Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.17
Gram Altın
2970.73
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Kasım 2022

Anadolu ve Yunus Irmağı

Her ne kadar yazımızın başlığını “Anadolu ve Yunus Irmağı” koysak da üzerinde konuşacağımız eserin tam adı “Anadolu’nun Manevi Irmağı Yunus Emre”dir. Kitabın yazarı ise Yunus Emre denilince akla gelen ilk gelen isimlerden olan Mustafa Özçelik hocadır.

Yunus Emre’yi Mustafa Özçelik hocadan okumak, dinlemek bana hep bir ayrıcalık gibi gelmiştir. Aslında Yunus Emre üzerinde birçok yazarımıza ait bir hayli kitap var. Zira Yunus Emre bu toprakların ortak değeri, cevheri, özü ve anlamıdır. En başta o Bizim Yunus’tur. Dolayısıyla Bizim Yunus’u bizim yazarlarımızın yazması da elbette olması gereken bir durumdur. Bu konuda Yunus’u oraya buraya çekmeden, eğip bükmeden samimi olarak düşünen ve yazan herkese teşekkür ediyorum.

Mustafa Özçelik’ten Yunus Emre okumak ve dinlemek bir ayrıcalıktır demiştim. Neden diye bir sual tevcih edilirse derim ki, onun dilinde ve kaleminde Yunus Emre mevzuu kasvetsiz, pürüzsüz bir mahiyet kazanır. Onun kaleminde en derin tasavvufi mevzular dahi gönlü kuşatır, idraki zorlamaz aksine onun seçtiği kelimeler sadra şifadır, kasvetleri inşiraha tebdil eder. Özçelik Hoca’yı okuduğunuzda sanki Yunus Emre ile konuşur gibi olursunuz. O zaman da okuduğunuz metni adeta yaşarsınız.

Anadolu’nun manevi Irmağı eserinde Yunus Emre’ye dair tartışılan tüm meseleler bir anda sizin de meseleniz olur. İtirazları itirazlarınız, hükümleri hükümleriniz. Onun, en başta hakikat çerçevesinde söylediği sözler sizi de cezbeder ve içine çeker. Meseleyi yaşar gibi olduğunuz için bir anda sanki yazar aradan çıkar ve karşınızda Yunus Emre konuşur.

Günümüzde Yunus Emre’yi oraya buraya çekiştiren seküler mantığın muallel kalemleri en başta Yunus Emre’nin ruhaniyetini dahi incitecek derekelere düştükleri için, bu tür kitaplar onu gerçek anlamda anlayan ya da en azından anlamaya çalışan insaf sahibi, hakka ram olan kalemler tarafından manevi bir ilhamla yazılıyor gibi geliyor bana. Yunus Emre, Anadolu’muzun en buhranlı döneminde Allah’ın bir lütfu olarak bu milletin içinde çıkmış onu iyiye, güzele, düştüğü felaketten felaha yönlendirecek bir rehber, bir mürşid olarak görevlendirilmiş bir zattı. Bu zat, yine Rabbimizin inayeti ile sadece yaşadığı çağa değil bu güne hatta yarına da etki edecek, rehberlik edecek, insanları irşad edecek bir himmete sahiptir. O zaman rehber olan kişinin de istikamet sahibi olması gerekeceğinden -ki o zaten sıratı müstakim üzeredir- onu farklı mecralara çekenlere bir itiraz gerekecektir.

Elimizdeki kitabın tanıtım bülteninde bu husus; “Hepimiz bize örnek olacak şahsiyetler ararız. Yunus Emre, bu anlamda bizi yanıltmayacak, Hak ve hakikatle tanıştıracak, bize kendimizi tanıtacak, hayatı kavratacak önemli bir isimdir. Çünkü o, bize İslam’ın aydınlık dünyasından seslendi. Hak ve halk sevgisini esas aldı. Üstelik bu anlatımı ana dilimizle, Türkçe ile yaptı. O, bu misyonu ile bugün de bize ışık tutacak, iyi bir insan olmak, hayata, ölüme, varlığa onun gibi bakarak sevgi merkezli anlamlı bir hayat yaşama konusunda da rehberlik yapabilecek bir isimdir. Bütün mesele onu doğru tanımaktır.” sözleriyle belirlenmiş.

Kitapta bu amaca müteallik olarak yirmi iki ana başlık altında Yunus Emre her yönüyle anlatılmaya çalışılmış. Özellikle Yunus Emre’nin şair yönün ve şirini nasıl anlamamız gerektiğine dair sekiz farklı makale yazılmış. Kitapta özetle onun şirini İslam’ın iki temel kaynağı olan Kur’an ve Sünnet çizgisinde ifadesini bulan tasavvufi kavramlar çerçevesinde okumak ve anlamak gerektiğine vurgu yapılarak aksi takdirde satıhta kalmak ve onun mana âlemine girilemeyeceği konusunda okuyucu haklı olarak uyarılmış.

Bana göre kitabın neredeyse tamamının özeti olacak bir hatırayı da anlatarak yazımı bitirmek istiyorum. Hocamız lisede öğrenci iken Eskişehir’de Yunus Emre hakkında bir kompozisyon yarışması düzenlenir. Yarışmaya katılan hocamız birinci olur. Ödül töreninde kürsüye çıkan konuşmacılar kafalarına uygun birer Yunus portresi anlatırlar. Programda bulunan merhum Abdulbaki Gölpınarlı hocaya sıra gelince, hoca kürsüye çıkar ve şöyle der: “Arkadaşlarımız Yunus Emre hakkında epeyce malumat verdiler. Kusura bakmasınlar ama ben bu anlatımlarda bizim Yunus’u göremedim. Arkadaşlar Yunus Müslümandı!” der ve kürsüden iner. İşte kitap aslında bize bunu anlatmaya çalışmış ve böyle bir niyetin sonucu olarak kaleme alınmış.

Yunus Emre’yi İslam dairesi dışında anlamlandırmak Yunus’a ihanettir. Yine kitaptaki ifadelere göre Yunus’u bu çerçevede doğru anlarsak bu durum, bize olumlu katkılar sunacağı gibi şayet Yunus dilli, Yunus halli, Yunus gönüllü insanlar olmayı başarabilirsek birlik, dirlik, sevgi, barış ortamı içinde yaşamamız konusunda da bize önemli imkânlar sunacaktır.

Mustafa Özçelik hocamızı bu kıymetli eseri yazdığı için tebrik ediyor kendisinden nice Yunus nefesli eserler beklediğimizi belirtmek istiyorum.