Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.87
Gram Altın
2426.45
BIST 100
9645.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Kasım 2022

Amaçsız ve anlamsız yorgunluk

Yorgunluk, dertli insanlara has bir haldi. Eskiden yorgunluk denince bedenin yorulmasından ziyade ruhun yorgunluğu anlaşılırdı. Cemal Süreya'nın dediği gibi; “Ve bazen sadece yorgun oluyor insan, ne küs, ne yalnız, ne de aşık!” İnsanlar yaptığı işten gocunmaz ve yorulmazdı. Yorgunluk, bedene değil, yüreğe yüktü. İnsanı en çok da anlaşılamaması yorardı, yahut kendini anlatamamak. Kim bilir belki de o günler çok geride kaldı. Yürek yorgunluğunu hissedecek ince düşünceler hayatımızdan silinip gitti. Davalar vardı, dava adamları vardı. Davalar, bizden davacı olur hale geldi.

Yorgunluklarımızı gidermek için nefes almak adına teneffüs zamanlarımızda dostlarla hasbihal eder, bir nebze de olsa ruhumuzu rahatlatırdık. Yorgunluklar amaçsız hale gelince teneffüsler de tatsız, renksiz ve kokusuz olmaya başladı. Yediğimiz yemekten zevk almamak gibi bir hale duçar olduk.

Eskiden, işi yapmak için görev sorumluluğunda olan insanların yerini, işini yaparken birinin görmesi veya birilerinin gözünün içine sokar gibi yapmış olduğu için işler de göstermelik oldu. Birilerini memnun etme derdiyle dertlenmeye başladığımızdan beri kendi dertlerimiz çoğaldı.

Eski yorgunluklar insana bir eylemi tamamlamış olma huzuru verirken, yeni yorgunluklar, tamama ermemiş eylemler neticesinde huzursuz bir hale neden oldu. İnsanın hayatı amaçsız bir hale gelince, yaşadıkları da anlamsızlaşıyor.

Eskiden çocuk oyunlarındaki yorgunlukta ne hırs vardı, ne anlamsız dürtüler, ne de bozulan psikolojiler... Onların oyunlarında sadece oyun vardı ve oyunun getirdiği yorgunluk... Huzur veren yorgunluk! Bugünün çocuk yorgunluğu ise hırsa ve birbirini alt etmeye dayalı, daha iyisi olma güdüsüne güdümlü, sınav merkezli yaşam odaklı, sınavda en iyisi olma heveslisi yarış atları tonunda bir yorgunluk. Sadece kendisi için yorulmak! Böyle olunca da huzurdan uzak, hırs odaklı yorgunluklarımız peyda oldu. Neticesinde ise anlaşılması imkânsız bir yorgunluk hali! Ödülü olan, lakin dinlencesi olmayan, dinlenince geçmesi imkânsız bir yorgunluk! Yeni nesil yorgunluğun kapısı bir bakıma yalnızlığa açılıyor. Sadece kendisi için yorulmak! Bir de bu nesil büyüdüğünde yorgunluğun alacağı yeni kavramları tahayyül dahi etmek istemiyorum. Bu neslin büyümesi ile yorgunluğun anlamı daha da değişecektir.

Şimdilerde ise sabah mesai derdinde evden çıkıp işe gittiğimizde belli belirsiz birçok iş yapıyor, yaptığımız işlerin mantığını kavramaktan uzak, sadece yapmış olmak için yapıyoruz, akşam olunca dönüp arkamıza baktığımızda ortada yapılmış pek de kayda değer bir iş görünmüyor; ancak hem bedenimizde hem de ruhumuzda derin bir yorgunluk hissediyoruz. Kime sorsam, halinin yoğunluğundan ve ruhunun yorgunluğundan dem vuruyor. Lakin ortada bu yorgunluğa neden olacak kayda değer bir iş olduğunu izah edemiyor. Bir şeyi eksik yapıyoruz hissi kaplıyor insanı. Eksik ve yarım kalmışlık hali!

Akşam olunca, yorgunum demekten dahi yoruluyor insan. İnsanın, bu anlamsızlık denizinde kulaç atmaya sebep aramaktan dahi yorgun bir halde denizin engin kollarına bırakası geliyor kendini. Günün yorgunluğunu ne kadar kabullenmiş olsa da, ertesi sabah kaldığı yerden yorulmaya devam edecek olması daha da yoruyor insanı. Rutini devam ettirmek, günü kurtarmak adına dünün tekrarı bir hayatı iki günün arasına konulmuş karbon kâğıdı gibi yaşıyor olmak ne kadar çaresiz bir hal! Tekrarların neticesinde daha sıkıcı bir hal alan hayatı “Yorgunum, yorgunsun, yorgun! Amaçsız ve anlamsız bir şekilde hepimiz yorgunuz!” sözüyle açıklayıp geçiştiriyor, sonra yorgunluğumuza dönüp, kaldığımız yerden yorulmaya devam ediyoruz. Böyle olunca da hayata yüklenen anlam ile hayatımıza akseden anlam arasında bir kopukluk oluyor. Sonra yola revan olup psikologlarda soluğu alıyoruz. Yorularak kazandığımız paraları, yorgunluğumuzu gidermesi için psikologlara hediye niyetinde takdim ediyoruz.

Hep bir şeyler ıskalanıyor ve eksik kalıyor. Sorgulanmayan sorun, hayat dağının zirvesinden çığ olarak geliyor üstüne insanın. Eksikliği görmezden gelince çözülmüyor düğümler! Bu düğüm sadece boğazı değil bütün ruhu düğümlüyor.

Beden yorgunluğu, ruh yorgunluğunun önüne geçti. O kadar çok şeyi, o kadar hızlı yaşıyoruz ki; yaşayamadıklarımızı unuttuğumuzu dahi hatırlamıyoruz! Vesselam!