Anayasa Greencard'ın prestijini düşürmelidir
Türkiye'nin ajandası gerçekten halledilmeyi bekleyen önemli sorunlarla dolu. Bu sorunlara dair en önemli mesele; yaklaşımların ve çözüm önerilerinin geçmiştekinden farklı olarak paradigmal ele alışları gerektirmesi. Mesela; bu bağlamda etnisite sorunları ile yeni Anayasa'nın hazırlanması, ajandadaki iki başlığı oluşturuyor. Daha önce ulusçu yaklaşımlarla ve daha çok bir güvenlik sorunu çerçevesinde düşünülerek halledilmeye çalışılan etnisite krizi aslına bakılırsa daha da derinleşmiştir. Türkiye'de geçmişten bu yana yaşanan hak ihlalleri ise Anayasa'nın daha kapsamlı ve farklı bir yaklaşımla ele alınması gerektiği sonucunu bize göstermiştir.
Burada hala hazırlanma süreci devam eden Anayasa üzerinde durmak istiyorum. Aslına bakılırsa söylemeyi düşündüğüm şeyler, etnisite sorunlarıyla da direkt ilintili. Külli anlamda anayasaların hazırlanması öyle kolay olmuyor. Mesela; şu anda cari olan anayasa 12 Eylül 1980 darbesinin ana gövdesini oluşturduğu bir metin ve bu zamana kadarki yaklaşık otuz yılı aşkın süre içerisinde kendisine ekleme ve çıkarmalar yapılmış.
Anayasa konusunda birkaç noktasnın altını çizmemiz gerekiyor. Bunun için de geçmişte ne tür sorunlar yaşandığına dair bazı mülahazaları belirtmemiz lazım. Ancak böylece teori (Anayasa metni) pratik uygulamalar arasındaki mesafeleri de görme şansını elde edebiliriz. Yaşadığımızı önemli sorunlardan birisi özgürlük ve kimliğe dair olandı. Tektipçi bir yaklaşımla farklı kimlikleri reddedici bir uygulamaya sahne olan bir ülkede, Anayasanın bu konuda yeterli ve kapsamlı metinleri içermesi gerekiyor. Anayasa'nın 24. maddesinde din ve vicdan özgürlüğü konusunda bir düzenleme bulunmaktadır. Buna rağmen bu düzenlemenin yeterli olmadığı aşikar ki, geçmişte giyim, kuşam, inanç, eğitim vb. bir çok özgürlüklerin pratik uygulamasında sorunlar yaşandı. Bunu sadece başörtüsü sadedinde dile getirmiyorum. Başörtüsünün de dahil olduğu geniş bir din, inanç, ifade, giyim vb. özgürlüklerin hepsi için genelleştirerek söylüyorum. Gelecekte bununla ilgili sorunların yaşanmaması açısından, bugün bu düzenlemelerin dikkatli yapılması gerekiyor. Dediğim gibi Anayasalar öyle sık değişemiyor. Bu sebeple fırsatın iyi değerlendirilmesi elzem.
Diğer bir nokta, Anayasa metninin satıararalarına sızacak ve vesayeti önerecek ifadelerinin de dikkatle ele alınarak düzenlenmesi gerekiyor. Burada anayasanın ruhunun önem kazandığını görüyoruz. Geçmişte, yönetimi ve hakları belli bir güruhun elinde imtiyaz kabul eden uygulamalara şahit olundu. Tüm bunlara "işte uygulamada hata varmış" denilip geçilemez. İşte bu uygulamalara fırsat vermeyecek ifadelerle bu Anayasanın düzenlenmesi gerekiyor.
Tüm bunlardan daha önemli olan bir nokta da, Anayasanın paradigmal olarak bir değişikliği yansıtması gerekiyor. Yani, öncelikle Anayasanın ruhunun geçmiş vesayetçi ve tektipçi anlayışlardan uzak olarak düzenlenmesini kastediyoruz. Eğer bu paradigmal değişiklik gerçekleştirilmezse, tüm metni değiştirseniz bile çok farkeden bir şey olmayacaktır. Unutmamak gerekir ki, Anayasa metni bizim dünya ölçeğinde iddialarımızın; gelenek ve gelecek arasındaki tahayyüllerimizin de bir göstergesi olacaktır.
Bir de önemli gördüğüm şu noktayı hatırlatmakta fayda var. Paradigmal farklılığa bağlı olarak nasıl bir evren ve insan anlayışından yola çıkılarak bu Anayasa metninin hazırlandığı üzerinde durmakta fayda var. Birkaç yüzyıldır pozitivist postülatlarla "insan" gerçeğinin bir kısmını reddetme yoluna giden bir insan anlayışı üzerine hazırlanan Anayasalar önemli bir handikapı da içinde barındırdılar. Bir toplumun mutabakat metni olan Anayasaların temel hedefi; cari olduğu toplumdaki insanların haksızlık ve gadre uğramalarının önüne geçmek, onların dürüstçe yaşam sürerken kimlik, özgürlük ve kendisini ifade etmesinin önündeki engelleri kaldırmaktır. Yoksa herkesin neye inanacağını, nasıl düşüneceğini ve yaşayacağını belirlemek değildir.
Toplumlar Hak ve adaleti ikame ettiği oranda uzun yaşarlar. Dolayısıyla içimizdeki "insanı yaşatacak" bir Anayasa metninin, toplumun ömürünü uzatacağı ve uzun vadede iddialarımızın daha evrensel boyutlarda dile getirilmesine meşruiyet sağlayacağını söyleyebiliriz. Hasılı, herkesin bu ülkede "adalet" içinde yaşayabileceğine inanması gerekir öncelikle. İyi bir Anayasa, Greencard'ın prestijini düşürür.