Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Ağustos 2020

​Anadolu'yu Bize Vatan Yapan Destan: Malazgirt

Şüphesiz bütün zaferlerimiz ve destanlarımız önemlidir. Her biri yüreğimizde unutulmayacak birer galibiyet anıtı ve aydınlığıdır. Ancak Malazgirt, bütün zaferlerimizin Anadolu’daki başlangıcı, miladıdır. Dolayısıyla destanlarımızın öncüsüdür. Bunun için millet olarak bugün büyük bir heyecan duyuyoruz. Zira Malazgirt olmasaydı, Osmanlı Devleti kurulamayacak, İstanbul fethedilemeyecekti. İslam’ın nuru, Anadolu ve Balkanlar’ı kucaklayamayacak, dünyayı kuşatamayacaktı. Bunun için bugün hepimizin yüreği Muş’un Malazgirt ile Bitlis’in Ahlat ilçelerinde Malazgirt Zaferi’nin 949. Yıldönümü için atıyor. Önümüzdeki yıl ise büyük fethin “950. Yıldönümü” olarak idrak edilecek.

Edebiyatımızın Başat Konusu

Malazgirt’in edebiyatımızda yansımalarını araştırırken his dünyamızın ihtişamını da görebiliyoruz. İyi şair ve yazarlarımızın büyük kısmı, Malazgirt’ten bahsetmiş, önemini vurgulamışlardır. Yahya Kemal ve talebesi Ahmet Hamdi Tanpınar, Malazgirt’e en çok önem veren edebiyatçılar arasında. Mustafa Necati Sepetçioğlu ve Yavuz Bahadıroğlu başta olmak üzere bazı romancılarımız da Malazgirt’i ele alan eserleri Türk edebiyatına kazandırmışlardır. Büyük destan, edebiyat türleri arasında en çok şiirde işlenmiş. Zaten şair milletiz. Zaferlerimizi de destanlarımızı da şiirleştirmeyi severiz. Şiir kitapları ve antolojiler arasında gezinirken çok iyi metinleri görebiliyoruz.

Günümüz şairlerinin de Devletimizin yeniden hatırlattığı ve günümüze taşıdığı Malazgirt Destanı’nı kaleme almaya başlamaları sevindiricidir. TRT, yakında Malazgirt hakkında büyük bir diziyi seyirciye sunacak. İyi ve titiz bir hazırlığı yapılan, ciddi emek verilen dizinin, dünya çapında ilgi uyandırması bekleniyor.

Bedir’den Malazgirt’e İman Ordusu

Merhum sosyolog Erol Güngör, gazalar arasında köprü kurarken Malazgirt’ten İstanbul Fethi’ne, Mohaç’tan Bedir Savaşı’na uzanır ve şöyle der: “Savaşa dua ile başlanır, gülbank çekilir, yürüyüşte ve hücumda tekbirler alınır, çarpışma sırasında sancak dibinde ordu hafızları tarafından Fetih Suresi okunurdu. Bu gelenek Mohaç’ın gazilerini ta Malazgirt gazilerine, oradan da Bedir’de çarpışan iman ordusuna bağlıyordu.”

Alparslan’ın, kefeni hatırlatan ve şehadeti simgeleyen beyaz elbisesiyle atına binip Bizans’ı mağlup ettiği zafer, tarihin unutulmaz sahnesidir. “Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi,/ Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi,/ Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın,/ Gaalib et çünkü bu son ordusudur İslam’ın!..” mısraları dillerden düşmeyen Yahya Kemal “Alparslan’ın Ruhuna Gazel” şiirinde bu yüksek iman gücünü ve gaza neşvesini şöyle dillendirir: “İklîm-i Rûm’u tuttu cihangîr savleti/ Târih o işde gördü nedir şîr savleti/ Titretti arş ü ferşi Malazgird önündeki/ Cûş ü hurûş-ı rahş ile şemşîr savleti/ On yılda vardı sâhil-i Kostantaniyye’ye/ Yer yer vatan diyârını teshîr savleti”

Malazgirtten İstanbul’a yol gitsin

Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya da “Alparslan” şiirinde büyük destanın kendisinde bıraktığı ulvi heyecanı yansıtır: “Torunlarım dört yana, kol kol gitsin;/ Malazgirt’ten İstanbul’a yol gitsin!/ Gelip sana çarpan gücü, yavaştan,/ Anlamazsa, haritadan sil, gitsin!” Böyle başlayan şiirin son kıtası şöyle: “Ve gönlünden kopup, bize bir yaprak,/ Bir tomurcuk gönderene gül gitsin./ Düğünlerle tadı gelsin barışın:/ Kızlarıma duvak gitsin, tel gitsin!/ Şehitlerim, Huzura, al al, gitsin;/ Yaralıma su verene bal gitsin!”

Gençosmanoğlu’nun rüyası gerçek oluyor

Destan şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, büyük zaferin 900. Yıldönümü dolayısıyla Malazgirt Destanı’nı yazmıştı. Şairimiz orada, “Malazgirt ve Anadolu’nun fethi, Türk destanı içindeki asıl yerini, ileride elbette alacaktır.” diyordu. Malazgirt Zaferi’ni safha safha şiirinde işleyen şair, kitabın girişinde şöyle der: “Yol açın hey!../ Yol açın.../ Yollara güller saçan./ Bir şanlı düğün için,/ Yarın Malazgirt’teyiz!” Kitaptaki “Malazgirt Önlerinde” şiiri çok güzel. “Bir umut meş’alesi bir rahmet ve nur gibi,/ Şimşekler çakıp gökler gürleyince Kafkas’tan.” diye başlar “Tan yeri ağarırken Malazgirt ovasında,/ Tekbirlerle başladı bin yıl sürecek destan!” diye devam eder. Şairimizin “Malazgirt” şiiri, bizi âdeta kanatlandırıp savaşın yapıldığı ovaya götürür: “Aylardan Ağustos günlerden Cuma,/ Çatışmak üzredir küfr ile iman.../ ‘Bismillah’ diyerek geçtik hücuma/ Ve ‘Bismillah’ dedi cümle asuman.../Ağustos güneşi altında kızgın/ Şahlanan atları, tutmuyor dizgin.../ Düşman saflarında belirdi bozgun./ Böylesine bir cenk görmedi zaman...” Şiir, Anadolu’nun fethi yolunda Oğuz’un bükülmez kolunu anlatır: “Müjde gitti yurda gümüş tuğralı;/ On sekiz bin ölü, kırk bin yaralı,/ Esirler içinde Urum Kralı.../ Zafer şenlikleri başlasın heman.../ Bükülmez bileği Oğuz kolunun,/ Açtı kapısını Bizans yolunun.../ Başlansın fethine Anadolu’nun;/ Kaderin hükmünde kalmasın güman./ Alpaslan buyurdu: “Yaşayan ölür.../ Geleceği ancak Tanrımız bilür/ Balak Gazi derler bir yiğit gelür/ Erlikteki ünü, sizden de yaman”

Şüphesiz destanlarımızı kaleme alan pek çok şairimiz vardır. Ama Gençosmanoğlu’nun yiğit ve davudi sadası farklıdır. Onda ayrı, doyulmaz coşku vardır. Bunu “Malazgirt Marşı”nda bütün benliğimizle hissederiz: “Aylardan Ağustos, günlerden Cuma,/ Gün doğmadan evvel İklim-i Rum’a/ Bozkurtlar ordusu geçti hücuma;/ Yeni bir şevk ile gürledi gökler.../ Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!/ Önde yalın kılıç Türkmen başbuğu,/ Ardından Oğuz’un elli bin tuğu,/ Andırır Altay’dan kopan bir çığı;/ Budur Peygamber’in övdüğü Türkler/ Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!” Muhteşem şiirin şu dörtlüğü bizi kutlu savaş ortamının tam ortasına bırakır. Kendimizi bir anda Bizans çapulcularına karşı harbeden ecdadımızın yanında hissederiz: “Nağramızdır bugün gök gürültüsü,/ Kanımızdır bugün yerin örtüsü.../ Gazi atlarının nal parıltısı/ Kılıçlarımızdır çakan şimşekler.../ Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!”

“Ay Parçası Yiğitler”

Hanım şairlerimizin en iyisi Halide Nusret Zorlutuna, “Alparslan Marşı”nda cenk meydanını gözümüzün önünde canlandırır: “Atlanmış, pusatlanmış erleri sanki yeldi./ Nal sesleri bir zafer marşı gibi yükseldi,/ Şimşek şimşek hızlandı, zulmü, zulmeti deldi./ Her savaşa benzemez, bu bir kutsal savaştı,/ Ay parçası yiğitler Hak yolunda savaştı.”

Coşkun Ertepınar, “Malazgirt’te Işıyan Gün” şiirinde, büyük zaferi okuyucusuna âdeta an be an yaşatır: “Bir başka gün ışıyor doğuda,/ Duyun şafakla gelen sesleri,/ Uyanın,/ Yönü değişecek dünyanın.../ Çevrenizde uçan beyaz atlı/ Ey Ağrı’lar, Süphan’lar,/ Büyük Selçuklu Alp Arslan,/ Zaman durdu duracak,/ Kılıçlar çıkmış kından!/ Alp Arslan artık bayrak,/ Alp Arslan artık destan!/ Şafak söktü, gün ışıdı işte,/ İşte dize geldi gurur.../ Duyun çatırtısını uzak uzak,/ Bizans yıkıldı Malazgirt’te...”

Osman Atillâ, “Malazgirt Ovasında Alparslan’ın Yolunda” şiirinde büyük uyanışı anlatır: “Gelip çatınca zaman;/ Düşman bulaman aman!/ Gâzi, şehit, kahraman,/ Başbuğda börk uyanır.” Ve bütün yiğitlerin cenk meydanı canlanır gözümüzün önünde: “Ovada Bizans, tortu,/ Yerde gökte çatırtı,/ Malazgirt’te şakırtı,/ Can gider, kürk uyanır.”

Bestelediler En Güzel Marşı

Ömer Öztürkmen’in kaleme aldığı “Malazgirt Marşı” çok sevilmiş, bestelenmiş ve yıllarca Mehter Marşı olarak söylenegelmiştir. İşte şairimizin o ölümsüz şiiri: “Bir Cuma sabahı Allah’a karşı/ Malazgirt’te elli dört bin er/ Bestelediler en güzel marşı/ Allahü ekber, Allahü ekber/ Bayrak bayrak Fetih müjdesi/ Parça parça Diyar-ı Urum/ İlk denizlerde ilk seccadesi/ Alparslan ordularının Anadolu’m/ Geliyor ışıktan kopmuş askerler/ Allah’a uzanmış eller geliyor/ Kalk ayağa kubbe ol ey yer/ Göklerce minareler geliyor/ Onlar ki ilahilerle yıkandılar/ Kırklarca okunmuş bir namazlı su/ Vaktiyle dağlardan inen bozkurtlar/ Şimdi son peygamberin ordusu”

Mehmet Zeki Akdağ, tarihin şeref sayfasını şu mısralarla dile getirir: “Tarih’in öz oğlu coşmuş desinler,/ Kinleri bendinden taşmış desinler,/ Alpaslan yollara düşmüş desinler,/ Ozanım, mızrabım, yayım nerede?”

Refet Körüklü ise “Mahşer Yeri”ni şöyle tasvir eder: “Kimisi Çin Seddi’nden, Malazgird’den, Kosova’dan, Mohaç’tan/ Uzaktan tanınırlar başlarındaki taçtan./ Burası mahşer yeri, burası mahşer yeri,/ Şehidleri alnından öpüyor Peygamberi.”

Hisar şairi Gültekin Samanoğlu, “Malazgirt” şiirinde “dinibütün millet”îmizin “şehadet” ve “gazilik” kavramına dikkat çeker: “Sinan’da kubbe, kemer: Yahya Kemal’de beyit,/ Binler yanında gâzi; binler, ardında şehit;/ Mahşere at koşturan dini bütün bir millet/ Ki ömrü at sırtında, çadır altında uzar.”

Malazgirt Işıkları

“Malazgirt’in İlk Işıkları”nı asırlar sonra görebilmektir hüner. Aruz’un unutulmayan şairi Memduh Cumhur, Orta Asya’dan Avrupa içlerine uzanan büyük yürüyüşü, “göklere akseden hilâl”i ve “kutlu zafer”i işaret eder: “Zaferin gördük ihtişâmında/ Biz Malazgirt’in ilk ışıklarını./ Her zafer bir vatan merâmında/ O zaferler ki beklemez yarını/ Bir vatan bahşeden zaferle hürüz/ Vatan ufkunda haşredek görürüz/ Biz Malazgirt’in ilk ışıklarını.”

Ecdadımıza sahip olanlara selam olsun

Osman Atillâ, Bekir Sıtkı Erdoğan, Azmi Güleç, Haluk Nihat Pepeyi, Cengiz Alpay ve İsmail Gerçeksöz gibi birçok şairimiz Malazgirt’i dün yazdılar. Bugün de meşaleyi devralan Ayhan İnal, Muhsin İlyas Subaşı, Yahya Akengin, Yusuf Dursun ve Bestami Yazgan gibi pek çok şairimiz Malazgirt’i ve büyük kumandanı Alparslan’ı kaleme alıyorlar. Şükürler olsun ki, son 18 yılda yeniden keşfettiğimiz değerler arasına Malazgirt Meydan Muharebesi de katılmıştır. Yeni kitaplar yazılmalı bu muazzam hadise için, tiyatro eserleri sahnelenmeli. “Ayasofya Zaferi”ni hazmedemeyen emperyalist Batı’nın gözü dönmüşçesine Türkiye’ye dört koldan saldırdığı bugünlerde, bu morale, ümide ve inanç gücüne ihtiyacımız var. Mavi Vatan’ımıza, Muhteşem tarihimize, şanlı ecdadımıza sahip çıkmada ve bu yeni diriliş hareketinde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın gayreti elbette unutulmayacaktır. Mazimize, âtimize, seferlerimize, zaferlerimize ve destanlarımıza sahip çıkan herkese selâm olsun!