Ankara Sözleşmesi
Bir kadına zarar gelmesi elbette ki büyük bir ahlaksızlıktır. Yeryüzündeki bir kadının saçının teline bile zarar gelmesini istemeyiz. Bunu din de kabul etmez hiçbir töre de kabul etmez. Hiçbir çocuğun tecavüze uğraması, haksızlığa veya saldırıya uğraması da kabul edilemez.
Ama adalet denilen de bir durum var.
Dolayısıyla bir şey korunmak istenirken, hakkı için bir şey yapılıp edilirken
bir başkasının hakkı da hukuku da çiğnenemez. Bir taraf korunurken diğer
tarafın hakkı elinden asla alınamaz. Aile arasında geçen hadiselere asla tek
taraflı bakamazsınız. İki tarafa da bakmak, iki tarafı da dinlemek
zorundasınız. Tek tarafa bakılarak, tek tarafı dinleyerek verilen karar
isabetli bile olsa asla adil olamaz.
Tartışma konusu olan mevcut yasa ve
sözleşmeler gereği kadının beyanı esas olduğu için erkekler evinden ve
ailesinden mahrum kalıp uzaklaştırılmakta, sonsuz nafaka gibi sonuçlar ile
aşırı derecede mağdur olmaktalar. Kocayı olduğu gibi sorgusuz sualsiz sokağa
atarsanız zulme sebep olursunuz.
Kadınları ezen, döven, öldürenlere
aynı cezayı sen de uygula. Kısasa kısas de. Kısas yap da ortalık hayat bulsun.
Ama öbür taraftan yüce Allah’ın Adil sıfatı var. Adaletle hükmedilmemiş oluyor.
İster dini bir kural olarak görülsün. Müslümanım diyorsanız böyle uygulayın.
İster ateist deyin. Ahlaki açıdan yanlışlık yapılıyor. Niçin? Adalete uygun bir
kanun değil bu. Çünkü birini gözetirken diğerini gözetmiyorsun. Aileye, kadına
veya erkeğe hak sağlamanın, hukukunu korumanın kaidesi, önce insan bakışı olmalıdır.
İnsan hakkını korumak, insanın can, mal ve namus emniyetini sağlamak esas
olmalıdır.
İbadetlerden namazın kazası var.
Orucun da kazası var. Ama adaletin kazası yok. Adalet, neye, nerede hangi
zamanda denk gelirse gelsin anında uygulanmak zorunda. Üzerinden geçen zaman
sonrasında niyetiniz ne kadar halis olursa olsun uyguladığınız adalet yerini
bulmaz, vicdanları rahatlatmaz.
İstanbul sözleşmesi kaideleri
ülkemize çok lazım deniliyor ise içerisindeki ülkemize uymaz kavram ve
hükümleri ne yapacağız, ne yapmalıyız? Bunların cevaplanması gerekir. Bu yasa
ve uygulamaların bir tarafı olacaksak onlar da her zaman yazdığımız gibi ahlak,
akıl ve ilimdir. Bu muhteşem üçlüye uygunsa kabulümüzdür. Yok değilse niye
kabul edelim ki? Niçin yasa olarak kalsın ki?
Niyet halis, amaç kadını korumak ise
bunun yolu, adalet üzere bize ait olan yasalarla hem kadını hem erkeği hem de
çoluk çocuğu korumaktan geçer. Birini koruyalım diğerini korumayalım mantığı
ile bu iş asla başarılamaz. Bu iş, gerçekten çözülmek isteniyorsa adı bile
“İstanbul Sözleşmesi” olmayan bu yasa iptal edilip bu toprağa ve bu insana
uygun yeni bir “Ankara Sözleşmesi” ilan edelim olsun bitsin.
Sağlıcakla kalınız. Haneniz, şifahaneniz olsun.