Anayasa Ve Seçim
Hükümetin yeni anayasa çıkarma konusundaki çabaları henüz bir sonuç vermedi. Bütün partilerce üzerinde mutabık kalınan maddeler, beyanatlara göre oldukça az. Üzerinde uzlaşma sağlanamayan maddelerin, geçmişte Türkiye'nin yaşadığı bazı sıkıntılara tekabül etmesi açısından önemi var. Anlaşıldığı kadarıyla, anayasa gelecek sene Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar hazır olmayacak. Bu sebeple u2013dün internet sitelerine düşen haberlere göre- AK Parti daha önce cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönündeki anayasa değişikliğini bir dönem daha rafa kaldırma gibi bir niyete sahip. Çünkü yeni anayasa ile birlikte başkanlık sistemine bir geçiş ve dolayısıyla Erdoğan'ı yetkileri daha geniş bir başkan olarak başa getirme niyetleri vardı. Şimdi AK Parti, yetkileri sınırlı ve biraz da sembolik bir makam olan cumhurbaşkanlığının Erdoğan'ı işlevsizleştireceği düşüncesinde. Gazetenin haberine göre muhalefet de buna razı imiş.
Başbakan Erdoğan'ın iktidara geldikten sonra AK parti tüzüğüne bir milletvekilinin en fazla üç dönem seçilebilmesi kaydı kanaatimce iyidir. Bunun sürekli bir kan değişimi ve dinamizmi sağlaması mümkün olabilir. Diğer yandan 2007'de gerçekten zor şartlarda gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından, bugün Cumhurbaşkanlığı seçiminin halka bırakılması görece bir iyileştirme sayılabilir. Fakat şu andan itibaren Erdoğan'ın bundan geri adım atarak, cumhurbaşkanlığında halk seçimini ertelemeye çalışması, kendisine puan kaybettireceği gibi, demokratik dil ve üslubun gücün diline doğru dönüşmesinin işaretlerini göstermesi bakımından sakıncaları vardır. Çünkü, planlara uymadığı zaman, üretilen rıza dilinin değiştirilmesi, zorla rıza üretmeye doğru bir gidişi söz konusu olacaktır.
Gezi parkı olayları sırasında, en çok duyduğumuz söylemlerden birisi de "seçim her şey demek değildir" idi. Bu söz, azınlıkların (demokratik bakımdan tüm azınlıkların) haklarının korunması bağlamında dikkat edilmesi gereken bazı uyarıları içinde barındırsa da, iktidarın meşruiyetinin demokratik seçimler olduğu bir ülkede, faşist talepleri meşrulaştıran bir masumiyetle takdim edilmeye çalışıldı. Evet, demokrasi, sadece seçimlerden ibaret değildir; ama iktidarın meşruiyeti demokratik seçimlerden geçer. Bu sebeple halk açısından kazanılmış bir hakkı ifade eden "halk seçimi"nden geri dönülmesi, gücün koşulsuz haklılığını bize dayatır ancak. Artık Türkiye'de her şeyin biraz öngörülebilir hale gelmesi lazımdır. Bundan dolayı, daha henüz bir kere bile uygulanmayan kararın askıya alınması, güveni ve meşruiyeti zedeleyici bir unsurdur ve Hükümet gezi parkının bu söylemini içerik olarak doğrulamış olacaktır.
Diğer taraftan daha önemli olan bir nokta varsa, o da anayasanın bir an önce hazırlanarak tartışılması ve yürürlüğe girmesidir. Çünkü Türkiye'nin geçmişteki sıkıntısı, tektipleştirme ve homojenleştirme olmuştur. Yakın tarihimiz içerisinde kendi kimliğine göre yaşama ve bunları ifade etme(me) ciddi toplumsal travmaları beraberinde getirmiştir. Zaman zaman bazı iktidar dönemlerindeki esneme ve gevşemeler ise, anayasa ve kanunlarla belirli bir yörüngeye oturtulmadığı için dönemsel rahatlamalar olarak ortaya çıkmıştır. Dönem değişince sıkıntılar tekrar ortaya çıkmış; adeta özgürlük ve haklar iktidarların tekelinde ve lütfu olarak verilmektedir. Şunu belirtmek gerekir ki, birçok konuda bu sıkıntılar hala devam etmektedir.
Şimdi yeni anayasa, bu sıkıntıları giderecek biçimde inşa edilmelidir. İnsanların, halkın, öğrencinin, işçinin vb. toplumdaki her bir kesimin temek hak ve hürriyetleri dönemlere ve kişilerin merhametine bırakılmayacak düzenlemelerin bu anayasada yer alması; tektipleşmelerden, belirli ideolojik dayatmalardan vazgeçilmesi elzemdir. Yoksa içinde bulunduğumuz rehavet ortamı "dönemsel" kalabilir.