Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Eylül 2021

Aman Dikkat!

Türkiye’yi aşağı yukarı 20 yıldır AK Parti hükümetleri yönetiyor. İktidar partisi, bir seçim hariç diğer bütün seçimlerden galibiyetle çıktı ve ülkeyi yönetme gücünü elde etti. Tek parti iktidarı dönemini saymazsak çok partili hayata geçtikten sonra en uzun süre iktidarda kalan lider Erdoğan, en uzun iktidarda kalan parti ise AK Parti olacak. Bu azımsanacak bir başarı değil.

Ancak;

İktidarda kalınan uzun yıllar boyunca köprülerin altından çok dereler akar gider. Kadrolar değişir, insanlar değişir, sistem değişir, ülkede şartlar değişir, medya değişir, düzen değişir, her şeyden önemlisi seçmen kitlesi değişir. Kısacası diğer tüm alanlarda olduğu gibi siyasette de değişmeyen tek şey değişimdir.

Uzun yıllar boyunca iktidarda kalmak liderleri ve partileri yorar, yıpratır. Ancak bu yorgunluğu atmanın çeşitli yöntemleri vardır. Partiler zaman zaman kadrolarında zaman zaman da anlayış ve söylemlerinde çeşitli yenilemeler yaparak kendilerini tazelemek isterler. Bunu ne kadar başarırlar bilinmez ama AK Parti sanırım bunu başaran partiler arasında bulunuyor. Ancak bu başarı hiçbir zaman kalıcı değildir. Her organizasyon gibi siyasi partilerin de yükselişi ve düşüşe geçtikleri, geçecekleri ya da tamamıyla tabela partisine dönüşecekleri dönemler vaki olur. Nitekim siyasi partiler tarihimiz bunun sayısız örnekleriyle doludur.

Şimdi, peşrev faslından sonra gelelim esas konuya. Bugün iktidar partisi üzerinde yoğunlaşan bazı eleştiriler var. Bu eleştirilerin dozajı gündemin yoğunluğuna göre azalıyor ya da artıyor. Eleştiriler ve sahipleri açısından bakıldığında yapılan eleştirilerin tipi ve eleştiri sahiplerinin kimliği farklılık gösteriyor. Mesela bazıları AK Parti ve Erdoğan’ın yeterince yorgun olduğu iddiası üzerinden eleştiriyor. Erdoğan yoruldu, hatta hasta, artık siyaseti bıraksın diyen bir tayfa var. Bu tayfa kendi içinde birkaç gruba ayrılıyor. Bu grupların başında toplum üzerinde negatif algı oluşturmak isteyen FETÖ vb. yapılanmaların psikolojik harekât gönüllüleri geliyor. FETÖ 15 Temmuz’da denediği yöntemle Erdoğan’ı gönderemeyince şimdi başka yöntemlere başvuruyor.

AK Parti ve Erdoğan’ı eleştiren bir başka grup ise HDP+FETÖ+İYİ PARTI+CHP ittifakından oluşan siyasi oluşumun yanında duran siyasetçi, bürokrat, iş adamı, gazeteci ve STK temsilcilerinden müteşekkil olan cephe. Bu cephe eleştirinin de ötesinde Erdoğan’a hakaret ediyor, küfrediyor, sürekli bağırıp çağırıyor. Hırs ve kin karışımı bir duyguyla Erdoğan’a saldıran kesimin derdi ne ülke ne memleket ne de vatandaşın selameti. Erdoğan gitsin de ne olursa olsun diyen bir cenahla karşı karşıyayız. Oysaki bunu söylerken Erdoğan’ın yerine koyabilecekleri güçlü ve aklı başında bir lider alternatifleri yok. Kendi içlerinde bölük pörçük vaziyetteler. Bağırıp çağırmakla, yalan haber üretmekle, sövüp saymakla muhalefet edilemeyeceğini öğrenmeleri gerekiyor.

AK Parti ve Erdoğan’ı eleştiren bir diğer kesim ise ülkede her şeyin daha iyi olması için çabalayan ve kısmen AK Parti’ye de oy ya da gönül vermiş olanlardan oluşuyor. Bunlar eleştirilerinde samimi olduklarını öne sürerek, yolsuzluk, haksız zenginleşme, gelir dağılımında adalet, gösteriş, israf, lüks, liyakat gibi konularda mevcut iktidarı uyararak dostane eleştirilerde bulunuyorlar. Bu türden davranışların AK Parti ve Erdoğan’ı yıpratacağını, karşı cephenin ekmeğine yağ süreceğini düşünüyorlar. İktidarın kendi hataları yüzünden yok olup gitmesine gönlü razı olmayan bu grupta samimi dindarlar, samimi laikler, samimi milliyetçiler ve kimi aydınlar var. Bu kesim AK Parti’nin son 20 yılda ülkeyi laiklik, cumhuriyet, Kemalizm gibi bazı tartışmalardan uzaklaştırarak demokratikleştirdiğini, normalleştirdiğini düşünüyor. Elde edilen kazanımların parti ve Erdoğan adına hareket eden bazı kötü niyetli kimseler tarafından heba olmasını istemiyorlar.

AK Parti ve Erdoğan’ı eleştiren bir diğer kesim ise kendisine bu oluşum içinde yer açılmayanlar ve ikbal davası güderken makam elde edemeyenlerden müteşekkil cephe. Bu cephe aslında çok da samimi değil. Elde edemediği bazı dünyalık değerler üzerinden hırs yapan ve iktidarı acımasızca eleştiren bu tayfa kendilerine makam ve para verildiğinde herkesten önce Erdoğan’ın elini ayağını öpecek olanlardan oluşuyor. Bunların samimiyetine inanmak zor. Derdi, davası ülke ve millet olmayan bu tipler ellerini ovuşturarak fırsat bekliyorlar. Yaptıkları eleştiriler de yapıcı değil yıkıcı eleştiriler. Erdoğancı gibi gözüküp Erdoğan’ı arkadan hançerlemeye hazır kıta bekliyorlar.

Bir ülkede iktidarın en büyük şanssızlığı muhalefet boşluğudur. Aklı başında bir muhalefetin olmayışı, ülkenin siyasi kaderini kötü yönde etkiler. Bizim muhaliflerimiz hangi kesimden olursa olsunlar, bağırıp çağırmayı, küfretmeyi bir muhalefet yöntemi olarak benimsiyorlar. Hal böyle olunca yapıcı, geliştirici, uyarıcı, yol gösterici bir muhalefet anlayışı ortaya çıkmıyor. Bu defa iktidar çevrelerindeki aşırı özgüven bazı hataların derinleşmesine ve kronik hale gelmesine sebebiyet veriyor. Bugün küçük görülen, ciddiye alınmayan, önemsenmeyen hatalar yarın birer kartopu hatta çığ olarak kucağınıza düşebilir, aman dikkat!