Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.88
Gram Altın
2980.98
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Mart 2022

Amerika Atilla'ya Karşı

Amerika denildiğinde, çoğu insanın aklına süper devletliği gelmektedir. Yılardır propaganda gayesiyle yaptıkları konulu filmler, belgeseller, hatıra, hikâye ve romanlar dışında Tommiks ve Teksas çizgi romanları ile özendirdiklerini de hatırlatalım.

Amerika’da kalanlarla ilgili hatıralar okumuştum ama hapishanelerinde çile çekenlerle ilgili çok ciddi tenkitle yazılanları hiç okumamıştım. ABD seyahatinden dönerken havaalanı çıkışında uçağa bineceği anda karga-tulumba tabir edilen usulsüzlükle gözaltına alındıktan sonra, ABD kodeslerinde zorunlu misafir edilen bankacı Hakan Atilla’nın Amerika Atilla’ya Karşı kitabı ilgilimi çekince okudum.

Bankacılıkta yapılan bazı malî konular bahane edilerek suçsuz yere özgürlüğü elinden alınan Hakan Atilla’nın yazdıklarını olayın sıcak günlerinde hayalperest gazetecilerin saçma sapan yorumlu haberleri ile örtüştüremedim. Yakın geçmişimizde olumsuz izler bırakan bu tatsız olayı bizzat yaşayanın kaleminden okuyunca demokrasinin beşiği olduğunu iddia edenlerin insanlara yaptığı zulmü okurken tüylerinizin diken diken olduğunu hissediyorsunuz.

Ankara’nın sokaklarını benden 15 sene sonra arşınlayan Atilla, yaşadığı olayları resmi sıfatının inceliğiyle ifade ederken, tutuklanmasından başlayarak yaşadıklarını ayrıntılı anlatıyor. ABD cezaevleri şartları başta olmak üzere, gördüğü olumsuzlukları aleni olarak tenkit etmekten çekinmemiş.

Günyüzü görmeksizin havasız, pislik içinde kaldığı hücreler, anlatırken birlikte olmak zorunda bırakıldığı insanlarla ilgili görüşlerini bizlerin ibret alması için tüm çıplaklığıyla çekinmeden korkusuzca yazması merakla okutuyor. Kimler yok ki listesinde; mafya mensupları, uyuşturucu satıcıları, çete üyeleri, dolandırıcılar, sahte kimlik işi yapanlar, kapkaççılar, hırsızların yanı sıra sanatçı kimlikleri ön plana çıkan düzgün kader mahkûmlarına varıncaya kadar.

Türkiye’de derinlere daldığı bankacılık mevzularında başrollerdeki İranlı Zarraf’ın tiyatrosunun öznesi görüntüsü verilen Hakan Atilla’nın yaşadıklarını okudukça o günlerde kamuoyunda aleyhinde haber yapanların tövbe etmesi gerekmektedir. Hatıramızı biraz kurcalarsak medyadan gelen sesler, devletimizin tutumu, banka genel müdürünün evinden ayakkabı kutusu görüntülerle ilgili de bildiği kadarıyla özetlemiş.

Anadolu’nun yiğit delikanlısıyla siyasî, ideolojik ve kültürel ortak özelliğimiz olmadığını, memur çocuğu olarak kendi imkânlarımızla okuduğumuzu, aramızdaki yaş ve semt farkından dolayı yolumuzun hiç kesişmediğini söyleyebilirim.

Hakan Atilla, anlatımlarında aralara serpiştirdiği güzel hikâyeciklerle film yönetmenlerinin tabiriyle flashback (flaşbek) ile okuru farklı mecralarda yolculuğa çıkarıyor. Biz de yazımızı onun yorumuyla noktalayalım: “Hele kariyer denilen saçmalığa hayatınızı asla teslim etmeyin. Üç-beş kurum, şirket değiştirip cebi para gören herkes kariyerinden bahsetmekten, ağzını doldura doldura konuşmaktan hoşlanıyor. Tepe görevlere gelen çoğu insanın ilişkiler, bazen şans bazen de mecburiyetler sonucu orada olduğunu tecrübe edecek kadar gözlem yapabildim. Benim için de geçerli olabilir aynı durum.

Her ne kadar çalışkan ve azimli olsam da bazı taşlar yerinden oynamadığı sürece yükselmek mümkün olmayabilirdi. Yıllar içinde Türkçe konuşmayı bilmeyen, meramını anlatacak kelime haznesi olmayan, dünyadan, ilimden, irfandan habersiz onlarca genel müdür, CEO, başkan tanıdım. Maalesef bazılarıyla doğrudan veya dolaylı çalışmak zorunda kaldım. Hepsinin ortak özelliği sırtlarını dayadıkları siyasi parti, siyasetçi veya işadamının onları taşıdığı gerçeğini gizleyerek sanki başarılı kişilermiş gibi davranmaya çalışıp komik duruma düşmeleri idi. Bazıları hâlâ önemli makamları değersiz varlıklarıyla işgal ediyorlar.”