Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Ankara’da bir kalem efendisi; Necip Tosun

Kendimi her zaman çok şanslı görmüşümdür. İnançsal boyutta düşünsel anlamda değişim ve arayışlarım sonucu revan olduğum yolculuğum beni Hakikat duraklarının arı duru heyecanlı zamanlarına taşırken, yine Hakikat yolunda çaba harcayan, erdemi, onuru kuşanmış, sanatını icra ederken varoluşsal sancılarına adeta net cevaplar bulmuş ustaları kader, bir bir yolumun üzerine dizmişti işte.

Necip Tosun da bu ustalardan, öncülerden, kuşak olarak bizim önümüzü açan bir kuşağın nadide bir eri idi. Onun çabasını, yıllar geçtikçe edebiyat emekçisi olarak verdiği eşsiz mücadeleyi, edebiyat kanonunun tam ortasında nasıl ilmek ilmek dokuduğuna da şahit olduk.

Necip Tosun’un en çok paylaştığı siyah beyaz fotoğraflar heyecanlandırırdı beni. O siyah beyaz fotoğraflarda içinde yaşadığı Anadolu topraklarında verdiği eşsiz mücadele ile katettiği anlamlı yol. O anlamlı yolda yürürken, bazen kıraç Anadolu topraklarından, sade ve mütevazı bir kasaba evininin bereketinden, sade ama o denli de soylu yaşantılardan izler akar gibidir. Bir kuşağın temsilcisi olarak yürüdüğü yolda beraber olduğu arkadaşları, dostları vardır. Taşranın bereket kuşanmış topraklarından, verdiği eşsiz mücadele ile entelektüel birikimi ve anlamlı arayışları ile edebiyatın da kendi kuşağı adına yükünü omuzlamış bir aydın, edebiyat emekçisi çıkar karşımıza.

Bazen o siyah beyaz fotoğraflardan, uzun gömlek yakaları, bol paçaları, gümrah saçları utangaç bakışlara dökülmüş saçların gerisinden, keskin inançlılara has bir Anadolu gencinin sabırlı, tutarlı ama o denli de azimli halini görürsünüz. İçinde yaşadığı muhite dair izler taşıyan, edebiyatın edeple buluştuğu bir sima akar siyah beyaz fotoğraflardan. Bir dönem gençliği akar. Her türlü engele, her türlü ayrımcılığa karşı verilmiş bir büyük mücadele akar anlarsınız sonra o siyah beyaz hayatların sadeliğinden, direncinden, utangaç gülümseyişinden. An an kaybettiğimiz, Anadolu irfanını, ahlakın ve erdemin dokuduğu, helal lokmanın sade yaşantıların gerisinden, toprak sıvalı evlerin, serin taşlıkların, yemyeşil düzlüklerin ve soba sıcaklığının, buğusu üzerindeki çayların, sohbetlerin arasında bulursunuz sanki kendinizi. Tüm yoksunluklara, uzun yollara, dizlere kadar çıkmış karlı yollara, ayazlı sabahlara rağmen yollar yürünecektir. Sarp dağlar aşılacaktır. Değil mi ki her dağın üzerinden bir yol geçer. Ben böyle düşünmüşümdür her daim Necip hocamı o fotoğrafları gördüğümde. Anadolu irfanının eşsiz duyarlılığı ile helal lokma ve sade yaşantısından muhterem anne ve babasından, toprağından aldığı ilhamla yaşadığı coğrafyaya ödenmesi gereken borcunu adeta adanmış bir emekçi gibi büyük bir sorumluluk bilinci ile yerine getirirken, onurlu ve soylu duraklarda hep başı dik durmuştur.

“Bir devrin ahlak ölçüleri, kendisini meydana getiren dini kaynaktan koptuğu zaman, yani sadece bir alışkanlık meselesi halini aldığı zaman, değişmeye ve ön yargılarla değerlendirilmeye mahkûmdur. İşte böyle zamanlarda ahlak, o devrin edebiyatı tarafından etkilenebilir hale gelir. Hepimiz biliyoruz ki, bir nesil şaşırtan değerler, ondan sonraki kuşak için çok tabii sayılabilir. Ahlak değerlerindeki değişmelere gösterilen bu uyum, bazen toplumdaki gelişmenin delili olarak memnuniyetle kabullenilir. Hâlbuki bu değişme olayı, gelişmeden ziyade, insanların ahlak hükümlerini ne tutarsız temellere oturtulabileceklerinin bir delilidir. (Edebiyat Üzerine Düşünceler, sf:108) Eliot ’un işaret ettiği gerçekliği uzun yıllardır derinden derine yaşadığımız coğrafyada edebiyatın ve sanatın da yükü artmıştır kuşkusuz. İşte toplumda meydana gelen ve düşüncel anlamda, dini anlamda meydana gelen değişim ve dönüşümlere sanatçı ayna tutar bir bakıma, şahitlik ederek sorumluluk yüklenir.

Necip Tosun, içinde yaşadığı topraklarda kendi kuşağı ve arkasından gelen kuşaklara yol açarak adanmış bir çalışma temposu ile adeta edebiyatla, sorumluluk bilincini anlamlı bir şekilde buluşturmuş, kuşatıcı, ayrımcılıktan uzak, inandığı değerlere bağlı ama bağnazlıktan ve tutuculuktan uzak bir bakış açısı ile sanat yürüyüşünü zenginleştirerek adeta büyük bir örneklik göstermiştir.

“Sanatçının sahip olduğu duygular, yaşadığı dönemlerle paralellik gösterir. Bu sağlam duygular onu, derin bir uykunun etkisinden kurtararak, gerçeği ve adaleti görmesinin sağlayacaktır. Uzun yalnızlıklarla ve sıkıntılarla dolu saatlerde düşüncesinin olgunlaştığını farkeden sanatçı, verimlilik ve hizmet ışığını yakalayarak topluma yaralı olmaya çalışacaktır.” (Sanat Nedir, sf: 58) Büyük sanatkâr Tolstoy’un tam da ifade ettiği gibi, Necip Tosun içinde yaşadığı topluma, yaşadığı coğrafyaya yabancılık göstermeden, milli ve manevi değerle yaslı bir edebiyat çabasının içinde bulur kendini. Ve bu çaba onun ödünsüz çalışması, disiplinli bir şekilde titiz araştırmaları, edebiyata yüklediği anlam ile verdiği eserlerle karşılık bulacaktır kuşkusuz.

Genç yaşlarda başladığı yazı serüveni onu arayışlarla yüklü, daha çok içsel bilinçakışının anlamlı duraklarına okuru taşıyan, yer yer şiirsel bir dile yaslı, geleneğe duyarlı ama biçimsel anlamda modern tekniklerin de arayışına taşıdı kalemini. İlk yazmaya başladığı gençlik yıllarından itibaren merkezi edebiyat dergilerinde öyküleri yayınlanan Necip Tosun, güçlü dostlukları, sağlam ve has edebiyat yolculuğunda okumanın ve yazmanın erdemli duraklarında anlamlı buluşmalar yaşamasını da sağlayacaktır. Taşra’ dan Anka’ya Gazi Üniversitesi’ne doğru uzandığı eğitim hayatına edebiyat alanındaki arayışlarını da yükleyerek büyük şehrin imkânlarını kullanmaya da başlamış oldu.

Yaşadığımız coğrafyada öykünün- hikâyenin kadim zamanlara yaslı değerini ortaya çıkarmaya çalışırken ürünleri, Aylık Dergi, Mavera, Yedi İklim, Dergâh, Hece, Hece Öykü gibi merkezi edebiyatta yer alan ve medeniyet inşa ederken arkasından pek çok kuşağı sürükleyen doğurgan ve kadim dergilerde yayınlandı.

Öykünün poetikası ile birlikte bu topraklarda mayalanmış öykünün tarihsel serüvenini incelerken ve gözler önüne sererken, modern öykünün yapısal imkânlarını, sınırlarını, değişim ve dönüşümlerini önemli çalışmalarla özenle yazdı, tartışmaya sundu. Öykü adeta Necip Tosun sayesinde geçmişten günümüze kadar gelmiş en önemli edebiyat alanı olarak daha bir önem kazandı ve diğer edebiyat türleri arasında önemli ve kalıcı bir yer edinme noktasında büyük bir ivme kazanmış oldu.

Edebiyat, öyküye, kuşak kuşak yazan öykücülere, edebiyat işçiliğine, edebiyat tarihine, ilmek ilmek dokunmuş bu anlamlı mirasa çalışmaları ile anlamlı katkılar sunan Necip Tosun hocamıza şükran borçluyuz. Her çalışması büyük bir özveri ve adanmışlıkla yazılmış, büyük katkılar sağlayan, izlek oluşturacak yol açacak eserlerdir.

Ustanın kalemi, kelamı her daim var olsun, daim olsun, daima saygıyla minnetle efendim…

*Mahalle Mektebi 51 Necip Tosun Özel Sayısından alıntılanmıştır.