Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Haziran 2023

​Anın vacibi

Anın vacibi derken neyi kast ediyoruz?

O an için en önemli görev… Öncelikli sorumluk nedir bunu netleştirmek zorundayız…

Zamanın ruhu da diyebileceğimiz bu mesele bizler için oldukça aciliyet arz ediyor…

Anın mübahı, mendubu ve nafilesinden önce anın vacibini bilmek durumundayız… Öncelikler fıkhıda bunu kaçınılmaz kılıyor… Sınırlı enerjimizi zay etmemek adına, anın vacibini bilmek boynumuzun borcudur…

Görünen o ki, ertelenen vaciplerimiz, geciken vazifelerimiz, unutulan görevlerimiz var… Hatta farzı kifaye değil farzı ayın olan vazifeler ve farizaları kastediyorum…

Böylesi bir ahvalde gönlümüze su serpecek bazı nevafil ile teselli bulmamız ne kadar doğru?

Zamana yaydığımız fakat zamanla bir şekilde ihmal ettiğimiz ya da işin içinden sıyrıldığımızı sandığımız ağır ve acil sorumluluklarımız var… Biliyoruz ki, bazı vaciplerde zaman aşımı yok… Belki de bu saatten sonra o sorumlulukların kazası ve kefareti mümkün mü ona bakmamız lazım…

Düşünüyorum, anın vacibi ile ilgili âlimlerimiz, aydınlarımız, kanaat önderlerimiz, cemaat liderlerimiz, akil kişilerimiz acaba ne düşünür, ne söylerler?

Modern zamanlara yönelik, yeni hastalıklara şifa sunacak yeni reçetelerimiz var mıdır?

Anlık arzulara yenik düşmeden, anın vacibini eda edecek güçlü dinamiklere sahip miyiz?

Anın vacibi bizden icabet ve icraat ister…

Vacipleri erteleye erteleye nereye varabiliriz? Anlamsız tartışmalar, teferruat mevzularda tüketilen enerjiler, havanda su dövmeler bizi bir yere götürmez bunu çok iyi biliyoruz…

Buna rağmen vacipleri teğet geçiyoruz…

Zay olan ömrümüze, güme giden günlerimize yazık değil mi?

Artık günü, gündemi, günceli doğru okumak durumundayız…

Gürültülü yaşamın kollarında, bol görüntülü paylaşımların kuşatmasından bir an önce kurtulup güne ne yüklememiz gerektiğini konuşmalıyız…

Gününü gün etmeyi marifet sanan yoksunlara yaratılış amacını yeniden, yine hatırlatmalıyız…

Topu taca atmak, ipe un sermek, ustaca işin içinden sıyrılmak kurnazlıkları bizi kurtarmaz… Kalıcı güzelliklere ve iyiliklere yoğunlaşmamız gerekiyor…

Defedemediğimiz kötülükler kendiliğinden çekip gitmez, üretemediğimiz iyilikler kendiliğinden çıkıp gelmez…

İyiliğin egemenliği için emek vermek zorundayız… Kötülüğün kökünü kurutmak için harekete geçmek zorundayız…

Bize düşen görev; ne karanlığı kader bilmek, ne karanlığa kendimizi alıştırmak ne de karanlığa küfetmektir…

Karanlıkla olan savaşımızda hiç olmazsa bir mum yakmaktır…

Bu yolda bizi oyalayacak, gölgeleyecek, lekeleyecek olumsuzluklara fırsat vermeden, fırsatları doğru değerlendirmektir…

Evet değişen zamanlarda değişmeyen sorumluluklarımız var…

Geçmişin anılarına, geleceğin tatlı rüyalarına takılmadan anın hakkını nasıl verebiliriz?

Geçmişin “keşke”leri ile geleceğin hayalleri arasında günü kurban etme yanılgısına düşemeyiz…

Dünden yarına bugünü konuşmalıyız…

Bugüne yönelik teklif, tespit, teşebbüs, tavır ve tanıklık adına neler söylenebilir?

Geleceğe yönelik kalıcı bir miras bugünkü duruş ve iş tutuşumuzla ilgilidir…

Tabi ki eyyamcı olmayacağız ancak anın gerekliliklerine göre eylemlerimiz ve bir hareket planımız olacak… Ana ne yükleyebiliriz?

İslam adına… İnsanlık adına… İyilik namına…

Biz inanıyoruz ki, anın vacibi inancımızı hayatlaştırmayı ve de hayata hâkim kılmayı bizden istiyor… Allah’a kulluğun önündeki tüm engelleri bertaraf etmeyi öneriyor…

Bilelim ki, olumsuz sonuçların sebebi biziz, çözümü de yine bizdedir…

Tarih gecikenleri affetmiyor…

Evet, daha fazla gecikmeden, güne doğmak durumundayız….

Ve de doğar doğmaz hemen doğrulmak zorundayız…

Günü kuşanmak ve geleceğe koşmak vaktidir…

Günü birlik telaşlar, günü kurtarmak adına yapılan yanlışlardan vazgeçmek oldukça önemli…

Anlamlı ve amaçlı yaşamların şifresi “anın vacibi”ne gösterdiğimiz hassasiyette saklıdır…

“İbnü’l vakt” olma ruhu ile zamanın ruhunu da yakalamış olacağız…

Ve bilelim ki, umut haritasının merkezinde dertli Müslümanlar var…