacık ve sonu olmayan “Güvenli Bölge” oyalaması bir kazanım değil, bir oyalamadır. Anlayacağınız “stratejik ortak” ABD Türkiye’nin zayıf karnını bilip Türkiye’den istediklerini oradan elde etmeye çalışıyor.
Bu açmazın bir nedeni Türkiye’nin Suriye rejimi ile bütün ilişkilerini kesmiş olmasıydı. Esed de Rojava denilen bölgeyi (şimdilik) PYD/YPG unsurlarına bırakarak Türkiye’nin Suriye ile ilgisini ve dikkatini terör tehdidi ile zayıflatmayı başardı. Türkiye bugünkü Üçlü zirvede hem Rusya hem de İran ile ABD tehdidinin vardığı boyutları masaya yatırmalıdır. Kapımızdaki ABD tehdidi sadece bu üç ülkeyi değil, bütün bölgeyi ateşe atmak demektir. Meseleyi yeniden uzatmak istemiyorum, lakin ABD’nin Çin ve Rusya ile birlikte Türkiye’nin de önünü kesmek için buraya konuşlandığını bilmeyenimiz yoktur. Bu yüzden bu üç ülke belki ilerde “Astana Zirvesi ortaklığına Çin’i de dahil ederek” ABD’nin planlarını modifiye etmesini zorunlu kılabilir.
Biraz hamaset olacak ama söylemeden geçemeyeceğim;
ABD bu bölgeden uzaklaştırılmadan ne bu yüzyılda ne de daha sonraki yüzyıl(lar)da bölgenin rahat etmesi mümkün görünmemektedir. Bu bölgenin “sahibi” devletler kendilerine tehdit olan ABD’yi bölgelerinden ne kadar uzak tutarlarsa kendileri için o kadar hayırlı olur.
Bunun nasıl olacağını soran olacaktır elbet;
Bölge ülkelerinin kendi aralarındaki sürtüşmeleri bir kenara bırakarak asıl tehdidin ortadan kaldırılması için çalışması ilkokul düzeyindeki bir bilgi olduğunu biliyorum.
Bölgenin başka bilgiye ihtiyaç duymayan sorununun çözülmesi bugün yapılacak Üçlü Zirve ile start alabilir.