Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.41
Gram Altın
2982.26
BIST 100
9692.04
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Ekim 2015

ANKARA SALDIRISININ AMACI

Ortadoğu halklarının karakteridir, yorumlarımız genelde sığ oluyor, tarafgir hatta düşmanca düşünüyoruz. Toplumsal olaylarda maalesef kin ve garezlerimiz yaklaşımlarımızı belirliyor ve bu yüzden sağlıklı akıl yürütemiyor, yaşananlardan ders çıkarmıyoruz. Ders çıkarmadığımız için birer-üçer-beşer-onar yüzer yaralanıyor ölüyoruz. Peki, partiler bizden daha mı iyi? Nerdeee?

Tarihimizin en ağır terör saldırısı olan 100'e yakın vatandaşın öldüğü Ankara saldırısından hemen sonra particiler oy arttırma, yani kandan siyasi getiri elde etme peşine düştü. Kimileri de saldırının, demokratik bir hak olan bu gösteriye karşı olanlar tarafından gerçekleştirildiğini iddia edecek kadar basitleşti, sığlaştı. MHP ise seçim dolayısıyla kapalıyız modundan çıkmıyor.

Birbirine muhalif fanatik grupların "PKK, HDP'nin baraj altında kalmaması için yaptı" ya da "saldırıyı devlet, AKP yaptı" türü yaklaşımları acının siyasi getirinin gerisine düştüğünü gösteriyor. Tabi ki idari ve siyasi sorumluluk devletin ve hükümetindir. Ancak muhtemel ihmal ya da eksikler bu yorumlara götürmemeliydi gerçeği görmek isteyenleri.

Keza Adalet Bakanının ve HDP'lilerin gülen fotoğraflarını yayınlayanların "bakın saldırıdan mutlu olan Adalet Bakan ya da HDP gülüyor, PKK saldırıyı yaptı ve bu saldırı da HDP'nin oylarını arttırdı" yaklaşımları bu büyük acının yüreklerde yeterince hissedilmediğini gösteriyor. ÜST AKLIN seçimleri yaptırmama planına ulaşacak sağduyuya sahip olsaydık bugün adalet bakanının, HDP'lilerin fotoğraflarına değil, büyük oyunun tezgahını kuranlara yoğunlaşırdık.

Bilinmeliydi ki bu saldırı Türk'ün de Kürt'ün de geleceğine yapılan bir saldırıdır. Hatta bölge üzerinde oynanan oyun sadece bizleri değil, bütün bölgeyi kan gölüne çevirmeye yöneliktir. Türkiye özelinde ise bu saldırı ile etnik, mezhepsel ve siyasi ayrışma, çatışma ve sonunda da bir iç savaş amaçlandığını söyleyebiliriz. Bu büyük hesap, bu büyük fotoğraf görülmeyince her şey 1 Kasım seçimlerine odaklı değerlendirildi ki bu hem acı hem de sığ yaklaşımdır.

Bu saatten sonra yapılacaklar için çok dikkatli olunmalı. Yetkililer fotoğrafın bütününü görmek zorunda. Saldırıyı gerçekleştiren örgüt İŞİD'dir. Evet, maşa ya da taşeron olsa da maşa İŞİD'dir.

İŞİDgibi bir bela bütün bir bölgeyi, hepimizi ateşe atmak için bir maşadır. Elbette bu maşanın kolları kırılmalı. Ancak bu maşayı kullanan güçlerin hesabını ıskalamayıp bu hesabı bozmak gerek. Çünkü Batı (Rusya dahil) iki parça; "Türkiye bu saldırılarla kaos yaşasın, denklem dışı kalsın, biz Suriye üzerinden Ortadoğu paylaşımını sağlayalım" diyen devletler olduğu gibi "Türkiye işin içinde olsun, tabi ki kontrolümüzde de kalsın" isteyen devletler vardır. Bu saldırı onların kendi aralarında yürüttükleri kavgadır ve Ankara'da meydana gelen menfur saldırı da "Türkiye Suriye'den uzak dursun, yok durmasın" diyenlerin planıdır. Buna "NATO ülkesi sadece NATO ile çalışır" diyenleri de eklemek azım.

Biz birilerinin bak-gör talimatlarını bir kenara bırakıp saldırının karakterini incelediğimizde bu kanlı saldırının hem territoric anlamda hem de kapasite bakımından sınırları aşan bir saldırı olduğunu görebiliriz. Yani saldırı uluslar ötesi bir organizasyonun planlaması olarak görülmelidir. DAİŞ kendi başına bu eylemi gerçekleştirecek bir güce, istihbarata, planlamaya, akla sahip olamaz.

Neden DAİŞ? Neden Kürt, Solcu ve Aleviler?

Napolyon, "Coğrafya milletlerin kaderini belirler" demişti. Bu coğrafya dünyanın en stratejik bölgesidir; suları, enerji havzaları, güzergah oluşu ile dünyanın en hassas konumuna sahiptir. Bunun için bir de DAİŞ lazımdı ürettiler.

DAİŞ zaten Türkiye'ye saldırılara hazır. İşte burada sınır ötesi güç devreye girerek en acı çekeceğimiz saldırıyı planlıyor.

Türkiye yüz yıldır ve son yıllarda solcusuyla, Alevisiyle, Kürdüyle sorunlu bir ülke. Bu sorunlu durum her zaman Türkiye'yi huzursuz edebilecek kıvamda. 1977'nin 1 Mayıs'ındaki gibi Diyarbakır, Suruç ve Ankara saldırılarına baktığımızda bu vatandaşlara yönelik saldırının alçakça olduğu kadar profesyonelce hazırlandığını görüyoruz. İŞİD sağcı ya da muhafazakar bir kalabalığa bu eylemi yapsa aynı tepki oluşur muydu bilemem. Türkiye'ye verilen mesaj "seni en hassas yerinden, en korktuğun yerinden, yani seni kalbinden vururum" mesajıdır.

Bakın pek çok analistin ıskaladığı iki noktayı sizlerle faş edelim. Çünkü söz konusu edeceğim iki nokta sadece iki ülkenin domine edebileceği alandır.

Patlamanın yaşandığı gün ABD Başkanı Obama DAİŞ ile ilgili bir soruya "Suriye içinde ve Irak'ın bazı bölümlerinde yerel Sünni halkın bizimle ortaklık halinde çalışmadığı bir ortam bulunduğu sürece onlardan kurtulamayacağızu2026" şeklinde cevap verdi.

Şimdi soruyorum:

ABD'nin ihtiyaç duyduğu bu "yerel Sünni halkı" kim mobilize edebilecek? Doğru tahmin ettiniz, elbette ki Türkiye ve Suudi. Yani Türkiye bütün gücüyle bizimle hareket etmeli, bütün unsurlarıyla bu oyunun içinde olmalı demek istiyor Barak Obama. Aynı şekilde Suudi Arabistan da bu amaca hizmet etmeli.

Şimdi ikinci noktaya gelelim:

Ankara'da DAİŞ saldırısının olduğu saatlerde Suudi Kralı'nın zehirlendiğine yönelik açıklamaların tesadüf olduğuna inanabiliyor musunuz? Biliyoruz ki Suudi de Obama'nın bu planına istekli değil. Türkiye bu konuda istekli olmadığını at(ma)dığı adımlarla zaten göstermişti.

Son ve esaslı soru:

Türkiye gibi güçsüz demokrasilerde siyasi iktidarlar NATO ya da Batı'nın riskli taleplerine karşı direndiğinde Batı'nın son kertede başvurduğu yol neydi?

Evet, doğru cevap:

Darbe.

Ama önce darbeye götürecek yola raylar döşenir, terör saldırıları-kaos en denenmiş raylardır.

Şimdi öncelikle ve özellikle herkes sakin olmayı başarmalı, daha dikkatli olmalı ve saldırı bütün yönleriyle ortaya çıkarılmalı.

Ak Parti HDP'yi kriminalize etmeden, HDP de Ak Partiyi düşman görmeden;

Kürtlerin, Alevilerin, dindarların, ateistlerin kısacası herkes ve her kesimin eşit, adil olacağı bir ülkeyi,

Hepimizin "BİZ" diyebileceği bir ülkeyi bütün insani haklarıyla inşa etmek için duraksamadan yürümeli.

En kısa sürede Ak Parti-CHP-HDP yeni anayasa için bir araya gelerek mutabakatı kamuoyuna deklare etmelidir. Zenginliklerimizden korkmadan, yüzyılı inşa etmenin risklerinin farkında olarak adımlarımızı hızlandırmalıyız.