Amca ben çocuğum
Türkiye ve dünya ölçekli olarak çok farklı sorunlardan bahsetmek mümkündür. Bu sorunlardan hangisinin öncelikli olduğunu kestirmek, hele sorunların sayısı ve derinliği anlamında bir yoğunluk yaşanıyorsa oldukça zordur. Etnisite, aile, şiddet vb. bu problemlerden bazılarıdır. Ancak bu problemlerden en fazla etkilenen kimlerdir diye bir soru sorarsanız, büyük olasılıkla "çocuklar" cevabının verilmesine pek kimse itiraz etmez.
İstanbul sokaklarında yürürken, önünüze gelen yardım çağrılarında, mutlaka çocuklarla ilgili bir figür görürsünüz. Afrika'da açlıkla boğuşan çocuklar, en son Suriye'de ve ondan daha önce farklı savaşların yaşandığı ülkede mağdur çocuklar bunlar arasındadır. Ama bunlara, küçük yaşlarından itibaren çalışmak zorunda kalan çocukları, engellileri, hanesiz sokak çocuklarını, fuhşa zorlananları, hayattan tecrit olanları, yetimhane ve hapishanede büyümek zorunda kalanları vb. birer çocuk sorunu olarak ekleyebiliriz.
Çocukların problemleri hepimizi daha fazla etkiler. Henüz hayatın başında, güçsüz, hayata karşı tutamaksız küçük bedenlerin devasa dertlere karşı koymaya çalışmaları, vicdan sahibi kalplerde çok zaman bir karşılık bulur çünkü. Ama bazan da bizde öyle alışkanlık yaparlar ki, her gün geçtiğimiz sokak ve köşebaşlarında mendil satan, dilenen, tiner çeken çocukları görmeyiz bile. Ya da kaderini değiştirmek için velilerince diğer ülkelere kaçak seyahat ederken, gemi mahzenlerinde nefesini tutup özgürlüğe kavuşmayı umut ederken ölen çocuklar, haber bültenlerinin rutinlerinden biri olarak dikkatimizi bile çekmeyebilir.
Hepimiz farkındayız; büyüklerin iştihası, haddini bilmezliği, umursamazlığı, ferasetsizliğidir aslında bu çocukları bu duruma düşüren; ama biz buna kader der geçeriz. Anne-baba anlaşamaz; çocuk arada kalır. Küresel iştihalar daha çok yemek için savaş çıkarır; ama çocuklar ölür, sakat kalır ya da ülkesini terkeder. Dikdatörler yer, çocuklar bakar. Hasılı birinci derecede mağdur hep çocuklardır. Eğer bunlar hayata sağlıklı (kafa, ruh ve beden sağlığı) kazandırılmazlarsa, geleceğin ailesi ve toplumunun da ne olacağını şimdiden kestirmek zor olmayacaktır.
Hasılı çocuklar, tüm dünya ölçeğinde büyük mahrumiyetler yaşamaktadır. En önemlisi de, bu mahrumiyetlerin bir müddet sonra çocuklarda bir kültürel belirlenmişliği de beraberinde getirmesidir. Yaşanan sorunlar içerisinde çocukların mahrumiyeti en acil konulardan birisini oluşturmaktadır. Bir çok ilgili kuruluşlar için -proje ve faaliyetler ile- çocukların mahrumiyeti birinci öncelikli halledilmesi gereken problemler arasında durmalıdır.
Geçen sene Hakeder, aile konulu bir sempozyum düzenlemişti. 2013 yılında bu düşünce ve mülahazalarla İstanbul Üniversitesi, Beykoz, Üsküdar ve Zeytinburnu belediyeleri ile birlikte 04-05 Mayıs 2013 tarihlerinde "Çocuklar ve Mahrumiyet" konulu uluslar arası bir sempozyum düzenleme amacındadır. Temel hedef, bu sempozyumdan çıkacak sonuç ve önerilerden hareket ederek, gelecek senelerde çocuklarla ilgili somut projeler hazırlamak ve sorunların üstesinden gelmek üzere meseleyi daha sistematik ve bilgi temelli olarak ele almak. Aynı zamanda bu sempozyum, çocukların mahrumiyeti konusuna daha fazla dikkat çekilmesini de sağlayacaktır. Bu vesile ile, sempozyum düzenleme kurulu koordinatörü olarak, böyle hayırlı bir faaliyete yardım eden Üniversite, belediyeler ve kurumları tebrik ediyorum.
Tabii sempozyumun icrasına biraz zaman var. Şu anda sempozyumun ilanı ile çocuklar ve mahrumiyet konusunda, bildiri sunabilecek bu işlerle uğraşan akademisyen, uzman, araştırmacıları bildiri özeti göndermeye davet ediyoruz. Hakikaten mesele çok önemlidir ve bu konuda ileride ucu projelere kadar gidecek sözü ve önerileri olan herkesi katkı yapmaya davet ediyoruz.
Sermpozyuma katılım ve ele alınacak konular gibi bir çok hususta bilgiler ile sempozyuma müracaat için başvuru formunu ilgililer www.hakeder.org sitesinde bulabileceklerdir. Çocuklar için ama hemen.