Amerika tüm kötülüklerin anasıdır
Wall Street Journal’de John Bolton (ABD eski ulusal güvenlik
danışmanı) imzalı bir yazıda; “ABD,
Rusya'nın savaşı kaybetmesi için baskı yapmalı ve ardından Rusya'yı tamamen Balkanlaştırmaya
ve parçalamaya yardım etmeli” deniliyor.
Ayrıca Bolton, NATO'nun NA'sının Kuzey Atlantik anlamına
geldiği gerçeğini göz ardı ederek, NATO'nun
İsrail, Japonya, Avustralya ve diğerlerini kapsayacak şekilde geniş çaplı
genişlemesi çağrısında bulunuyor.
ABD, Rusya ve Çin'i Orta Doğu'daki nüfuzunun dışında tutmaya
çalışıyor. Bunun için de “ABD, Japonya
ve Güney Kore'yi içeren prototipik bir Asya NATO'su geliştirmelidir”
önerisinde bulunuyor.
Asya-NATO olarak ifade edilen bu öneriye göre küresel
oligarşinin ordusu konumundaki NATO tüm dünyaya yayılmak istiyor.
Esasen bu amacın gerçekleşmesi için çaba gösterdiklerini ve
bunun da dünya için çok ciddi bir tehdit oluşturduğunu ifade ediyorduk.
Öyle ki 14 Mayıs seçimlerinin Türkiye’nin istikametini
belirleyeceği ve içeride bir sistem değişikliğine yol açacağı sıklıkla dile
getiriliyordu.
Hatta ben bir yazımda “HDP
ile ittifak yapan CHP’yi kastederek ABD ve ortaklarının bütünsel stratejisine
karşı Türkiye’nin cevabı bakalım ne olacak?” demiştim.
Bunu da 2020 RAND Corporation raporuna atıfta bulunarak
söylemiştim. Çünkü bu raporda, Türkiye
kendi istikameti noktasında bir irade ortaya koyarsa, ülkenin NATO’yla “askeri
olaylar” yaşayabileceği söylenerek tehdit ediliyordu.
Hay Allah! CHP’den beklerken İsveç’in NATO üyeliğini AK
Parti Hükümeti onayladı?
AK Parti’nin 11 Eylül 2001 yılından sonra 22 İslam ülkesinin
sınırlarını değiştirmek isteyen emperyalist güçlerin yayılmasına artık imkan
vermeyeceğini düşünmüştüm.
Yıllardır aynı
vatanın, aynı toprağın, aynı dinin, aynı coğrafyanın, aynı medeniyetin
insanlarını birbirleriyle savaşmaya zorlayan ve 15 Temmuz’da yaşadığımız türden
darbe girişimleriyle sürekli nüfuz alanını genişleten Amerikan ve NATO değil
midir?
Açıkçası elli yıldır şuursuzlaştırma projesi ile halklarda
bir bilinç kaybı yaşatmayı başaran NATO’nun Gladyo’suna karşı, ülkemizin
bağımsız ve özgür bir ülke olarak ayakta dimdik durması için esaslı bir
mücadele yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bunun için yeni ve
özgün stratejiler geliştirilmesi gerekirken 60 yıldır kapılarında
bekletildiğimiz AB’ye girme çabalarına bir anlam veremiyorum.
Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine onay vermesi içeride ne
kadar Amerikancı ve NATO’cu varsa sevindirdi. Seviniyorlar çünkü onlar Amerikan değerleri için canını vermeye hazır
hale getirilmiş birer mankurt!
Orta Asya’da başlayan zenginlikten ve dolar saltanatının
yıkılacak olmasından ödleri kopuyor. Çünkü böyle eğitilmişler ve şuursuz birer
aparatlara döndürülmüşler.
Tek bir amaçları var
o da İsrail’in güvenliği için çalışmak ve Suriye’nin Kuzeyi’nde bir PKK devleti
kurdurmak suretiyle Büyük İsrail Projesi’nin tamamlanmasına katkıda bulunmak.
Asıl heyecanları bundan kaynaklanıyor.
Putin bir ara; “Bu genişleme kime yönelik? Ve Varşova
Paktı'nın dağılmasından sonra Batılı ortaklarımız tarafından verilen ‘NATO genişlemesine hayır’ güvencelerine ne
oldu? Bu beyannameler bugün nerede? Nerede bu garantiler?” diye soruyordu.
Aslında kura kanun tanımamalarının bir nedeni var. Çünkü onların Dünyayı bir kıyamet savaşına
doğru hazırlamak gibi amaçları var. “Büyük Sıfırlama” planlarını hayata
geçirmek için her şeyi yapıyorlar.
Yani, Büyük
Sıfırlama, küresel iklim krizi, karbon ayak izi, BM Gündemi 2030 ve WEF’in
“Dördüncü Sanayi Devrimi” tarafından öngörüldüğü üzere tam dijitalleşme ve
insanlığın çöküşü...
Böylesi bir amaç için dünyayı tehdit eden NATO’nun
genişlemesine katkı sunmak yanlıştır. Tam
tersi tüm dünyada kaos ortamı oluşturarak halkların servetlerini sömüren bu
emperyalist düzenin tam karşısında olmalıdır.
Türkiye, hedefleri olan ve bağımsızlık yolunda kendi
rotasını belirleyecek olgunlukta ve güçte bir ülkedir.