Anadolu'daki ilk büyük destanımız
Müslüman Türklere Anadolu'nun kapısını açan Malazgirt Zaferi, bir destan olduğu kadar yeni bir ruh ve idrakin de habercisi olmuştur. Geçen yıldan itibaren hakkı verilerek kutlanmaya başlanan Malazgirt Zaferi için bu sene muhteşem bir tören yapılıyor.
Malazgirt Zaferi'nin 947. yıl dönümü kapsamında Bitlis'in Ahlat ilçesinde gerçekleştirilen etkinlikler, vatandaşlardan yoğun ilgi görüyor. Çarho mevkisindeki 400 dönümlük alanda düzenlenen etkinliklere gelen vatandaşlar, kök börü, atlı okçuluk, cirit, güreş müsabakaları ve geleneksel oyunlar ile Kırgızların gelin-damat, beşik toyu etkinliklerini ilgiyle izliyor.
Malazgirt Zaferinin kazanıldığı alanu2026 Farklı illerden gelerek stant açan dernekler, alanda düzenledikleri etkinliklerle vatandaşlara eğlenceli anlar yaşatırken, düzenlenen müsabakalar seyircileri heyecanlandırdı.
Biz tarihiyle yeni yeni barışan bir milletiz. Düne kadar geçmişe horca ve hoyratça bakılır, şanlı ecdad karalanır, padişahlar kötülenir ve neredeyse utanılacak bir tarihe sahip olduğumuz iddia edilirdi. Son on onbeş yılda Kut'ül Amare gibi büyük bir zaferi hatırlayışımız, en mühim hadiselerden biri ise geçen yıldan beri Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın tarihimizde bir dönüm noktası olan Malazgirt'e dikkat çekmesi ve şanına yakışır şekilde yad edilmeye başlanması da, bir tarih şuuru uyandığınının da sağlam işaretidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin bugün törenlere birlikte katılarak konuşmaları, son derece değerli ve anlamlı bir tarihu00ee adımdır. Yerli ve millu00ee ruhun dirilişi, uyanışı ve ayağa kalkışıdır. Malazgirt Zaferi'nin 947. yıldönümünün üç gün muhteşem bir şekilde kutlanması, kanaatimce çok isabetli olmuştur. Çocukluğumda gezip dolaştığım Malazgirt, Ahlat gibi bölgeleri görünce o zaman bu konuyu düşünmüş ve "Malazgirt Zaferi niçin her yıl bu bölgede görkemli bir şekilde kutlanmıyor?" demiştim. Demek ki o temenninin vakt-i merhunu bugünmüş. İnşallah bundan sonra da her yıl artan bir ilgi, sevgi ve coşkuyla Malazgirt Destanımız, hem devlet katında hem de milletimiz tarafından büyük merasimlerle hatırlanacak, Muhammed Alparslan ve cihangir askerleri rahmetle, minnetle ve saygıyla yad edilecektir. Önümüzdeki senelerde, Türk dünyasından ve İslam aleminden de bu muhteşem toy'a, bu olağanüstü kutlu şölene büyük katılımlar olacağına inanıyorum.
1000 YILLIK ŞANLI TARİH
Cumhurbaşkanımız bir çok konuşmasında Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. Yılı olan 2023 ile Anadolu'ya girişimizin tarihi olan 1071 yılını hatırlatması ve 2071'de bu mübarek topraklara yerleşmemizin 1000'nci yılını hedeflemesi boşuna değildir. Cumhurbaşkanımız yüksek hedefler göstermekte, "İ'la-ı Kelimetullah", "Nizam-ı u00c2lem" ve "Kızılelma" gibi büyük ideallere parmak basmaktadır. Geçen haftaki konuşmasında "26 Ağustos'ta Malazgirt'teyiz. Malazgirtt'te Sultan Alparslan gibi yeniden yola çıkacağız." demişti. Bu sözler, içerideki ihanet örgütlerine ve dışarıdaki dış düşmanlara karşı dik bir duruş ve soylu bir tavırdır. Türkiye'yi çeşitli yollarla kuşatmak isteyen sinsi hasımlarımız, mağlubiyet üstüne mağlubiyet aldıkları halde kanlı ve kirli heveslerinden vazgeçmiyorlar. Onlar vazgeçmiyorlarsa biz de asla rehavete kapılmayacağız. Sabrımızla, sebatımızla, cesaretimizle, dik duruşumuzla tavrımızı ortaya koyacak ve tarihten aldığımız emanete her zaman sahip çıkacağımızı göstereceğiz.
ŞAİRLERİMİZİN MALAZGİRT SEVDASI
Merhum Destan şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, 1971 yılında, yani zaferin 900. Yıldönümü dolayısıyla Malazgirt Destanı adlı eserini yazmıştı. Şairimiz, orada, "Malazgirt ve Anadolu'nun fethi, Türk destanı içindeki asıl yerini, ileride elbette alacaktır." diyordu. Sadece Gençosmanoğlu değil, Arif Nihat Asya, Coşkun Ertepınar, Ömer Öztürkmen ve daha bir çok şairimiz bu büyük galibiyetimizle eserlerini taçlandırdılar. Gençosmanoğlu'nun "Malazgirt Marşı"ndaki şu mısralar artık herkesin hafızasında ve gönül dünyasındadır: "Aylardan Ağustos günlerden Cuma / Gün doğdamadan evvel İklmi-i Rum'a / Bozkurtlar ordusu geçti hücuma... / Yeni bir şevk ile gürledi gökler... / Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!" Merhum şairimiz şöyle devam ediyor: "Önde yalın kılıç Türkmen başbuğu, /Ardından Oğuz'un elli bin tuğu, / Andırır Altay'dan kopan bir çığı; / Budur Peygamber'in övdüğü Türkler / Ya Allah... Bismillah.... Allahuekber!" Şair yürek atışını hızlandıran mısralarıyla bizi adeta savaşın ortasına alır ve o heyecanı adım adım yaşatır: "Nağramızdır bugün gök gürültüsü / Kanımızdır bugün yerin örtüsü... / Gazi atlarının nal parıltısı / Kılıçlarımızdır çakan şimşekler... / Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!"
Ömer Öztürkmen'in kaleme aldığı "Malazgirt Marşı" da çok sevilmiş, bestelenmiş ve yıllarca Mehter Marşı olarak söylenegelmiştir. İşte şairimizin o ölümsüz şiiri: "Bir Cuma sabahı Allah'a karşı / Malazgirt'te elli dört bin er / Bestelediler en güzel marşı / Allahü ekber, Allahü ekber / Bayrak bayrak Fetih müjdesi / Parça parça Diyar-ı Urum / İlk denizlerde ilk seccadesi /Alparslan ordularının Anadolu'm / Geliyor ışıktan kopmuş askerler / Allah'a uzanmış eller geliyor / Kalk ayağa kubbe ol, ey yer / Göklerce minareler geliyor / Onlar ki ilahilerle yıkandılar / Kırklarca okunmuş bir namazlı su / Vaktiyle dağlardan inen bozkurtlar / Şimdi son peygamberin ordusu."
Malazgirt ruhu sanatımıza nakşedilmeli
Ebedu00ee alemde olan ve şiirleriyle tarihimizi bizlere sevdiren şairlerimizi rahmetle anarken bugün yaşayan şairlerimizden de Anadolu'yu yurt edinişimiz ve vatan kılışımızın mısralarını duymak istiyoruz. Malazgirt'i, Kut'ül Amare'yi, 15 Temmuz'u, Afrin'i okumayı diliyoruz. Bu konuda yarışmalar açılmalıdır. Malazgirt'in büyük filmleri çekilmeli, tiyatroları sahnelenmelidir. Bölgede müze kuruluyor. Ama bu ruhu gelecek nesillere aktarabilmemiz için sanatın bütün dallarından (resim, şiir, sinema vs.) faydalanılmalıdır. Şairlerimiz, ressamlarımız, müzisyenlerimiz bölgede gezdirilmelidir. Sanatçıların Malazgirt ruhunu eserlerine taşıyabilmeleri için gereken imkanlar sağlanmalıdır. Bu çalışmalar şüphesiz sergiler, sempozyumlar, yarışmalar, müzeler ve enstitülerle mümkün olabilecektir. Muhteşem tarihimizi kısacık bir döneme sığdırmak isteyenler yanıldı. En azından 4 bin yıllık tarihimizin 1000 yılı, gözümüzün önünde, gönlümüzün içinde, cennet vatanımızdadır. Anadolu topraklarında pek çok beylik kurmuşuz ama Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti gibi üç büyük ve güçlü devleti dünya tarihine armağan etmişiz. Millu00ee tarihimizi bu şuur ve coşkuyla çocuklarımıza okutmalıyız. Tarih kitapları bu devamlılığı ciddi manada vermeli. Bu konuda çalışmalar başlatıldı, aralıksız sürdürülmelidir. Okçuluk geleneğimiz esaslı bir şekilde basiretle yaşatılmaya çalışılıyor. Çadır ve otağ kültürümüz de unutulmamalıdır. Yeni Türkiye, tarihinden ilham ve hız alan, mazisiyle barışık, geleceğe açık, Ortadoğu'da, Kafkaslar'da ve Balkanlar'da söz sahibi ve ümit olan ileri, yüce ve kutlu bir devlettir. İslam ümmeti ve mazlum coğrafyalar da yönlerini ve yüzlerini Türkiye'ye çevirmişlerdir. Batı emperyalizmi ve ABD-İsrail Siyonizmi tepetaklak düşüşe geçerken İslam, nuruyla dünyayı aydınlatıyor. Eskilerin eskimeyen, her dem taze, güzel ve manidar bir sözü vardı. Ben onu biraz zenginleştirerek kullanmak istiyorum: "Allah devletimize, milletimize ve ümmetimize zeval vermesin."