Andımızda andımız
Andınız kadar taş düşsün başınıza desem beddua olur. İnsaf artık diyorum. Bizden önceleri ve bizim nesil dahil yıllardır okula her girişte okundu da ne oldu sanki, çalışkan mı olduk, doğrumu dürüst mü olduk yoksa saygılı münevver insanlar olduk da benim haberim mi olmadı.
Yoksa evet yoksa iki hatta üç yüzlü
insanlar olarak hayata hazırlanıp uzun yıllar bu garabetle mi yaşadık.
28 Şubat’ın bin yıl süreceğine toplumun
büyük kısmının inandırıldığı o kasvetli ve soğuk günlerde andımızın içine
yerleştirilen kelimelerle gençlerimizin beynini yeni bir deterjanla yıkadık
yıkamasına da koskoca bir hiçten başka yeni bir kazancımız olmadı.
Olmaz ve olamazdı. Zaten de olmadı.
Lafla peynir gemisini kim yürütmüş ki biz
yürütelim.
Yıllarca istiklal marşımızı kerhen okutan
malum zihniyetin fabrikasından üretilen günümüz gençlerine şöyle bir bakalım
desem ne dersiniz. Türk’üm doğruyum demekle iş bitse eyvallah. Bitmiyor.
Değerli okurlarım sloganlarla cek
caklarla iş bir yere kadar. Gerisi hamasetten başka bir şey üretmiyor.
Yazısı, dili, dini, örf, adet ve
gelenekleri ile oynanan bu necip milleti özünden daha da koparmanın bir aracı
gibi geliyor bana bun and.
İçi boş ruha gıda vermemesine rağmen
şimdi yeniden andımızda andımız yarışması düzenlemiş gibi onunla oturup onunla
kalkıyoruz. Siyasi bir malzeme haline getirilip ikide bir vurun abalıya
dercesine karışık kafalar daha da karıştırılıyor.
Gerçekten içi boş.
Bu antla büyüyen bizim nesile
sesleniyorum.
Ne kadar doğruyum sorusunu aynaların karşısına
geçerek içimizdeki bene sorabiliyor muyuz? Çok merak ediyorum cevapları.
Yurdumuzu milletimizi özümüzden çok
seviyor ve hep ileri taşımak istiyorsak bu tembellikle mi bunu başaracağız.
Dünyanın fezaya gittiği yıllarda yalın
ayak dolaştırılmış insanlar olarak iki hatta üç yüzle gezmiş laiklik dini,
Kemalizm şablonu ve gerici, irticacı avına yem olmamak içinde öz benliğine zıt
yaşanmışlıklarımız olmuş.
28 Şubat’ta yakın bildiğim bir
arkadaşımın laiklik imtihanında değilim dediğim için dışlanmışlığım dün gibi
aklımda.
Türk müsün, Müslüman mısın sorusuna da
muhataplığım var.
Andımız sayesinde ileri gitmiş muasır
medeniyetlere ulaşmış bir yurttaş olarak sloganlardan artık kurtulalım diyorum.
Mal bulmuş mağribicilerin dümen suyundan çıkalım.
Beni bugünlerde üzen şeylerden bir diğeri
de arandığı halde bir türlü bulunamayan Ömerler. Ömerler gerçekten mi yok oldu
yoksa aranmada bir hatamı söz konusu. Toplumsal bazı sorunlarımız elbette var
ancak ben hala sayıları azalsa da Ömerlerin olduğu kanaatindeyim.
Malum iyiler olmasa yeryüzü bugünkünden
daha kötü hallere düşer ve ölümden ölüm beğenmek durumunda olanların sayısı
daha fazla olurdu.
Etrafımızın sarılarak hareket
kabiliyetimizi sınırlayan dahili ve harici düşmanlar su misali uyumuyorlar. Bu
gerçekliğe rağmen oyunda oynaşta olanlarımız ve bana bir şey olmazcı
aymazlarımız dediğim dedik çaldığım düdük deme inatlarından vaz geçmiyorlarsa
ki, geçmediklerinin emareleri var Allah müstehaklarını versin diyorum.
Aşı
savaşları
Savaş var gücü ile acımasızca devam ediyor.
Dünya zindeleri ve jandarması kendini kurtarma peşinde etrafında olup
bitenlerden bihaber yaşamaya devam ettiği sürece bu savaştan galip çıksalar
bile mağlup olmaya mahkumlar.
Devletimizin dirayetli duruşu ve
zamanında yaptığı hamleleri sayesinde ülkemiz şimdilik virüs savaşında bazı
zorluklarla karşılaşsa bile çok şükür
iyi durumda.
Daha iyi günlere doğru hızla yol almaya
devam ediyoruz.
Yerli aşı çalışmalarını tamamladığımızda
mazlum dünyanın aşı ihtiyacını da karşılayarak milletimize yakışanı yapmış
olacağız. Mazlumların ahını alanlara karşı mücadelemiz dün olduğu gibi
bugünde sessiz yığınların sesi olma
gayretimizi perçinleyecektir.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle..