Anaların harekâtı / operasyonu
Diyarbakırlı bir baba: “ Benim oğlum dağa kaçırıldı. Bunun neresi siyasettir.”diyor, terörseviciye
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron: "NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti." diyor.
AB’nin de durumu bundan farklı değil. ‘Yeni Dünya Düzeni’ çöktü.
Son çırpınışları…
Irak’ta yeni plan: Kuzey Irak’ta 25 Eylül 2017’de yapılan, İsrail bayraklarıyla kutladıkları ancak Türkiye’nin kararlı tutumuyla uygulamaya koyamadıkları bağımsızlık referandumunu kabul ettirmek, Kuzey Suriye ile Kuzey Irak’ı birleştirmek.
Barış Pınarı Harekâtı tüm Emperyalist planları bozdu.
Bağdadî’yi delilleri yok etmek için öldürdüler. Onu Türkiye’nin derdest etmesinden korktular.
Müttefikleri: Terör örgütleri, krallıklar, emirlikler, Sisiler, Esedler ve tek kaygıları: Petrol.
Medeniyet denilen canavarın zevali mukadderdir.
Zulüm ile abat olunmaz.
Petrol kuyularının başında da duramayacaklar. Teröristlerini de bırakıp gidecekler.
Türkiye, İnsanlık adına mücadele ediyor, işgal planlarını bozuyor, BM’nin işlevsiz olduğunu “Dünya Beş’ten büyüktür.” diyerek haykırıyor. Bu seda karşılık bulmakta.
Direniyoruz…
Diyarbakırlı analar teröre meydan okuyor. Bu direniş Barış Pınarı Harekâtı’nın önemini vurgulamakta. Bu da anaların harekâtı, operasyonudur.
9 Kasım’da ( Cumartesi günü) bir grup milletvekili bu ana / babaları ziyaret etti. Terör örgütünün siyasi uzantısının devekuşu zekalısı biri, oğlu dağa kaçırılmış bir babanın maruzatını siyaset yapmak olarak niteleyince ciğeri yanık o baba: “ Benim oğlum dağa kaçırıldı. Bunun neresi siyasettir!” diyerek tepki gösterdi. Bu tavır, terörle mücadelede çok değerlidir, büyüktür; milletin birlik ve beraberliğinin tescilidir.
Demokrasinin bedelini çok ağır ödeyen ülkelerdeniz.
Şimdi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle daha güçlü, istikrarlı bir Türkiye var.
Bu günlere kolay gelinmedi.
Başbakan ve bakanlar darağaçlarında can verdiler.
Son on yedi yılda bile dehşet verici olaylara şahit olduk.
Daha bir yıl önce ( 2 Ekim 2018) işledikleri Cemal Kaşıkçı cinayetini de Türkiye’nin üstüne yıkmak için planlar yaptılar. Bu vahşi cinayeti, iç siyaset malzemesi yapmaya yeltenenlerin Gezi, FETÖ, PKK sevicileri olmaları aslında her şeyi açıklamaya yetiyor. En son Trump, bunların işini kolaylaştırmak için mektup gönderdi. Devletin itibarını koruma bahanesiyle Gezi benzeri bir kalkışmayı planlıyorlardı, muhtemelen.
Darbeler dönemi malum. Ama şu son on yedi yıl, gerçek bir ölüm kalım mücadelesinin tarihidir.
3 Kasım 2002, 22 Temmuz2007, 1 Kasım 2015 ve 24 Haziran 2018 bu genel geçimler, Türkiye’nin dönüm noktalarındandır. Ayrıca 16 Nisan 2017 anayasa referandumu da buna dahildir.
On yedi yıl önce…
3 Kasım’dan otuz beş gün sonra (18 Aralık 2002) Necip Hablemitoğlu’nu katlettiler.
11 Ekim 2001 saldırılarını bahane eden ABD, Irak’ı ve bölgeyi işgal edebilmek için Türkiye’yi üs olarak kullanmak istedi.
Tezkere, 1 Mart’ta TBMM’de reddedildi…
Bundan on sekiz gün sonra ABD ve İngiltere 19 Mart 2003’te Irak’ı ikinci defa ( Birincisi; 17 Ocak 1991) işgale başladı.
3 Kasım’dan bir yıl sonra Ankara Tandoğan Meydanı’nda (25 Ekim2003) ‘ Ordu Göreve ‘ pankartı açtılar.
Bundan yirmi gün sonra (15 Kasım) Kuledibi Neve Şalom Sinagogu ve Beth İsrael Sinagogu, Beş gün sonra ( 20 Kasım) İngiltere'nin İstanbul Başkonsolosluğu ve HSBC Bankası'nı bombaladılar.
367 dayatması, kapatma davası, Gezi, 15 Temmuz…
Şimdi Ermeni tasarılarını gündemlerine almaları da aynı amaca yönelik saldırılar.
Bizim medeniyetimizin beş ilkesi var: can, mal, akıl, nesil ve inanç hürriyetidir. Bu lütuf değil, emirdir.
Diyarbakır’da analar, babalar destan yazıyorlar. Mendebur yüzleri deşifre ediyorlar.
Selam olsun analara, babalara!..