Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Mart 2023

​Ana çare fay hatlarının rabbine sığınmak

Bismillah diyelim ve önce tahrif edilerek sömürülen bir gerçeğe açıklık getirerek başlayalım:

2011 Japon Depremi ve tsunami sonucunda öyle 197 veya 1970 kişi değil 19,759 kişi hayatını kaybetti, 6242 kişi yaralandı ve 2553 kişi kayboldu. Afet ülkede çok büyük maddi zarara yol açtı. Kara ve demiryolları ağır hasar gördü, çeşitli yerlerde yangınlar çıktı ve bir baraj yıkılarak bölgenin sular altında kalmasına neden oldu. 2013 depreminde ise kayıplar yaklaşık 15 000 oldu.

Söz ve mâna olarak Allah’ın kitabı olan Kur’ân penceresinden bakamayanlar depremi anlayamazlar. Önlemlerin, deneme ve uyarı sınırlarını aşarak ceza şeklinde gelecek depremlerin yıkımını engelleyemeyeceği hakikatini de kavrayamazlar.

Çünkü onlar, yeryüzünün ve içindekilerin Allah tarafından yaratıldığını ve yaşatıldığını kabul etmezler. Kabul etseler de bilgi kaynakları yetersiz olduğu için doğal varlıklarla insanların inançları ve yaşamları arasındaki derin ilişkiyi idrak edemezler.

Kasırga, hortum, tsunami, volkanik patlama ve benzerleri gibi deprem yani Kur’ân ifadesiyle Zelzele de Allah’ın yarattığı bir doğa olayıdır. Ama bunların aktiviteleri periyodik olmadığı için oluşum zamanları, mekânları, şiddetleri ve sebep olacakları can ve mal kaybı insanlar tarafından bilinememektedir.

Değinildiği üzere depremler doğal doğrultusunda cereyan edebileceği gibi insanların inançları ve yaşamlarına bağlı olarak deneme, uyarı ve ceza şeklinde de gelebilir.

Uyarı ve deneme gereği olarak nispeten hafif bir şekilde gelecek olan depremlerin sebep olacağı zararlar bir ölçüde giderilebilir ise de cezaya dönüşerek gelecek depremler, yıkımı planlı ve amaçlı olarak ağır şiddette geleceğinden ne can ve ne de mal kaybı önlenebilir.

Ceza Depremleri

Kur’ân’ın verdiği haberlere göre ceza depremleri öylesine şiddetli gelmişlerdir ki şehirler alt üst edilmiş, insanlar oldukları yerde çöküp kalarak can vermiş, deprem bölgeleri sanki hiç yaşam sürülmemiş bir şekle dönüşmüştür.

Bu gerçeği, selam üzerine olsun Şuayb peygamberin kavmi üzerinden şu ayetlerde okuyabiliriz:

Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar.
Şuayb’ı yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibiydiler. Asıl ziyana uğrayanlar Şuayb’ı yalanlayanların kendileri oldular
.” (Araf 7/91-2

Şimdi de sağlam ve estetik inşaatlar yapımında ileri merhaleler kat etmiş, yıkılmaz binalar ve konutlar yaptıklarını zannına kapılmış ÂD ve SEMÛD kavimleri üzerinden örnekler vermeye devam edelim.

ÂD KAVMİ

(Âd ve Semûd kavimleri için DİA’ne bakılabilir)

Kur’ânî anlatımlarına göre ÂD hak hukuk tanımaz bir kavimdi. Azgınlaştırıcı büyüklük duygusuna kapılmışlardı. Çevremizde “bizden daha güçlü topluluklar” yok, derlerdi. Allah’ın kendilerinden çok daha güçlü olduğunu görmüyor/düşünemiyorlardı. Kendilerine gönderilen Peygamberleri yalanladılar. Allah’ı tek ilah olarak tanıyıp ibadet etmedikleri gibi, elçisi HÛD ile gönderdiği yasaları da bile bile inkâr reddettiler. (Bak Füssılet 15)

Yüksek tepelere eğlence merkezleri inşa ettiler. İçinde ebedi olarak yaşayacakları sapasağlam sanat eseri binalar ve konutlar yaptılar. (Şuara 11/128-9)

Şanı yüce olan Allah da bu inkârcı zalim kavmi helak ediverdi

Okuyalım:

“Ad kavmi ise, uğultulu, kasıp kavuran bir fırtına ile mahvedildiler. Allah onu, ardarda yedi gece, sekiz gün onların üzerine musallat etti. Öyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün.
Şimdi onlardan arda kalan bir şey görüyor musun? (
Hakka 69/6-8)

Doğal bir varlık ve ilahi bir müjde olan rüzgar, ceza afetine dönüştürülünce şehirleri benzersiz sanat eseri sağlam binalarla dolu olan Âd kavmi de yok olup gitti. (Fecr 6-8)