Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Kasım 2023

​Anayasa Mahkemesi'nin yetkisi yeniden düzenlenmelidir

Son zamanlarda Yargıtay üçüncü daire başkanlığı ile Anayasa mahkemesi arasında toplumu son derece rahatsız eden garip gelişmeler oldu.

Şüphesiz ki birçok alanda kurumlar arasında anlaşmazlık olabilir, ancak bu anlaşmazlıklar yetki sınırlarının içinde kalarak ve hukuka uygun olarak çözülebilir.

Ancak birçok önemli konularda yetkili olan Anayasa mahkemesinin kuruluş sistemi son derece tartışmalı hale gelmiştir.

Çünkü hukukçu olmayan birçok insan bu mahkemede atama ile göreve gelebilmektedir. Mesela halk arasında Baytar olarak bilinen ve bu günkü tabirle Veteriner, eczacı, doktor, muhasebeci. Öğretmen, ziraat mühendisi ve saire gibi yüksek tahsil yapmış bazıları atama yapıldığı takdirde bu mahkemede görev yapabilir ve böyle bir uygulamada hukuken hiç bir engel yoktur.

Hâlbuki Yargıtay mahkemelerinde görev yapan hâkimlerin en az yirmi yıl hâkimlik yapma şartı vardır ve tamamı hukukçudur. Onun için Yargıtay üçüncü dairesi anayasa mahkemesinde sırada bulunan yüz otuz bin dosya arasından terör suçunu işlemiş ve bu suçu kesinleşmiş olan bir milletvekilinin dosyasını öne olarak ve aynı zamanda Yargıtay’ın da görevine müdahale ve yetki sınırlarını aştığını iddia ederek, adeta feveran etmiştir.

Yargıtay üçüncü dairesi aynı zamanda Anayasa mahkemesinin bazıları için suç duyurusunda bulunmuştur. İyide böyle bir suç duyurusu halinde anayasa mahkemesi üyelerini hiç bir mahkeme yargılayamaz. İşte bu da zurnanın son deliğidir. Böyle bir durumda ancak ve ancak anayasa mahkemesi kendi üyelerini yargılayabilir, Burada da hukuki bir açmaz ve çıkmaz bir sokak vardır. Anayasa mahkemesinin başkan ve üyeleri suç işlemezler diye bir kaide de yoktur.

Malum olduğu üzere anayasa mahkemesi HDP ile ilgili kapatma veya kapatmama kararını üç yıldır hala vermemiştir. Hâlbuki bu parti kendini fes etmiştir. Ortada HDP diye bir parti kalmamıştır. Amma bu partinin hazineden aldığı beş yüz elli milyon liraya evvela anayasa mahkemesi el koymuş ve bilahare ortada hiç bir gerekçe ileri sürmeden bu parayı serbest bırakmış ve bu paranın nereye sarf edildiği halen bilinmemektedir. Yarın bu parti hakkında bir kapatma kararı verilirse halkın bu parası kimden tahsil edilecektir.

Geçmişte anayasa mahkemesi başkanı olarak görev yapan ve "laik olmayan insan değildir" diyen Yekta Güngör Özden: o zamanın Reisicumhuru rahmetli Turgut Özal'ın atadığı üye veya üyelerini göreve başlatmamış ve böylece Reisicumhurun bile yetkisine karşı açık bir müdahale de bulunmuş ve maalesef hakkında hukuki bir işlem dahi yapılamamış bu durum karşısında Reisicumhur bile çaresiz kalmıştır.

Arıca mahkemelerin en alt mahkemeleri olan sulh hukuk ve sulh ceza mahkemelerinin de kararları kesinleştiği takdirde bağlayıcıdır ve ilgili herkes bu mahkemelerin verdiği karara uymakla mükelleftir.

Herhangi bir mahkemenin verdiği karar bir üst merci olan istinaf ve sonrada Yargıtay’a gidebilir. Yargıtay’ın verdiği karara bile o mahkeme direnebilir ve verdiği karar da ısrar edebilir.

Anayasa mahkemesi Yargıtay’ın bir üst mahkemesi asla değildir. Bazıları anayasa ismi geçince bu mahkemenin en üst mahkeme olduğunu zannederler.

Bu hususta hukukçular görüşlerini bildireceklerdir. İyi ki bu anlaşmazlık gündeme geldi ve Anayasa mahkemesi tartışılır hale geldi.

Parlamento Anayasa Mahkemesi’nin yetki sınırlarını daha belirgin hale getirmelidir. Bu hususta kanun çıkarmak hiçte zor değildir.

Böyle anlaşmazlıklar olduğu takdirde, tamamı hukukçu olan Yargıtay genel kurulu devreye konulmalı ve konu hukuk içinde çözülmelidir.

Kanaatime göre hukuku daha ileriye taşımak için bu durum bulunmaz bir fırsattır.