Dolar (USD)
34.62
Euro (EUR)
36.60
Gram Altın
2948.69
BIST 100
9637.72
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Nisan 2018

Anglosakson uygarlıg\u0306ı ve küresel sermaye

II. Dünya Savaşı ile güçlenip yayılan küresel sermaye, SSCB dağıldıktan sonra Rusya'nın üzerine karabasan gibi çöktü. 1990'dan sonra bu ülkede özelleşme adına ne varsa küresel sermayenin eline geçti.

Küreselciler bu tarihten itibaren başladıkları kuşatma ile Rusya'da sadece özelleştirilen alanları değil, ekonomi, medya ve siyaseti de kontrol altına aldı. Bu durumu fark eden Ruslar kaybettiklerinin hangi felakete yol açacağını görüp harekete geçti. Küresel sermayenin Rusya'yı teslim alması Rus halkında sadece fevri tepkilere yol açmadı, onların organize bir şekilde küreselcilere karşı durmalarını da beraberinde getirdi.

Rusya uyandı.

Özelleştirme ile Rusya'yı yönetme gücünü ele geçiren Amerika'da konuşlu küresel sermayeye tepki olarak Putin gibi bir lider doğdu. Putin küresel sermayeye karşı savaş açtı ve zorlu mücadelenin sonunda küresel sermayeyi Rusya'dan kovdu. Küresel sermayedarların yerine kendi zenginlerini oluşturan Putin, güvendiği, yani uluslararası sermayeden uzak duran zenginlerle başlattığı "milli ekonomi, milli sermaye" hamlesi ile başarılı oldu. Putin ve Rusya bundan sonra Batı tarafından "lanetli" ilan edilerek yaptırımlarla cezalandırıldı, el an bu cezalandırma devam ediyor.

Her ne kadar küreselcilere karşı ABD'de de benzer bir reaksiyon gelişse de küresel sermaye Amerika'da ayakta kalabildi ve bugün de Amerika'da Trump ile savaşan kesim bunlardır.

2003'e kadar Türkiye de küresel sermayeye teslim olmuştu. Recep Tayyip Erdoğan iktidara geldikten sonra bir yandan küresel sermayeye karşı politikalar geliştirdi, öbür yandan da küresel sermayenin Türkiye'yi AB'ye aldırma isteğinin doğurduğu imkanlarından yararlanarak çıkardığı "uyum yasaları" paketleri ile Türkiye'ye ciddi mesafeler aldırdı.

Türkiye AB'ye girmese de bu süreçten son derece karlı çıkmayı başardı. Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye, önce küresel sermayenin ülkedeki gücünü kırdı. Suikastlar, darbe hazırlıkları, provokasyonlar hep bu güçlerin talimatı, desteği ve kontrolünde gelişti. Her seferinde Türkiye, R. Tayyip Erdoğan'ın kararlı duruşu ile bu kuşatmaları yardı.

15 Temmuz küresel sermayenin son ağır darbesi idi, bunda muvaffak olamayınca Suriye'de DEAŞ ve YPG/PKK ile Türkiye'ye diz çöktürmek istediler. El-Bab, Cerablus ve en son Afrin harekatı ile Türkiye küreselcileri sahada da yenmiş oldu.

Bölgemizdeki savaşların küresel güçlerden bağımsız olamayacağını biliyoruz. Son dönemlerde DEAŞ-YPG gibi örgütlerle bölgenin dizaynına çalışan küresel güçler merkez edindikleri Amerika'da da "Amerika" ile savaş halinde.

Doğrusu, Ortadoğu'da süren savaş aslında bir yönüyle Amerika'nın kendi iç kavgasıdır da. BOP olarak bilinen Büyük Ortadoğu Projesi küresel sermayeye karşı Amerikan projesi idi. Size tuhaf gelebilir, lakin işin aslı budur.

Amerika küresel kavganın merkezidir, Bush ile ayyuka çıkan küresel sermaye ile Amerika'nın mücadelesi Trump iktidara geldikten sonra daha da kızıştı. Zira Trump, Rusya ile bir çatışmadan uzak duruyor, bu da küreselcilerin işini bozuyor ve onlar da her seferinde yargı ile Trump'ı sıkıştırıyorlar. En son Trump, "Suriye'den çekileceğiz" dedikten sonra yargı eski defterleri karıştırıp Trump'a azl edilebileceğini hissettirdi.

Biz de Rusya gibi bu kavganın yansımaları ile meşgulüz. Çünkü bu kavga bölgemizin paramparça olmasını hedefleyen kavgadır. Dünyayı bir köy haline getirmek isteyen küresel sermaye direnemeyen, tüketen, munis bir dünya için her türlü zorbalığa başvuruyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türkiye ise küresel tekçiliğin yerine "milli"liği savunuyor, Anglosakson uygarlığına karşı kadim medeniyeti ayağa kaldırmaya çalışıyor.

Küreselcilere karşı en sert mücadeleyi veren iki lider dün Mersin'de 20 milyar dolarlık Akkuyu Nükleer Santrali'nin temeli attılar. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in temelini atacakları dev tesis Türkiye-Rusya iş birliğini de pekiştiriyor.

Küresel sermayedarlar biliyorlar ki bu iş birliği basit bir iktisadi iş birliğinden öte bir anlam taşıyor.

Bu da küresel sermayeyi çileden çıkarıyor.