Anayasa değişikliğine dair!
Yeni Anayasa
tartışmalarını muhtevası henüz netleşmemiş olsa da tartışmalar iki noktada,
mevcut Başkanlık modelindeki aksaklıkların revize edilerek devam edilmesi veya
Parlamenter sisteme geri dönülmesi üzerinde yapılıyor.
Dün, Parlamenter
modeli savunanlar yine aynı yerdeler. Bu onlarla beraber Batı devletlerinin de
istediği şey. Emperyalist egemen ülkeler
için parlamenter sistem bir ülkeyi kontrol edebilmek ve istediği şekilde önünü
kesmek için iyi bir yöntem. Karar almakta aciz, refleksleri zayıf, iç düzenini
sağlayamamış ve dış politik gelişmelerin bu kadar hızla aktığı bir demde
politik çekişmelere boğulmuş bir ülkeyi neden istemesinler ki?
Konuyla
alakalı analizlerine güvendiğim bir arkadaş;
“Mevcut
Cumhurbaşkanlığı modeli yeni uygulanmaya başlandı. Geçen birkaç yıllık süreçte
eksiği gediği görüldü, revize edip güçlendirerek, eksik ve uygulama
yanlışlığına yol açan kısımları düzeltilerek yola devam edilecek” diye izah
etti durumu.
Muhtemeldir
ki Cumhur İttifakı bu noktadan bakıyor meseleye.
Her ülkede
farklı farklı Başkanlık modeli mevcut.
Aslında
yönetim modelini oluşturmak işin asıl zor tarafı değil. Kendi inancına, milletine, kültürüne, değerleri ve geçmişine uygun
sistemin olduktan sonra yönetim modelini oluşturmak çok basit. Bizde sorun
sistemin dayandığı temeller. Bu yüzden de hangi modeli getirirseniz getirin bir
noktadan sonra girdaptan kurtulmak mümkün olmuyor.
Tabii ki
eski parlamenter sisteme göre mevcut Cumhurbaşkanlığı modeli daha iyi, hızlı ve
güçlü ve desteklenmeli. Fakat sorunu kökten çözme noktasında değil. Ki biz, en
başından Cumhurbaşkanlığı modeline “sistemi kökten değiştirmeye vesile olacak
bir adım” olarak gördüğümüz için destek verdik, veriyoruz.
Çünkü,
“iktidarda vatanı ve milleti için samimi bir şekilde çabalayan” insanlar dahi
olsa, problemin kaynağı yönetim modeli değil, egemen emperyalist düzene
eklemlenmiş mevcut sistemdir.
Hangi güzel
adımı atarsanız atın; yaşam tarzı,
alışkanlıkları, düşünce yapısı, kültür anlayışı, iyi ve kötü- fayda ve zarar-
güzel ve çirkin- doğru ve yanlış anlayışı maalesef Batı merkezli olan hayat
nizamını değiştirmeye muktedir olamıyorsunuz.
Çünkü sistem bir zemin ise bu zemin
çamur bir zemin !
Çamur bir
zeminde dünyanın en iyi en ahlaklı insanı dahi olsanız bir şekilde o çamur gelip
size bulaşıyor. Ferdi hassasiyetle kendisini korumaya çalışan insanlar bu
çamurun ayak seviyesinden yukarı çıkmaması için çabalıyor. Fakat istese de
istemese de insanların çoğu ya dizlerine kadar, ya beline ya da boğazına kadar
batarak yaşıyor bu sistemde. Hassasiyet dediğimiz şey, şuur, ilim, takva ve
imkanlarla alakalı …
Başkanlık
modeli için Anayasa değişikliği yapılırken yazdığım “yeniden ihya ve inşa”
başlıklı yazımda yaptığımız değerlendirme bugün de geçerli bizim için:
“Bir derdimiz var bizim. Vatanımız, milletimiz
ve "kanda ve kaderde ortak" olduğumuz İslam Coğrafyası için
kurduğumuz hayalimiz var. Günlük politikaların ötesinde, geçmişin yükü ve
geleceğin idealiyle yoğrulmuş ve bütün insanlığı içine alan bir hayal…
Dünyayı,
kendi ihtiraslarını tatmin etmek için kan ve gözyaşına bulayan emperyalist
zalim düzene başkaldıran ve bu düzenin değiştirme idealiyle hayata tutunan
insanlarız biz.
Bu gaye ile
politik kulvarda verilen mücadelenin arkasında duruyor ve destekliyoruz.
…
15 Temmuz, bir daha ayağa
kalkmayacağını düşündükleri Anadolu insanındaki imanın tezahürü olan ruhu açığa
çıkartmıştı. Bugünkü
düşman zihniyet, bunun idrakinde olarak yoğun dezenformasyon ve algı operasyonlarıyla
birbirine kenetlenmiş, inancı ve ülkesi için tek vücut olmuş milletin aklını
bulandırmak ve ruhiyatını bozmak için her şeyi yapıyor.
En büyük
sıkıntı, milletin mücadeleye olan güvenini yitirmesidir.
Böyle bir
zamanda, değişen anayasaya uygun adımlar atarak yeni siyasi yapıyı oluşturmanın
yanında, asıl olan 'yeni bir anlayışı
hakim kılmak' ve o en kritik gecede açığa çıkan ruhu devletin bütün birimlerine
mıh gibi çakma zorunluluğudur. Bu ise yaşananlara dava şuuruyla bakan
kadrolarla olur.
Yeni devlet
ve millet anlayışı, hukukundan, eğitim müfredatına, sağlık politikasından
nesillerin yetiştirilmesine, yaşam tarzımızı belirleyen sosyal hayattan dost ve
düşman kutuplarının yeniden tayin edilmesinden kadroların buna göre
oluşturulmasına kadar, bütün kurum kuruluş ve siyasi hamleleri bu yeni
anlayışın rengine boyamadan yapılan değişiklikler akim kalmaya mahkumdur.
Bir yandan
ihanet içindeki zihniyetle mücadele diğer yandan oluş yolundaki engelleri
kaldırmak…
Bizim için yeni olan, İslam’ı hayatın
bütün alanlarını kuşatacak şekilde, yeni bir anlayış ve dünya görüşünü ihya ve
inşa etmektir. Tarihi misyonunun idrakinde, köklerine bağlı ve bütün insanlığa
kurtuluş vadeden, sistemi kökünden değiştirerek Büyük Doğu idealini
"Başyücelik Devleti" modeliyle meydan yerine koymanın zamanı
gelmiştir.
Hadiselerin
Türkiye'ye biçtiği rol, bunu hayati bir zorunluluk olarak dayatmaktadır
vesselam.”