Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
31 Mart 2019

Ankara Uzakta

Ankara’dan uzakta yaşamak ve ara sıra bu şehre bir toz bulutu gibi dalmak beraberinde yeni hatıraları canlandırıyor. Benim için Ankara demek hatıralarda kalmak demektir. Süzüle süzüle hafızadaki damlacıkları toplamak demektir. Yalnızlığımı, dualarda bulduğum ve sabrı bulduğum bir şehir demektir. Dedim ya Ankara, sadece hatıralarımın canlandığı bir şehir.

Ankara’yı hastane önünde hasta yakını olarak beklediğim uzun yaz ve kış günleri, beni yabancısı olduğum bir coğrafyada gurbet rüzgarlarına esir etmişti. Bu esaretin adı o zamanlar benim için Ankara’ydı. Ve yine o zamanlar Ankara, benim için hüznün arka bahçesiydi. Bir derviş gibi sağa sola dalarak yürüyordum Bakanlıklar yolunda, arşınlıyordum buraları. Sonra hastane önünde bekleyişim...Hastane, sabır ve bekleyiş; o zamanlar bir derviş gibiydim. Ama şehir, yaşayanını kendine benzetir düsturuyla davranıyordum. Bu şehre gelen derviş de olsa kendine çeki düzen vermesi lazımdı, çünkü Ankara başkenttir.

Ankara ile ilk buluşmamız bu değildi. Üniversite okuduğumuz yıllardı. Anadolu’dan İstanbul’a yaptığımız yolculuklarda yol üstünde gördüğüm bir şehirdi Ankara. Uzakta tek bazen de iki katlı gecekonduların varlığıyla bir eski Ankara görünüyordu. Birbirine bitişik bu evler arasında tek tük bahçeli olan evler göze çarpıyordu. Daha doğrusu uzaktan görebildiğimiz kadarıyla bir birine yapışık olmayan evler de vardı. Ardından yeni yapılan post modern binalarıyla “başkent Ankara’yım ben” diyen bir Ankara ile karşılaşırdık. Bu şehirle ilk buluşmamız böyle başlamıştı. Tarih, 1990’ların başıydı.

Doksanlı yıllarda Ankara’dan otobüsle geçerken Yahya Kemal’e sorulan soruyu ve bu sorunun cevabını hatıralarımızda yine canlandırırdık. Ankara’nın neyini seversiniz denildiğinde büyük şair, İstanbul’a dönüşlerini severim demişti. Biz de hayatımızda Ankara görmemiştik. Ve haliyle bir ayağımızın olduğu İstanbul’a bir an önce varmak için can atıyorduk.

Bir yazarın öğrencilik hatıralarını dinlemiştim. Onun da en az Yahya Kemal kadar Ankara’ya antipatisi vardı. O da benim gibi otobüsle İstanbul’a giderken Ankara’ya uğradığında sırtını Ankara’ya dönermiş. Ve derken tayini Ankara’ya çıkmış. Ankara yıllarında arkadaşlarına mektup yazarken “En-Kara 15 Temmuz...” diye yazarmış. Bu yazarın tayini başka yere çıkıp orada emekli olmasına rağmen geri kalan ömrünü Ankara’da geçirme kararı aldığını öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Büyük konuşmamak lazımmış. İstanbul’a aşık bir yazar ama Ankara’da yaşıyor.

Ankara’nın Konya Yolu, aynı zamanda taşradan gelenlerin İstanbul’a gittiği yoldur. O yol üstünde bahsettiğim gece kondu evler yeri modern binalara bırakmıştı. Modern binalardan biri de merhum cumhurbaşkanlarımızdan Turgut Özal’ın parti binası vardı. Bina’nın üzerinde Özal’ın “arım balım peteğim” dediği ve Türkiye haritasını peteğe çevirip üzerine de arı kondurduğu bir amblemi vardı. Asıl mesele amblem değil bu amblemin üzerine konulduğu binayı son Ankara ziyaretimde gördüğümdü. Belki amblem de ilgimi ve dikkatimi çekmişti. Binanın azametine uygun olarak o da büyüktü. Diğer şehirlerdeki binalar ve amblemi o kadar büyük değildi.

Merhum Özal’ın binasını görünce çok heyecanlanmıştım. O kadar çok yakınından geçtim ki bu binanın anlatamam. Çocukluğumda televizyonda seyrettiğim şimdi merhum olan Turgut Özal, Adnan Kahveci ve Hasan Celal Güzel’i görecektim. Tabii bu bir temenni... Ne yazık ki onlar, Ankara’yı da bizi de bırakıp gitmişlerdi. Artlarında güzel hatıralar bırakarak.

Bina bahçesi ve girişinde bekçiyi bulsaydım içeri girecektim. Çocukken televizyonlarda gördüğüm bu bina, 1990’lı yılların Türkiye mimarisiyle yapılmıştı. Turgut Özal’ın eseriydi. Şimdi orada başka bir parti ve başka bir amblem var. Sadece “Turgut Özal Kampüsü” kalmış bu bina üzerinde...

Bu Ankara ziyaretim aslında çok verimli geçti, Önce Prof. Dr. Şamil Öçal ve Umut Başar Hocamız, daha sonra Hece dergisinde Faruk Uysal Hocamız ki Faruk Uysal hocamızın Şanlıurfa ve Viranşehir’deki memurluk hayatına başka bir yazımda değineceğim. Bir şairin memurluk hayatı daha sonra onun şiirinde mısraların arasında gizli bir mana taşır. Cevat Akkanat, İbrahim Eryiğit ve Mehmet Oymak ziyaret ettiğim diğer şair ve yazarlardı. En son olarak TYB Genel merkezinde şeref başkanımız Mehmet Doğan ve yönetim kurulu ekibini ziyaret ettim.