Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.12
Gram Altın
3011.70
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Şubat 2023

Aman Allah'ım!

‘1939 Erzincan Depremi’nden sonra en büyük felaketi yaşıyoruz!’

Hep birlikte ağlıyoruz bugün…

Ve hep birlikte saracağız yaralarımızı!

H H H

Marmara’daki 17 Ağustos 1999 Depre-mi’nden sonra, kalbimizin bir yerinde hep “Benzeri ne
zaman gelir?”
endişesini taşıdık.

O günden bu yana, büyük, orta çaplı nice depremle sarsıldık ve her seferinde de “Allah daha büyüğünden muhafaza buyursun!” diye dua ettik.

Ve maalesef, daha da yıkıcısı vurdu bizi..

Sayın Cumhurbaşkanı’nın “1939 Erzincan Depremi’nden sonra en büyük felaketi yaşıyoruz!” diyerek işaret ettiği deprem.

H H H

Birçok “sıkıntılı” binanın bulunduğu Bölge…

Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı 912 vefat sayısının artmasından endişe ediyorduk.

Maalesef, kayıplar hızla artıyor.

Ekipler, binlerce vatandaşımızı enkazdan kurtarıyor.

Her biri çok kıymetli, ha gayret, dua, dua, dua…

Artçı depremler geliyor…

Gece dayanan binalardan bazılarının yıkıldığına dair haberler geliyor.

Enkaz altından canlarımızı sağ salim çıkartmak için canla başla çalışan kurtarma görevlilerimiz de tehdit altında...

Canlı yayındaki muhabir kardeşlerimiz de, yakalanıyor depremlere...

Her biri büyük deprem…

Yeni Depremin şiddeti 7.6!..

Yedi nokta altı! Bu, sabaha karşı meydana gelen 7.7'lik depremden sonraki bağımsız deprem!

Korkunç!..

Aman Allah’ım;

Sen koru kardeşlerimizi

H H H

Kışın en soğuk günlerinde, yine insanlarımız uykudayken yakalayan büyük deprem.

Tarihimizin en yıkıcı depremlerinden biri…

Marmara Depremi’nde Ankara’daydık, bu sefer de öyle.

İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Gölcük, Yalova…

Oralarda nice akrabamız dostumuz yakalanmıştı korkunç depreme, bazılarının vefat haberleri gelmişti, yaralananlar vardı, enkaz altında kurtarılmayı bekleyenler vardı…

O gece, ondan sonraki geceler hava çok sıcaktı, bu sefer çok soğuk.

Deprem haberini aldığım an, “Eyvah, yavrucaklar donarlar şimdi!” cümlesi döküldü ağzımdan.

Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya, Hatay…

Suriye’deki gariban komşularımız…

Depremin yıktığı illerimizde birçok dostumuz, bazılarında da birçok hısım-akrabamız var.

Kimileri bize yazmış, “Durum çok kötü Ağabey, her taraf yıkılmış durumda, biz sokaktayız ve donuyoruz. Apartmanın duvarları yarılmış durumda, binalardan uzak bir yerlerde bekliyoruz…”

Oralarda görev yapan bir hısmımız tek başına bir caddenin ortasına çektiği arabasına sığınmış…

“Gelebilir miyim, bilmiyorum, her şeyim de evde kaldı!” diyor.

Malatya’daki hısımlarımıza ulaşmaya çalışıyoruz…

Onlar da sokakta…

Oralardan misafirlerimiz geliyor, yoldalar şu sıralar…

Mümkün olduğunca fazla çocuğumuz, depremin insan psikolojisindeki yıkıcı etkisinden uzakta tutulabilmeli…

Her şey karmakarışık; karanlıklarda kalan insanlarımız var, doğalgaz kesilmiş birçok yerde…

Ve kayıp sayısı her geçen dakika artıyor…

Öyle bir durum ki, bir yerde eski hastane çökmüş, bir başka yerde kale çökmüş, 17 katlı apartman çökmüş…

Buz gibi, biz evlerde üşüyoruz…

H H H

Diyarbakır’daki bir binadan çok sayıda vatandaşımızın sağ olarak kurtarıldığı haberi geliyor… Kahramanmaraş'taki enkazdan bir yavrucak sağ-salim çıkartılıyor...

Seviniyoruz, ağlıyoruz…

Malatya’da gündüz sıfırın altında bilmem kaç derece;

Meteoroloji, deprem bölgesi için sarı, turuncu kar uyarısı yapıyor.

Enkaz başlarında bekleyen ailelerden de tanıdıklarımız var, ne büyük acı, ateş düştüğü yeri yakıyor ama bizim ev de buz gibi havada yanıyor.

Vefat rakamları hızla artıyor, endişelerimiz çok büyük.

Dedik ya, Marmara Depremi’nden de yıkıcı…

O zaman yaz sıcağı vardı, şimdi kışın dondurucu soğuğu…

Şubat.

Bir küçük kız bebeği kurtarılıyor, seviniyoruz.

Ağlıyoruz…