“Anıtkabir Suyu”nu da şişeleyip satın oldu olacak!..
Yılmaz Özdil’in malûm evsaftaki kitabını “kitle”ye “okutmayı” başarmışlar; 1881 adetmiş, “hediyesi” 2500 liraymış, karaborsasında sıfırlar uzayıp gidiyormuş, filan…
Kafası bu işlere biraz daha fazla çalışan bir CHP’li demiş ki:
“İlle de 1881 şart değildi ya, 1938 daha çok. 1881 adet yerine 1938 adet denseydi, tam 57 adet daha fazla ‘okutulmuş’ olunurdu!”
Öyle ya, Büyük Atatürk’ün doğum yılı anlamlı da ölüm yılı değil mi?..
Bu 1881 ısrarı neden!..
Süpersiniz, harikasınız, “göbeğini kaşıyan”lardan değilseniz de, tatlı tatlı “kaşıtan”lardansınız!..
Şaka maka değil, bunlara gerçekten inanıyorlar; böyle bir inanç dünyaları var, kültürleri biat kültürü, kafalarında bir Atatürk var ama o Atatürk tarihte yaşamış ve şu anda Ankara’nın bir yerinde yatmakta olan Devlet Adamı değil…
Bambaşka, hayali bir zat…
Kafalarında “yarattıkları” bir model, insan üstü, her derde deva…
Atatürk, “Ölülerden yardım dilemek uygar bir toplum için ayıptır!” diye haykırmış ama malûm zihniyetin ağa babaları, türbelere “çaput bağlayan” ehl-i hurafe gibi, “kabir”e gidip yaşayanları şikâyet ederler!..
“Ata’ya şikâyet!”
Medfun ne yapsın; kaderinde ne kadar varsa o kadar nefes alıp vermiş, günü gelince de her “nefis” gibi “ölümü” tatmış…
Efendim;
“Başörtüsüyle dolaşıyorlar”.
Yatana şikâyet!..
“Geceleri içki satmayı yasaklıyorlar!”
Ata’na şikâyet!..
Bu tuhaf bir ruh hali, laiklikle de alâkası yok; laikliğin kıblesi Paris’te, mezardaki birinden “yardım” istendiğini ya da yaşayanlardan bir bölümünün “ölmüş”e şikâyet edildiğini duydunuz mu?..
Yok, çok sıkıntılı bir hal bu…
Vahim!..
“Uzun uzun kavaklar, dökülüyor yapraklar, ben Atam’a doymadım, doysun kara topraklar!”
“Atam sen kalk ben yatam!”
“Sanat” mı bu?..
Atatürk’e layık şiir nerede, o estetik, o sanat zevki nerede?
Bırakın Atatürk’ün yakasına artık, rahat bırakın!..
Atatürk böyle bir Lider’miydi?...
Bu zihniyetin tarif ettiği gibi; “durağan”, “donuk”, “100 yıl öncesine hapsolmuş!”, “her türlü gelişmeye kapalı”, “ülkesine kazandırılan her esere karşı!”
Böyle bir Devlet Adamı mıydı?..
Yok hayır…
Kim ne derse desin, Atatürk, artılarıyla eksileriyle bir önemli Lider’di…
Türkiye’yi büyütmeye matuf hamleler gerçekleştirdiği esnada, etrafı “kimi istismarcılar”, “kimi sözde dostlar” tarafından kuşatılan ve vahim hastalığa, ölüme sürüklenen bir “yalnız” Lider!..
“Bağlılık” gösterilerinde buluna buluna, dalkavukluk yapa yapa tükettiler “genç” yaşında Büyük Lider’i…
Büyük Atatürk’ü, artısıyla eksisiyle, “objektif tarihçilerin” incelemesine havale etmek…
Doğrularından istifade yoluna gitmek, yanlışlarından ise ders almak varken, O’nu başkalaştırıp “istenilen” forma sokmak…
O formu da, “2500 liradan başlayan fiyatlarla” satışa sunmak…
Büyük Atatürk’ün hatırasına yapılabilecek en büyük saygısızlıklardandır!..
Yerel seçim adaylarını tespit işini bile beceremeyen zihniyetteki “boşluk”, işte, böyle birilerine “istismar alanı” açmaktadır…
Bir yönüyle üzücü, diğer yönüyle “matrak”;
“Atatürk Kitabı”nın 2500 liralık “hediyesi”,
Kemal Kılıçdaroğlu’nun emekçileri mağdur eden “bağlı belediyeler” için vaat ettiği asgari ücretten çok daha fazla, dar gelirliyle alay eder gibi!..
Diyeceksiniz ki…
Alan razı veren razı, sana ne!..
Olur mu efendim, aynı gemideyiz!..
Bir yerde problem varsa hepimizin problemidir!..
Üstelik toplumun belli bir kesimi “eğitim” imkânlarından yeterince istifade edememişse, eksiklik hepimizdedir.
“Bana ne!” demek olmaz, bu “vatandaşlık bilincimize” uymaz…
Kendi hallerine bırakamayız!..
İlgilenmek, yerli, milli ve de anayasal görevimizdir!..
Kişisel tercihlere saygı duymak başka, bir “mal”ın, ederinin yüz misline satılmasına ve vatandaşlarımızdan bir bölümünün bu yolla “zarara uğratılmasına” seyirci kalmak başka!..
Serbest fiyat politikası bünyeyi bozar…
Her şeyde bir sınır olmalı değil mi?
Başka dünyaları daha çok ilgilendiren bir misal verelim:
Şimdi, hükümet tutsa ve 70’lik rakıyı 2500 liraya çıkartsa (Ki biraz evvel baktım, ortalama yüz lira civarında, çok ucuz) bu konuda hassasiyet sahibi olan çevreler tepki göstermez mi buna!..
Gösterir!..
Bayiden içki satışında “gece yasağı”na bile tepki gösterenler yeri göğü inletmez mi?..
İnletir!..
Bu uygulamayı “laiklik karşıtlığına” bağlamaz mı?..
Pekâlâ bağlar!..
Ya, bakınız, kimsenin kitabında, inancında gözümüz yok…
Sadece…
“Uyandıralım” diyoruz; hani, bu kadar da olmaz, 1881 adet kitap, hediyesi 2500’er lira; al, Atatürk’e bağlılığını göster, al laikliğe bağlılığını göster!..
Oldu olacak…
Anıtkabir’in suyunu şişeleyip satışını yapın bari…
1881 şişe Anıtkabir suyu, şişesi, efendim, 1000 lira!..
Yok…
Bu olmaz!..
Atatürk’ü iyice anlamak istiyorsan işte, nice kütüphane var…
Ankara için konuşalım; “Milli Kütüphane”den istifade bedava, git, oku!..
Aaaah, ah!..
Bu iktidar birçok alanda mühim işlere imza attı ama şu “eğitim” işlerini Sayın Cumhurbaşkanı’nın da sık sık altını çizdiği gibi bir türlü yoluna koyamadı!..
Baksanıza şu durumlara!..