Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

31 Ocak 2021

Amerika'da sağ-sol kavgasına doğru mu?

Amerika’da son başkanlık seçimi öncesi ve sonrası yaşanan olaylar Amerikalı seçmeni ikiye bölmüş durumda. Süper devletin vatandaşları Trumpcılar ve Bidenciler olarak kutuplaşırken devlet yapısı bunaltıcı bir döneme adım adım gidiyor

Dünyanın süper gücü Amerika Birleşik Devletleri’nde toplumdaki siyasi kutuplaşmanın derecesi o kadar büyük boyutlara ulaştı ki son bir yılda yaşanan olaylar, durumun iyiye gideceğine ait hiç de umut vermiyor. Bu kutuplaşmanın vehametini anlamak için öncelikle bu iki grubun kimlerden oluştuğunu ve ne istediğini anlamak lazım.

Son başkanlık seçimi de gösterdi ki Amerikalılar genel itibarıyla Cumhuriyetçi (sağ) ve Demokrat (sol) olarak ayrılmış durumda. Her iki grup ötekine karşı müthiş bir güvensizlik ve şüphe duymakta. Asağıda görüleceği üzere bu iki grup dünya görüşü bağlamında birbirinin tamamen zıddı bir noktaya doğru hızla savrulmakta ve bu da Amerikan toplumunun geri dönülemez bir biçimde parçalanması ihtimalini ortaya çıkarmakta.

Demokrat nüfusun coğunuluğu

Biden_5ee74ac8982f4a978ba429b4aca78375.jpg

Amerika’da Demokratlar (sol) genel olarak günlük hayatta özgürlükçü (liberal) politikaları benimser. Buna göre LGBT hakları, ırksal ve cinsiyet eşitliği, kadının kürtaj hakkının olması, bireysel silahlanmanın sınırlandırılması, vatandaşlara daha fazla devlet yardımı gibi konulara yoğunlaşırken, milliyetçilik ve din vurgusundan ziyade, globalleşme, dünya vatandaşlığı gibi kavramları benimserler. Demokrat nüfusun çoğunu liberal beyazlar, zenciler ve göçmenler teşkil eder.

Cumhuriyetçilerin Milliyetçi ruhu

Trump_c2154108f60a3b6282ce3e1241867446.jpg

Cumhuriyetçiler ise Demokratların tersine muhafazakardır ve Hristiyanlığın insan hayatına daha da girmesini savunur. Dolayısıyla LGBT, kürtaj gibi konulara karşı sert tutum almışlardır. İngilizcesi WASP (Beyaz Anglo Sakson Protestan) olarak da adlandırılan Cumhuriyetçi Amerikalılar, oldukça milliyetçi bir halet-i ruhiyete sahiptir ve genel anlamda Amerika’ya beyaz ve Hristiyan olmayan göçe karşıdırlar. Cumhuriyetçi nüfustan önemli bir kesim, beyaz olmayan Obama’nın başkanlığına (2008-2016) oldukça içerlemiş ve Obama döneminde yasalaşan eşcinsel evliliği, kürtaj serbestliği, evrensel sağlık hizmeti (ObamaCare) gibi konularda büyük tepki vermişlerdir. Öyle ki, cumhuriyetçi görüşteki evlenme memurları, günah olduğu gerekçesiyle iki erkeğin ya da kadının evlenme işlemlerini reddetmiş, hatta bazıları istifalarını sunmuşlardır. Birçok Cumhuriyetçi, Obama’yı din karşıtı gördüğü için “ateist” ve “Deccal” (AntiChrist) olarak nitelendirmişlerdir. Ayrıca, herkese sağlık hizmeti amaçlayan Obama’yı ‘sosyalist’ olarak adlandıran Cumhuriyetçiler “Alın terimle kazandığım maaşımdan kesilecek paralarla aylak aylak oturan birisinin sağlık giderini karşılamak istemiyorum” fikrindedir.

Trump’ı tanrının gönderdiği inancı

İşte Obama dönemindeki bu politikalardan çekinen Cumhuriyetçi seçmen, “tecavüzcü” Meksikalıları memleketlerine göndereceğim, “sosyalist” ObamaCare’i kaldıracağım, Washington’daki bataklığı kurutacağım gibi söylemlere ağırlık veren Trump’un 2016’da Amerikan başkanı olmasını sağlamıştır.

Trump’la gelen kehanet

Dikkat edilmesi gereken bir husus da Cumhuriyetçi kesimdeki azımsanmayacak sayıda, Evangelican diye tabir edilen bir kesimin olduğudur. Bu grup İncil’e göre Hz. İsa’nın gelmesinin yakın olduğuna ve Başkan Trump’un bu amaçla Tanrı tarafından gönderildiğine inanır. Örneğin bu kesime göre Kudüs’ün İsrail’in başkenti yapması, İncil’e göre Hz. İsa’nın yeryüzüne dönmeden önce gerçekleşmesi gereken kehanetlerden biridir. Trump’un Kudüs kararı onun Tanrı tarafından gönderildiğinin bir ispatıdır. Dolayısıyla Trump Amerikan başkanı olarak ikinci kez seçilmelidir.

Seçimde yolsuzluk algısı

Fakat, 2020 yazında George Floyd’un beyaz bir polis tarafından öldürülmesi akabinde patlak veren protestolarda şehirlerin Demokrat görüşlü kişilerce yakılıp yıkılması, Demokrat eyalet valilerinin bu olaylara siyasi nedenlerle müdahale etmekte isteksiz davranması, Demokratlara hali hazirda öfkeli olan Trump taraftarlarında tabiri caizse “işgal altına alınıyoruz” duygusu uyandırdı. COVID nedeniyle hayatın her alanına gelen kısıtlamalar Trump taraftarlarında bu kaygıyı daha da artırdı. Bu yüzden Trump yanlıları, mağazalarda ve kalabalıkta özgürlüklerine tehlike olarak algılayarak maske giymeyi reddediyor. Bu korkuyu daha da fazlalaştıran husus ise genel olarak mektup yoluyla oy kullanılması sonucu Biden’in başkan seçilmesiydi. Her on Cumhuriyetçiden yedisi seçimde yolsuzluk yapıldığına inanıyor. İste, 6 Ocak’taki Meclis baskını girişimi Cumhuriyetçilerin bu köşeye sıkışmışlık ve işgal edilmişlik halinin bir sonucudur. Yani, bu kişilere göre her ne olursa olsun Biden başkan yapılmamalıdır.

Toplumsal ayrışma bir patlamayı getirir mi?

İşi daha da kötüleştiren husus, Meclis baskınından sonra Cumhuriyetçilere yönelik bir “Cadı avının” ve “linç girişiminin” başlaması. Trump ve ona destek veren şahısların sosyal medya hesapları kapatılıyor, hatta Cumhuriyetçi yayın yapan nadir TV kanallarından Fox TV’nin kapatılması gündeme geliyor. Trump yanlısı kişilere toplumda öcü muamelesi yapılmaya başlanıyor. Trump’a sempati duyan kişiler işlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Trump destekçisi siyasilere şirketler bağış yapmayı durduruyor. 75 milyon Amerikalı’nın Trump’a oy verdiği göz önüne alınırsa bu gidişat Amerikan toplumu için büyük bir patlamanın habercisidir. İşi daha da tehlikeli kılan husus ise Trump taraftarlarının bireysel silahlanmayı hayat hakkıyla bir tutmaları ve ağır silahlar olmak üzere tepeden tırnağa silahlı olmalarıdır. Bu köşeye sıkışmışlık halinin Cumhuriyetçi şiddeti olarak geri tepmesi muhtemeldir. Hatırlanacağı üzere 168 Amerika’lının ölümüne neden olan 1995 Oklahoma City bombalı saldırısı, “hükümetin şahsi yaşam alanına yönelik kısıtlamasını” protesto eden Timothy McVeigh tarafından yapılmıştır. 6 Ocak olaylarından sonra resmi binalara silahla girilmesi konusunda Amerika sathında kısıtlamalar başladı bile. Geçen Ekim ayında bir grup aşırı-sağcı Cumhuriyetçi, Michigan Eyaleti’nin Demokrat valisi Gretchen Whitmer’i kaçırmak üzereyken FBI tarafından yakalanmışlardı.

Geçen yılki Siyah Hayatlar önemli protestoları gösterdi ki Demokratlar (solcular) beyaz hegamonyasına karşı radikalleşiyorlar. Aynı şekilde 6 Ocak Meclis baskını gösterdi ki Trump yanlısı Cumhuriyetçiler (sağcılar)’da Biden’i ve Demokratları işgalci bir tehlike olarak görerek radikalleşiyorlar. Ve bu gidişatı durduracak hiç bir emare yok. Keskin hatlarıyla ayrışan Amerikan toplumu bir sağ-sol catışmasına gebe.

Dr. Ali Demirdas kimdir?

Dr Ali Demirdaş_cee4759d0cd2f60a07d4dc33dd423fe5.jpg

Master ve doktorasını University of South Carolina’da tamamlayan Demirdas, College of Charleston’da uluslararası ilişkiler, ortadoğu politikaları alanında dersler verdi. National İnterest, Jerusalem Post, Responsible Statecraft, İnside Arabia, Fair Observer’da yazıları yayımlanan Demirdas halen çalışmalarını sürdürmektedir.