Android Sancılar
“Çocukça şiirler değil çocuğun ruhuna hitap eden şiirlerden bahsediyorum... İkisi birbirinden farklı. Bunu neden anlamıyorsun?”
Yukarıdaki cümlelerin uzun bir hikayesi var. Anlatılsa hatibi de yorar muhatabı da. O zamanlar çocuk edebiyatı alanında yetkin ve yeni imzalar bulmak için dertlenmiştik. Sadece çocuk edebiyatı değil gençler için de bir edebiyat ortamı oluşması beklentilerimiz arasındaydı...... Peki kendi hisseme ne düşmüştü o vakitler.
Kocaman bir “HİÇ”
Akademik çalışmaları, daha âli işleri bırak, gel çocuklarla ilgilen. Bunu ben değil akademiyada çalışan arkadaşlarımız söylüyor.
Yıllardan ve yollardan sonra şunu anladım. Bir idealin peşinde olmak kahraman olmamızı gerektiriyormuş. Kendim için bir kahraman tanımı ararken yardımıma yazar Rasim Özdenören koşmuştu. Özdenören, “Ben ve Hayat ve Ölüm” kitabında kahramanı anlatırken dışarıda kalan seyircileri dışarıda görmememiz gerektiğini söyler. İlk zamanlar üstadın bu sözünü anlamamıştım. Ayık bir kafayla okuyunca anladım ama vakit epeyce geçmişti. Dile kolay onlarca yıl...Hatta iki onlarca yıl...
Ben Ve Hayat ve Ölüm’de yazar aynen şunları söyler. Olayı beraber anlamak ve öğrenmek için “ “Kahraman” denilen insanların başardıkları işler, bu işlerin seyircileri tarafından daima dışardan seyredilmek durumunda bulunduğundan seyirci yönünden kahraman o işi başarırken korkusuzmuş ve üstelik ölümü bile göze almış olur. “
Yılların külünü üzerinden atmaya çalışan ben, bir toz bulutu içinde eriyip kaybolan “beni” bulabilir miydi? Hayır. Kahramanlık adına şunu söylemekle iktifa edelim. Korkusuz olan hayallerimizdi.Korkusuz olan heyecanımızdı. Korkusuz olan dava erliğimizdeki bilinçti. Hani devrim yapan birisine devrim nedir diye sorulduğunda “devrim”, onu korumakla devrim olmaz diyordu ya birisi. Şimdi adını ansam yine kahramanlığım sorgulanacak. Elimdeki belgeler alınacak. Artık yüzyıl önce yapılan devrimler değil yirmi yıl, hatta on yıl önce yapılan devrimler sorgulanıyor. Bizi, virüs falan değil bilinçsiz nesil yok edecek.
Susuyorum....
Sadece Rasim Özdenören üstadın benim için uygun gördüğü dava eri kahramanlığı yerine “itfaiye eri” kahramanlığı ile yetiniyorum. İtfaiye eri olmak da gurur verici bir şeydir. Ama kahramanlık söz konusu olduğunda herkes geri çekilir. Bu itfaiye erleri için de böyledir. Mesela bir itfaiye eri alevler içinde kalmış olan bir kişiyi kurtarması söz konusu iken itfaiye teşkilatı ona alevde yanmayan elbise almamışsa kendisi geri çekilebilir. Ve ateşte yanan kişiyi kurtaramadığı için de “eğer yangına karşı koruyucu elbisem olsaydı, onu kurtarırdım,” diyebilir. Ya da kendini alevlerden koruyan elbisesi olmaması pahasına da olsa alevlerin arasına dalıp yanmak üzere olan kişiyi ağır yaralı halde kurtarıp kendisi de ciddi bir hasar görmüş bir itfaiye eri de olabilir. İlk müdaheleden sonra hastaneye kaldırıldığında “neden öyle bir şey yaptın” denildiğinde kendi görevini hatırlatır. Ben itfaiyeciyim, der. Bir itfaiyecinin kitabında “hayat kurtarır” yazılıdır, der. Bu ikinci örnekte itfaiyecinin ulaşmış olduğu yüksek motivasyona rağmen nâdân onu “deli” olarak görebilir. İtfaiyeciyi, kahraman olarak görmeyebilir. Günümüzde bu âli davranışların ya da hareketlerin de seyircileri şuurlu olması gerekir. İltifat marifete tabidir, derler.
Bu gün geldiğimiz noktada yıllarca kendisini ateşlere atan, yaralanan bireylerin seyircisi başka cenaha kaymışsa iş kötüye gidiyor demektir. Yok kendini gelecek için ataşlere atanlar, şımarmasınlar. Bu nedenle iltifat etmedik deniliyorsa iş başka.
Fakat geldiğimiz noktada kendilerini ateşe atmayıp da o vakitler bizi alevden koruyacak elbisemiz yok diyenler bugün el üstünde tutuluyor. Kader, bizi çağdaş Siyspos yapmasın. Yeniden tepeye kayayı taşımak şimdilerde çok zor. Android sancılar içinde kıvranıyoruz.
Not: Kıymetli Dostum TYB Ş.Urfa Şube Başkanı ve Harran Üniversitesi Öğrt. Ü. Doç. Dr. Mahmut Kaya Hocamızın muhterem pederi Hacı Mehmet Kaya amcamız bu dünyadan göç eyledi. Ruhu şad olsun. Makamı âli, mekanı cennet olsun. Hocamıza ve ailesine baş sağlığı diler, geride kalanlara sabr-ı cemil niyaz ediyorum.