Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Ekim 2018

Ankara’da neler oluyor?

Cumhuriyetin kurulduğu şehirdir Ankara. Ankara, hem millî hem manevî anlamda insan ruhunun şahlandığı bir iklime sahiptir.

Herkes iş bitirmek için Ankara’nın yolunu tutar. Şöyle de denilebilir: Kimisi iş bitirmek için kimisi de rakiplerini bitirmek için Ankara’dadır. Bu durumda insanların birden yükseldiği ve birden düştüğü soğuk bir şehir hâline gelir Ankara. Ankara’nın bu yüzüne hiç şahit olmak istemem. Birçok ayak oyununun oynandığı, eskimiş, pörsümüş, lekelenmiş, yıpranmış, yorulmuş, sönmüş, katı kalıplara bürünmüş siyasilerin, iş bitirici aracı adamların, bürokratların, emeksiz askerlerin çöreklendiği yerdir de Ankara.

Peki, Ankara hep böyle midir? Değil elbette. Ankara’yı ısıtan, bir dost elinin üşüyen ruhunuzu sımsıcak iklimlere seyrüsefer ettiren güzel yanları da var muhakkak. Hacı Bayram’da huzur demlenir, Hamamönü’nde ruhunuz, sanki ülfeti kâlûbelâdan beri süregelen bir samimiyetle buluşur, yok olmayacak bir ünsiyet kazanır. Bu güzeldir, bu unutulmazdır, bu yaşanası bir hatıra olarak kalbinizin en mutena yerinde saklanması icap eden güzelliktir. Şiir gibi bir hatıra, gibisi fazla belki de şiirin kendisi. Ezberlenecek, unutulmayacak ve her gönle neşe sunabilecek, her gamı dindirecek kadar efsunlu şiir.

Ankara şiire ev sahipliği yapar, şairi çağırır bu mekânlar. Şairler; huzursuz, huysuz, kaygılar denizine açılmışken birden sahil-i selamete erer ve demir atarlar gönüllere, muhabbete, dostluğa, çaya, kahveye, şiire…

Evet, sonunda şiirde kalmalı. Şiirin girdiği yerde Şirin, Ferhat'ın deldiği dağda hüzün vardır. Hüzün yüklü gönüller bir edebî muhitte şiir döker inciler misali. Ankara’da böylesi muhitler de çoktur. Hüznü azaltan, her defasında yaralanan bir gönlü sağaltan sözlerin, şiirin, sanatın ve edebiyatın doğduğu mekânlar vardır bu şehirde.

Ankara’nın bir kültür şehri olması tesadüfî değildir. Ankara, Millî Mücadele’nin merkezi olması sebebiyle dönemin en güçlü yayını olan Sebîlürreşad mecmuasının başyazarı Mehmet Âkif ve arkadaşları, Tâceddin Dergâhı’nı bir edebiyat mahfiline dönüştürmüşlerdi. Mehmet Âkif Ankara’da Tâceddin Dergâhı’nda yazacağı İstiklâl Marşı’nın sancısını çekiyor, millî şuurunu güçlendiriyor ve iman dolu göğsünü düşmana siper ediyordu. İşte gerçek Ankara budur!

Bugün, Ankara’da Mehmet Âkif’i temsil eden ve Sebîlürreşad bayrağını dalgalandıran bir hareket var. Bu hareket, geleceğe dair umutlarımızı tazeliyor, inancımıza muhkem bir kale oluyor. Sebîlürreşad’ı bir aile samimiyetinde buluşturan araştırmacı-yazar Fatih Bayhan’ı bir kez daha kutluyorum.

Ankara’da başka edebiyat mahfilleri de var tabii ki. Edebiyat ve Mâverâ gibi dergilerin doğduğu şehirdir burası. “Yedi Güzel Adam”ı buluşturan şehirdir Ankara. Zaman geçse de onların izi, sözü hâlâ buradadır. Nuri Pakdil ve Rasim Özdenören Ankara’da mukimdir. Hece dergisinin kalbi Ankara’da atıyor. Yeri gelmişken bahsetmek gerek. Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Ankara Şubesi de adeta bir okul hüviyetinde çalışıyor. Başkan Mehmet Oymak güzel işler yapıyor. Dernekte her gün birçok konuda seminerler ve konferanslar var. 13 Ekim 2018 Cumartesi günü birbirinden kıymetli değerlerin sunacağı programlar var. Dergisiz edebî hareket olmaz, olsa da sönüktür. “Gençler ve Dergiler” konulu söyleşide (13 Ekim 2018 Cumartesi saat: 17.30-18.30) şair-yazar Nuray Alper, öykücü Zeynep Sati Yalçın, yazar Âdem Karafilik ve genç edebiyatçı ve Uzak Ülke dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ömer Faruk Argun konuşmacı. Zamanı olan edebiyatseverlerin bu programa katılmalarını tavsiye ederim. Zamanım var ama mekân uzak, uzak olsak da gönlümüz yakın.

Ankara deyince akla sadece siyaset ve bürokrasi gelmemeli. Şiirsiz ve sanatsız bir Ankara boştur. Vesselam!