Ankara kriterleri yazılacak
Türkiye’nin siyasi iklimi çok değişken...
Dünya, küresel iklim değişikliğini gündemine almış çözüme
dönük adımları bir bir atarken Türkiye’nin siyaset iklimindeki değişiklik çözümden
uzak bir şekilde adeta küresele meydan okuyor.
İçte ve dışta yaşanan gelişmelerin bu ruh hali üzerinde
etkisi büyük.
Avrupa’ya bakalım...
Avrupa Birliği Zirvesi’nde Türkiye’ye yönelik kararlarda
Suriyeli göçmenlere 3 milyar avroluk para yardımı yapılması kararı AB’nin, Türkiye
ile ilişkileri hangi sorunlara indirgediğini gösteriyor.
Türkiye ise Batılıların eline yüzüne bulaştırdığı Suriye
melesini ve şimdi de Afganistan çıkmazını emanet alarak Batılıların
dağınıklığını topluyor.
Bu sırada ise Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Türkiye’yi
gerek AB gerek ise Akdeniz’deki diğer girişimler üzerinden arkadan vurma çabası
durmaksızın devam ediyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan’ın 1988
tarihli Atina Mutabakat Muhtırasına uymayarak turizm sezonu olan 15 Haziran ile
15 Eylül tarihleri arasında Ege Denizinde tatbikat yapılmasının kabul edilemez
olduğunu söyledi.
“Yüzümüze gülüyorlar ama arkadan iş çeviriyorlar” vurgusu
yaptı.
Atina yönetimi, ülkelerini ABD ve Fransa’nın silah pazarı ve
askeri üssü konumuna getirdi.
Şu anda Türkiye’ye karşı her türlü güç dengesinin içinde yer
alıyorlar.
Durum şu:
Yunanistan, Avrupa Birliği’ne üye olması ve Birlik kararları
gereği ortak karar alınması zorunluluğunu Türkiye’nin aleyhine düşmanca bir
biçimde kullanıyor.
Türkiye ile yaşadığı tüm problemlerde AB üzerinden
Türkiye’ye havuç ve sopa taktiği uygulayarak kazanım elde etmeye çalışıyor.
Peki koca koca devletlerin de yer aldığı AB, neden bir
ülkenin çıkarlarını Birlik çıkarları haline getiriyor?
Nedenini söyleyeyim.
Avrupa’da yapılan anketlerde AB üyesi ülkelerdeki insanlar
Türkiye’den gelebilecek bir tehdidin Rusya’dan bile daha fazla olduğuna
inanıyorlar.
Çünkü Avrupalı siyasiler oy için kolaya kaçarak popülizm ve
fanatik milliyetçilik bayrağını açıyorlar.
Zaman zaman biz de bu tarz siyaset yapıyoruz.
Avrupa Birliği bazen bizim için Hristiyan Kulübü bazen de “Muasır
Medeniyetler Seviyesi” oluyor.
Hangi dönem hangisi olacağının kararını Yunanistan’ın
kışkırtmalarına uyduğumuz zaman aslında biz vermiş oluyoruz.
Avrupa Birliği her toplantısında Türkiye’ye olan ihtiyacını
yineliyor.
Çok önemsediğiniz bir devleti niye kapıda süründürürsünüz
ki?
Aslında mesele epey karışık...
Devletlerin çıkarları ile ilkeleri o kadar iç içe geçmiş ki
neyin gerçekten liberal-demokratik bir anlayış neyin ise güç mücadelesi
olduğunu anlamak oldukça zor hale geldi.
Oyun içinde oyun kuruluyor ve bu oyunlar defalarca tekrar
tekrar oynatılıyor.
Sonra biz AB’ye kızıyoruz ve “Kopenhag Kriterlerini Ankara
Kriterleri yaparız ve devam ederiz”
diyoruz.
Artık içte de dışta da bir olmamıza yarayacak Ankara
kriterleri sürecini başlatma vakti geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 24 Haziran itibarıyla milletvekilleriyle
tekrar toplantılara başladı.
İlk toplantısında da verdiği talimatla yeni anayasa
sürecinde Milletvekillerine “Sahip çıkın” masajıyla önemli bir görev verdi.
İşte tam da Ankara Kriterlerini yazmanın zamanı geldi.
HDP’nin kapatılması üzerine yapılan seçim hesaplarının yer
aldığı bir gündemde gel de anayasa yap yapabilirsen.
Ama olmak zorunda...
Bu anayasa büyük bir dönemeç.
Türkiye bunu başarmak zorunda.
Açık ve şeffaf yöntemleri siyasetimizin olmazsa olmazı
haline getirmek zorundayız.
Bakınız bir şeffaflık örneği daha geldi.
CHP’nin İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil
partisinden istifa ederek İşçi Partisine geçti.
Kadıgil bu kararını, “Bugün itibariyle, inandığım değerleri
açıkça ve yüksek sesle savunmak için, dünya görüşüme daha yakın gördüğüm bir
partiye, Türkiye İşçi Partisi’ne katılıyorum” ifadesiyle duyurdu.
Anlaşılan Kadıgil’in inandığı değerler artık CHP’de
bulunmuyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, aynı duruşu sürdürecek
olursa Muharrem İnce’nin Genel Başkanı olduğu Memleket Partisi ile Mustafa
Sarıgül'ün Genel Başkanı olduğu Türkiye Değişim Partisi üye artıracağa
benziyor.
En somut gerçek: CHP, Deniz Baykal'ın bıraktığından çok başka bir yerde...