Aman Dikkat!
Türkiye’yi aşağı yukarı 20 yıldır AK Parti hükümetleri yönetiyor. İktidar partisi, bir seçim hariç diğer bütün seçimlerden galibiyetle çıktı ve ülkeyi yönetme gücünü elde etti. Tek parti iktidarı dönemini saymazsak çok partili hayata geçtikten sonra en uzun süre iktidarda kalan lider Erdoğan, en uzun iktidarda kalan parti ise AK Parti olacak. Bu azımsanacak bir başarı değil.
Ancak;
İktidarda kalınan uzun yıllar
boyunca köprülerin altından çok dereler akar gider. Kadrolar değişir, insanlar
değişir, sistem değişir, ülkede şartlar değişir, medya değişir, düzen değişir,
her şeyden önemlisi seçmen kitlesi değişir. Kısacası diğer tüm alanlarda olduğu
gibi siyasette de değişmeyen tek şey değişimdir.
Uzun yıllar boyunca iktidarda
kalmak liderleri ve partileri yorar, yıpratır. Ancak bu yorgunluğu atmanın
çeşitli yöntemleri vardır. Partiler zaman zaman kadrolarında zaman zaman da
anlayış ve söylemlerinde çeşitli yenilemeler yaparak kendilerini tazelemek
isterler. Bunu ne kadar başarırlar bilinmez ama AK Parti sanırım bunu başaran
partiler arasında bulunuyor. Ancak bu başarı hiçbir zaman kalıcı değildir. Her
organizasyon gibi siyasi partilerin de yükselişi ve düşüşe geçtikleri,
geçecekleri ya da tamamıyla tabela partisine dönüşecekleri dönemler vaki olur.
Nitekim siyasi partiler tarihimiz bunun sayısız örnekleriyle doludur.
Şimdi, peşrev faslından sonra
gelelim esas konuya. Bugün iktidar partisi üzerinde yoğunlaşan bazı eleştiriler
var. Bu eleştirilerin dozajı gündemin yoğunluğuna göre azalıyor ya da artıyor. Eleştiriler
ve sahipleri açısından bakıldığında yapılan eleştirilerin tipi ve eleştiri
sahiplerinin kimliği farklılık gösteriyor. Mesela bazıları AK Parti ve
Erdoğan’ın yeterince yorgun olduğu iddiası üzerinden eleştiriyor. Erdoğan
yoruldu, hatta hasta, artık siyaseti bıraksın diyen bir tayfa var. Bu tayfa
kendi içinde birkaç gruba ayrılıyor. Bu grupların başında toplum üzerinde
negatif algı oluşturmak isteyen FETÖ vb. yapılanmaların psikolojik harekât
gönüllüleri geliyor. FETÖ 15 Temmuz’da denediği yöntemle Erdoğan’ı
gönderemeyince şimdi başka yöntemlere başvuruyor.
AK Parti ve Erdoğan’ı eleştiren
bir başka grup ise HDP+FETÖ+İYİ PARTI+CHP ittifakından oluşan siyasi oluşumun
yanında duran siyasetçi, bürokrat, iş adamı, gazeteci ve STK temsilcilerinden
müteşekkil olan cephe. Bu cephe eleştirinin de ötesinde Erdoğan’a hakaret
ediyor, küfrediyor, sürekli bağırıp çağırıyor. Hırs ve kin karışımı bir
duyguyla Erdoğan’a saldıran kesimin derdi ne ülke ne memleket ne de vatandaşın
selameti. Erdoğan gitsin de ne olursa olsun diyen bir cenahla karşı karşıyayız.
Oysaki bunu söylerken Erdoğan’ın yerine koyabilecekleri güçlü ve aklı başında
bir lider alternatifleri yok. Kendi içlerinde bölük pörçük vaziyetteler. Bağırıp
çağırmakla, yalan haber üretmekle, sövüp saymakla muhalefet edilemeyeceğini
öğrenmeleri gerekiyor.
AK Parti ve Erdoğan’ı eleştiren
bir diğer kesim ise ülkede her şeyin daha iyi olması için çabalayan ve kısmen AK
Parti’ye de oy ya da gönül vermiş olanlardan oluşuyor. Bunlar eleştirilerinde
samimi olduklarını öne sürerek, yolsuzluk, haksız zenginleşme, gelir
dağılımında adalet, gösteriş, israf, lüks, liyakat gibi konularda mevcut
iktidarı uyararak dostane eleştirilerde bulunuyorlar. Bu türden davranışların AK
Parti ve Erdoğan’ı yıpratacağını, karşı cephenin ekmeğine yağ süreceğini
düşünüyorlar. İktidarın kendi hataları yüzünden yok olup gitmesine gönlü razı
olmayan bu grupta samimi dindarlar, samimi laikler, samimi milliyetçiler ve
kimi aydınlar var. Bu kesim AK Parti’nin son 20 yılda ülkeyi laiklik,
cumhuriyet, Kemalizm gibi bazı tartışmalardan uzaklaştırarak
demokratikleştirdiğini, normalleştirdiğini düşünüyor. Elde edilen kazanımların
parti ve Erdoğan adına hareket eden bazı kötü niyetli kimseler tarafından heba
olmasını istemiyorlar.
AK Parti ve Erdoğan’ı eleştiren
bir diğer kesim ise kendisine bu oluşum içinde yer açılmayanlar ve ikbal davası
güderken makam elde edemeyenlerden müteşekkil cephe. Bu cephe aslında çok da
samimi değil. Elde edemediği bazı dünyalık değerler üzerinden hırs yapan ve
iktidarı acımasızca eleştiren bu tayfa kendilerine makam ve para verildiğinde
herkesten önce Erdoğan’ın elini ayağını öpecek olanlardan oluşuyor. Bunların
samimiyetine inanmak zor. Derdi, davası ülke ve millet olmayan bu tipler
ellerini ovuşturarak fırsat bekliyorlar. Yaptıkları eleştiriler de yapıcı değil
yıkıcı eleştiriler. Erdoğancı gibi gözüküp Erdoğan’ı arkadan hançerlemeye hazır
kıta bekliyorlar.
Bir ülkede iktidarın en büyük
şanssızlığı muhalefet boşluğudur. Aklı başında bir muhalefetin olmayışı,
ülkenin siyasi kaderini kötü yönde etkiler. Bizim muhaliflerimiz hangi kesimden
olursa olsunlar, bağırıp çağırmayı, küfretmeyi bir muhalefet yöntemi olarak
benimsiyorlar. Hal böyle olunca yapıcı, geliştirici, uyarıcı, yol gösterici bir
muhalefet anlayışı ortaya çıkmıyor. Bu defa iktidar çevrelerindeki aşırı özgüven
bazı hataların derinleşmesine ve kronik hale gelmesine sebebiyet veriyor. Bugün
küçük görülen, ciddiye alınmayan, önemsenmeyen hatalar yarın birer kartopu
hatta çığ olarak kucağınıza düşebilir, aman dikkat!