Dolar (USD)
32.57
Euro (EUR)
34.86
Gram Altın
2438.01
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


A'mâlar köyünde mum tacirleri

Hünerverler yetişsün san’at icâd eylesün millet

Hamiyyetle çalışsun mülkü âbâd eylesün millet (Ali Emîrî)

Kaynağı adalet olan bir dünya, kaynağı merhamet olan bir dünyadan daha büyüktür. Boyunlarında efendilerinin adı yazılı olan Sakson köleleri gibi bir güruh dolaşır etrafta. Ülkesiyle göbek bağını koparan bir güruh. İrfanımızı istila etmeye çalışan bir enteller gurubu. Bunlar her yerdedir. Ulusal medyada, sosyal medyada, sanatta, edebiyatta, müzikte vs. Hakikati göremeyen, akıl gözü miyoplaşmış, kitlelere ithal fikir mumları pazarlayan akıl cambazlarıdır bunlar.

Dünyada bir sürükleyenler, bir de sürüklenenler var. Yeryüzünü kendi egemenliklerinin tasarrufundaki nesneler olarak görenler, sürükleyenler, ezenler… Ezilenler ise içinde bulundukları durumun nedenlerini idrak etmedikçe sürüklenmeyi kaderin bir parçası olarak görecekler ve ömürleri boyunca gözleri kapalı olduğu halde bir ışık bekleyecekler... Her gelen sürükleyici, fikir gözü kapalı olan bu amalar köyü sakinlerine mum tacirliği yapacak, “size ışığı getiriyoruz” vaatleri ile ezilenleri daha çok karanlıklara sürükleyecekler. Amerika işgal ettiği hangi yere ışık götürdü? Batı, karanlık ülkeler kıtası Afrika’da hangi aydınlatıcı mumu yaktı? Ancak ezilenler yıllarca gözlerini kapayıp gelecek ışığı beklediler. Efendilerinin rahat yaşaması için gözlerini açmamalıydılar. İslam dünyası yıllarca Avrupa Birliği Mumunu gözleri kapalı beklemedi mi? Hikmet ile hamâkat karıştırılmamalı, der Meriç. Sürünün tarihi yok. Ama tarihin yaratıcısı o. Onlar, tarihin akışını kendi istedikleri gibi değiştirme gayretindeler.

Dünyanın her yerinde gözyaşının rengi aynı. Ayrılığa düşmüş, üzerine ölü toprağı serpilmiş, merhamet kuraklığında dilleri kurumuş olan ezilenler, gözleri kapalılar, dizginleri gerilen at gibi şahlanmalılar. Dünyayı kana bulayan ve ateşe veren her türlü ayrımcılığın, ötekileştirmenin, insanlığın büyük çoğunluğunu açlığa mahkûm eden ve yoksullaştıran iradelerin vahşet ve zulümlerinin pekâlâ mağlup edilebileceğine inanmalılar. Fanon, kadercilik ezenin tüm sorumluluğunu ortadan kaldırır. Onlar, kötülüklerin, sefaletlerin ve yazgının nedenini Tanrı’ya bağlamanın faturasını sömürgecinin ve yazgının önünde eğilmekle öderler, der. Afrika aydınlanmalı, İslam dünyası gaflet perdesini kaldırmalı. İçerisinde bulunulan durum kader sayılmamalı. Kader, gayrete aşık değil midir; ve dahi insana çalıştığının karşılığını verecek olan yaratıcı değil midir ki?

Divan Şairi Der ki...

Toplumsal hiçbir meseleye bigâne kalmayan divan şairi, her zaman zalimin karşısında mazlumun yanındadır. Nitekim Namık Kemal, aşağıdaki mısralarda zulme uğrayan halkı zulme karşı müdafaa etmenin “insanlığın bir şerefi” olarak tasavvur eder. Zalime yardım etmek ise bir alçaklık olarak görülür ki bu da hayvan seviyesine inmektir. Çünkü ancak köpekler insafsız avcıya hizmet etmekten zevk almaktadır. Muîni zâlimin dünyâda erbâb-ı denâ’ettir/Köpektir zevk alan seyyâd-ı bî- insâfa hizmetten. Ona göre, kişiler, milletler ve idareciler... Kim olursa olsun zâlim olan, öte yandan, bundan çıkar sağladığı için onların çevresinden ayrılmayan ve hizmetlerini yapanlar şiddetle hicvedilmektedir bu mısralarda.

Dünyanın saçlarına aklar düştüğü, insanoğlunun yüzünün buruşmaya başladığı, asrımızın maddî ve manevî bir buhran geçirdiği şu günlerde yeniden şahlanmanın yolunu bize divan şairi salık verir. Bu şahlanmanın yolu milletin aydınlanması ile mümkündür. Zenginleşmek farklıdır, aydınlanmak bütün bütün farklıdır. Milletin içerisinden ithal mumlara ihtiyaç duymayan aydınlar yetişmeli ve aydınlar bu asırda kendi milletine bağlı aydın ünvanlıyla fonksiyonlarını yerine getirmelidir. Fildişi kulelerde yalnızlaşmak aydının bir alinasyonudur. İlmî tekamülünde ilim ötesi bir hissiyatla çalışacak olan aydının karakteristik özelliklerinden bahseder divan şairi. Tasavvur ettiği karakter “milleti ile bütünleşmiş, milletini seven aydın” tipolojisidir; Ḥubb-ı vaṭanla sa‘y et Emîrî hünerver ol/Bî-‘ilm ü ṣan‘at olma cihân ol zamān değil. Divan şairi, aydını topyekün bir “millet” olarak tanımlar. Onun arzuladığı şey, bir aydın zümresi değil, aksiyonlu bir aydın hareketidir. Divan şairi milleti için hamiyetle çalışcak bir neslin yetişmesini arzular: Hünerverler yetişsün sanat icâd eylesün millet/Hamiyyetle çalışsun mülkü âbâd eylesün millet.