Altının yönü
Kişilerin ve toplumların tarih boyunca zenginlik ve güçlerinin simgesi olmuş, uğruna nice kanlar ve gözyaşları dökülmüş bir maden olan altın, M.Ö. 3 bin yıllarında Mısırlılar tarafından para olarak kullanılmaya başlanmış, sonra MÖ 550 yılında da Lidyalılarca ilk altın sikke halinde getirilmiştir.
Zaman içinde tüm dünyanın peşinden koştuğu maden hüviyetini kazanan altın, İkinci Dünya Savaşı'nın sonuna doğru 1944 yılında, ABD'nin Bretton Woods kasabasında toplanan 44 ülke temsilcisinin yaptığı anlaşma sonucu, doların değerine endekslendi, buna göre 1 ons altının fiyatı 35 dolara eşitlendi.
Böylece ABD Merkez Bankası (FED), 35 dolar bozdurana 31,10 gram altın vermeyi taahhüt etti.
1971 yılına kadar süren bu sabit kur sistemi, ABD devlet başkanı Nixon tarafından kaldırılarak dalgalı kur sistemine geçildi.
Önceleri 35 dolar seviyesini koruyan altın, 1975 yılında 160 dolara çıktı, arada zikzaklar çizse de, ucuz ve bol likidite sayesinde 2002'den sonra 10 yıl boyunca yükseliş trendi izledi. Özellikle de 2007'de patlak veren "Mortgage krizi" ile başlayan ekonomik daralmanın etkisiyle, 2008 yılında 900 dolar, 2009'da 1.000 dolar, 2010'da 1.400 dolar seviyelerine tırmandı, 2011'de ise 1.921 dolarla tarihi zirveyi gördü.
Son iki yıldır ise inişe geçen altın, 12 yıl aradan sonra ilk kez bu yıl yatırımcısına kaybettirdi.
Basılan milyarlarca dolara rağmen ABD'de enflasyonun artmayıp yüzde 2'nin altında kalması, altın fiyatlarının balon yapmış olması, hisse senetlerinin değer kazanması, ABD Merkez Bankası'nın tahvil alımını azaltacağı yönündeki beklentilerin sürekli gündemi işgal etmesi ve 10 yıllık tahvil faizlerinin yükselmesi, altın ons fiyatını düşüren faktörler olarak sayılıyor.
Ayrıca bu faktörlere ilaveten dünyanın en çok altın satın alan 2'nci ülkesi Hindistan'ın talebini kısması ve varlıklarını altında tutan borsa yatırım fonlarının satışları da bu süreci hızlandırdı.
Küresel kriz dönemlerinde piyasalarda en güvenilir yatırım aracı olarak algılanan altın, 2013 yılı içinde yüzde 28 civarında değer kaybederek yatırımcılarını hayal kırıklığına uğrattı.
BUNDAN SONRA NE OLUR?
Bu konudaki tahminlere pek de itibar etmemek lazım.
Çünkü altının fiyatı yukarıda sıraladığımız ve aklımıza gelmeyen çok sayıda faktörün etkisiyle belirlendiğinden isabetli bir tahminde bulunmak zordur.
Hele ki manipülasyona açık ve spekülatörlerin cirit attığı bir piyasada bu tahminler genellikle tutmaz. O yüzden öngörülerde bulunurken kesin bir dil kullanmaktan kaçınılmalı.
Bu bağlamda altının geleceğiyle ilgili ancak şu kehanette (!) bulunabiliriz: Yukarıda dile getirdiğimiz şartlar değişmediği sürece, kısa vadede altın fiyatlarında aşağı veya yukarı yönlü sert dalgalanmalar görülmeyecek ise de, FED'in parasal sıkılaştırma politikalarına bağlı olarak önümüzdeki yıl 1.000 -1.100 dolara doğru bir hareketlenme ihtimalinin daha ağır bastığını, yanılma riskini göze alarak söyleyebiliriz.