Amerikan Rüyasının Amerikan kabusuna dönüşmesi
Amerika'da zaman zaman yaşanan silahlı
saldırılar, Yıllardır Rüya bir ülke ve toplumun geldiği noktayı göstermesi
açısından dikkat çekicidir.
ABD, Maddi çıkarları önceleyen bir toplumdur, bu toplumda, Maddi gelişmişlikle
insani değerler arasında sosyolojinin açıklamakta aciz kaldığı bir tezat
vardır. Değerlerin, insan haklarının onlar için bir değeri yoktur.
Beyaz adamın geldiği batı-Avrupa kültürü, 16. Yüzyıla kadar, kendi içinde
çatışmaların, savaş ve barbar bir kültürün yaşandığı çalkantılı bir dönem
yaşamıştır.
Bu çalkantılı dönemin dışa vurulduğu, Coğrafi keşiflerle başlayan
hareketlenme, Amerika’nın keşfi ile sonuçlanmıştı.
Amerika’nın keşfi ile, Avrupa da ne kadar kanun kaçağı, eğitimsiz, katil,
hırsız ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan kişi varsa, yeni Dünyaya göç
etti.
Bu yeni, barbar ve katiller ordusu, Amerika kültürü ve sisteminin genetik
alt yapısı demek olacaktı.
Amerikalı için maddi güç kutsaldı artık. Bu beşeri kutsallık, ABD tarihini
kan, gözyaşı ve kavgalar tarihi yapacaktı.
Gelelim günümüze, Trump'ın Amerika’yı en büyük güç yapma, Amerika’nın
ekonomisini küresel bir güç olma yolunda heba etmektense içeride ABD’yi güçlü
devlet yapma iddiası havada kalınca, Bu iddiayı gerçekleştirmek bir yana,
gelinen süreçte Gelir dağılımı daha da bozulmuş, Zaten bozuk olan toplumsal ruh
hali durumu daha da bir kronikleşmişti. sonrasında Senato baskını, Hükümet
devirme girişimi anlamındaki ‘darbe’ kavramına pek uymasa da. Sözde
Demokrasinin beşiğinde demokrasiye
inananların demokrasiyi tabir yerindeyse taciz ve istismar ederek seçim in
meşruluğunu manipüle etmek istemelerini Dünya şaşkınlıkla izlemişti..
Amerika artık bir rüya ülkesi değil, hatta rüyanın ötesinde bir kabus ve
Kaoslar ülkesi olma yolunda. Daha öncede öyleydi. Fakat Dünya, Newyorkun
caddelerinde gece ışıl ışıl yanan devasa ışık ve reklam panolarından ibaret
sanılan sanal Amerika görüntülerinden madalyonun
bu yüzünü göremiyor.
Geyik boynuzlu yarı çıplak beyaz adam, bir bakıma ABD’nin önümüzdeki
yüzyılda yaşayabileceği muhtemel dünyayı tasvir ediyordu aslında.
Halen bile Amerika’nın birçok şehrinde beyazların giremediği veya
siyahların halen üçüncü, beşinci sınıf vatandaş sayıldığı ilkellikte kentler ve
mahalleler mevcut.
Bugün New York veya Washington sokaklarını dolaştığınızda maddî güç ile
insanî değerlerin varlığı arasındaki büyük çelişkiye şahit olursunuz. manevî
değerlerden oldukça yoksun olan bir Amerikan toplumu var. Olabildiğince
zenginlik elde etmek, elindekinden daha fazlasına sahip olmak, artık Amerikalının hayat felsefesi.
Zira Amerikalı, yapısı itibariyle büyüklük ve sayıdan etkilenir. Bunlar
onun varlık sebebini, duygu ve değerlendirme yetisini etkileyen ilk
ölçütlerdir. Bu yüzden Amerikalılara göre amaca giden her yol mubahtır.
Amerika’da kitleler, Amerikalıların sert yapısını yansıtan ve futbol ile
hiçbir ilgisi olmayan Amerikan futbolu karşılaşmalarını seyrederken bile aynı
ilkelliktedir. Zira bu oyunda her türlü vahşilik, şiddetle göğse vurma,
kol ve dize zarar verme serbesttir.
Bu görüntü, hayvanî coşkulardan gelen yıkıcı şiddete olan tutkudan ve spor
kural ve usullerini umursamamaktan kaynaklanmaktadır. Zira sporun ilkeleri,
onları; akıtılan kanlar, kırılan uzuvlar ve destekledikleri takım için
yaptıkları “kafasını ez, kemiklerini
kır, ez onu…” çığlıkları kadar etkilememektedir. Bu görüntü, şüphesiz ki,
beden gücünü yücelten tutkulu duyguların ilkelliğini apaçık göstermektedir.
Amerikan gururu ve şiddet temelli kültüründen dolayı, Küresel siyasette ABD’nin,
tarih boyunca en iyi konuştuğu dil, en kestirme yöntem olan şiddet ve savaş
dili olmuştur.
Daha fazla güç kullanılarak, Dünyanın, Amerikan değerlerini benimsemiş
duruma geleceğini ve küresel istikrarı sağlayacağını düşünen akıl, ABD demokrasisinin
gerçek yüzüdür.
New York’ta Küresel operasyon odasında hangi düğmelere basıldığını ve Amerikan toplumunun geldiği noktayı önümüzdeki zaman diliminde daha net göreceğiz.