Amerika'nın Amerika'yla Savaşı
ABD’de Kongre binasının
basılmasıyla başlayan kargaşa, gündemdeki yerini koruyor. Yaşanan buhran bir
taraftan ABD’nin küresel hegemonyasının zayıflamasıyla ilgilidir diğer taraftan
toplumsal kutuplaşmasıyla ilgilidir.
Farklı eyaletler de yaşayan kişilerle yaptığım görüşmelerde bana
söylenen ’20 Ocak’ta yapılması beklenen
yemin töreni öncesinde, Washington başta olmak üzere bütün eyaletlerin
başkentlerinde, güvenlik görevlileri Trump yanlısı gösteriler için alarma
geçmiş durumda’ Amerikan
medyasında çıkan haberler de bana verilen bilgileri teyit etmektedir.
Bütün dünyaya kargaşa ihraç eden ABD bu defa kendi içinde kargaşaya
muhatap olması Arapların şu meşhur atasözünü bize hatırlattı ‘’men dakka dukka’’ yani ‘’eden bulur.’’
Geçen hafta Pazar günü Amerikan Dışişleri eski Bakanı Colin Powell
CNN İnternational kanalının konuğuydu. Eski Bakan 6 Ocak Kongre Baskınını ‘’rezillik günü’’ olarak tanımladıktan
sonra Trump’ı suçladı. Daha sonra Amerika’nın güçlü kurumları ile Joe Biden’ın
tecrübesi bu sorunları aşacağını söyledi.
Ancak mevcut tablo Joe Biden’ın Amerika’nın sorunlarını öyle kolay
aşabileceğini göstermiyor. Zira Kongre Baskını parçalanmış bir ülkenin acımasız
gerçeklerini yansıtmaktadır. Trump dört yıl boyunca her türlü anti demokratik
uygulamalara imza attığı hâlde hâlâ 74 milyon oy alabilmesi parçalanmışlığın en
büyük kanıtıdır.
Ayrıca 6 Ocak Baskını Cumhuriyetçi taban ile tavan arasında keskin
bir uçurumun olduğunu ortaya çıkardı. 197 kişiden oluşan Cumhuriyetçi kongre
üye sayısının 147’si seçim sonucunun onaylanmasına karşı oy kullandı.
Üst düzey Cumhuriyetçi kadrolar Trump’ın söylemlerinden rahatsız
olsa da oy veren geniş halk kitlesi Trump’ın söylemlerini benimsiyor. O zaman
zihinlerde oluşan kritik soru: ‘’Cumhuriyetçi
tavan tabandaki baskılara ne kadar dayanabilecek?’’ Bu soruyu Amerikalı bir
siyaset bilimi hocasına sordum verdiği yanıt kısa ve netti: ‘’Biz de bilmiyoruz’’
Dünyadaki bütün ülkelerin geleceği hakkında öngörülerde bulunan
Amerikalı siyaset bilimcilerinin kendi ülkesinin geleceği hakkında bir şey
diyememesi ilginçtir. Daha da ilginç olan Amerika’da birçok düşünce kuruluşu
olmasına rağmen, daha şimdiye kadar sorunun kaynağıyla ilgili ufuk açıcı ciddi
bir analiz göremedik.
Benim gözlemleyebildiğim kadarıyla Demokratlar, Trump’ı sadece
ayaklanmaya neden olduğundan dolayı suçlu tutmakla yetinmek istemiyorlar. Aynı
zamanda bir daha siyasete dönmemesini sağlamak için Cumhuriyetçileri bölme
stratejisini izliyorlar.
Ancak geçtiğimiz günlerde The Washington Post’un yazarı Jennifer Rubin yazısında: ‘’Cumhuriyetçi kitle, bizi şok edecek sayıda hâlâ Trump büyüsünün etkisi altındadır’’ demişti. Irkçılık ve şiddet Amerikan siyasetinin bir parçasıydı zaten. Bunu Trump’ın büyüsüne bağlamak son derece yüzeysel bir bakıştır.
Amerika sürekli dünyada kutuplaşmayı, çatışmayı, şiddeti körüklerken, kendi içindeki kutuplaşmayı, şiddeti görmemeye çalıştı. Kongre Baskınını gerçekleştirenler; bilerek veya bilmeyerek ‘’Amerika’nın Amerika’yla Savaşı’’ gerçeğini ortaya çıkardı.
Amerika’nın Amerika’yla Savaşı dünyadaki sanal imajına gerçek bir darbe vurarak yumuşak gücünü ve itibarını zedeledi. Kargaşanın giderek derinleşmesinin ortaya çıkardığı Amerikan tablosunda bireyler güvensiz, toplum huzursuz, düşünce kuruluşları sesiz, siyaset belirsizdir. Olaylar nereye varır bilinmez ama bilinen bir şey var ki; Amerika’nın rüyasında görünen kâbus Amerika’nın Amerika’yla savaşıdır.