Dolar (USD)
34.08
Euro (EUR)
38.07
Gram Altın
2841.22
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Haziran 2024

Altıncı Erzurum Kitap Fuarı

Kitap medeniyeti oluşturmuş bir kültürün bakiyeleriyiz. Geçmiş asırlarda ecdadımız kütüphaneler dolusu kitap okumuş, o kütüphanelere aynı zamanda yazdıkları kitaplarla da katkı sağlamışlardır. Bunun en güzel örnekleri, ünlü Türk-İslam bilginleri Farabî (870-950) ve İbni Sînâ’dır (980-1037).

Farabî, okuduğu kitaplar sayesinde geometriden felsefeye, astronomiden musikiye, ahlaktan siyasete kadar çok çeşitli alanlarda 200 civarında eser yazmış, siyaset ve devlet anlayışı kendisinden sonraki birçok filozofa ilham kaynağı olmuştur. İbni Sînâ, genç yaşında (16 yaşında) tıp hekimi olarak, o zamanki Samanî Türk Devleti Hükümdarı’nın hastalığını sağaltınca kendisine devletin kütüphanesi açılmıştır. İbni Sînâ iki yıl içinde bu kütüphanenin tüm kitaplarını okumuş ve artık neredeyse ömrü boyunca burada okuduklarından yararlanmıştır. Kendisi de yaşadığı 57 yıllık kısa ömründe 200’e yakın kitap yazmıştır.

Kültür tarihimizdeki bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bunu belirtmemdeki gayem, mazimizle barışık olmak, geçmişimizi tanımak, sadece iftihar etmek değil, bu misallerden hareketle günümüz çocukları ve gençlerine tarihteki ihtişamlı zamanlarımızı hatırlatmak ve bu muhteşem medeniyet seviyesine nasıl ulaştığımızı göstermektir. Milletimiz, İslamiyet’in kabulünden önce de başta Göktürk ya da Orhun Yazıtları olmak üzere birçok sözlü ve yazılı eser vermişse de asıl önemli eserlerini İslam inancını kabul ettikten sonra vermiştir. Ecdadımız, “Oku!” ilahi emrini layıkıyla yerine getirerek evreni ve her tür kitabı okuyup, araştırma ve incelemeler yapıp, elde ettikleri sonuçları, yöntemleri, tedavi usullerini, makina yapımlarını da yazdıkları kitaplarda anlatmışlardır.

Niçin böyle bir hatırlatmaya ihtiyaç duyduğumun sebebi, geçmişte ecdadımızda görüldüğü gibi günümüzde de okuma seviyesi yüksek olan ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin yüksek, okuma oranları düşük olan ülkelerin gelişmişlik seviyelerinin de düşük olduğunu vurgulamak içindir. Ülkemiz, maalesef bu seviyenin düşük olduğu yönde bulunmaktadır. Kitap okuma oranı, yayınevlerinde basılan kitap ve bunların okuyucular tarafından satın alınmasıyla hesaplanmaktadır. İşte bu noktada yayınevlerinin bir yıl içinde kaç tür kitap bastıkları ve baskı sayısının kaç olduğu önem kazanmaktadır. Ülkemizde yılda 6 bin farklı kitap basıldığını, bu oranın Brezilya’da bile bizdekinin iki katından fazla olduğunu söylediğimizde durumun vahameti ortaya çıkacaktır. Amerika’da yılda 72 bin, Almanya’da 65 bin, İngiltere’de 48 bin Fransa’da 39 bin, Brezilya’da 13 bin ve bizde ise 6 bin 31 farklı türde kitap basılmaktadır. Üstelik bizde çok popüler olan yazarların kitapları hariç her baskıda basılan kitap sayısı 1000’i geçmemektedir. Bahsi geçen ülkeler dışındaki bazı Avrupa ülkelerinde insanlar, tiyatro salonuna girmek için ayakta beklerken bile gazete, dergi veya kitap okumaktadır. Bizim ülkemizde ise böyle durumlarda ya etraftakiler seyredilmekte ya da yanındaki biriyle konuşulmaktadır.

Bir akademisyen olarak öğrencilerime kitap okutmaya çalışıyorum. Ancak okumamak için kırk dereden su getirdiklerine de tanık oluyorum. Bunu aşmak için kitap okuyup da özetini getirenlere belli bir puan vererek kitap okumalarını teşvik ediyorum. Bu, benim naçizane yöntemimken daha büyük teşviklerin, kitap fuarları aracılığıyla yapıldığına tanık oluyoruz. Ülkemizin hemen her şehrinde kitap fuarları açılmakta. Nitekim Erzurum Büyükşehir Belediyesi tarafından 17-26 Mayıs günlerinde 6. Doğu Anadolu Kitap Fuarı açıldı. Ülkemizin birçok saygın yayınevi fuara katıldı. Katılan yayınevlerinin yetkilileriyle tanışıp konuşma fırsatı bulduk. 10 gün boyunca fuarda kitap satışları yapıldı. Kitap fiyatları pahalı olmasına rağmen yine de çok sayıda okur, kitap satın aldı. Farklı yayınevlerinden ilgi alanlarıma göre çok sayıda kitap alanlardan biri de ben oldum. Bu etkinlik, Erzurum ve çevre illere bir hareketlilik de kazandırdı. Erzurum’daki ilk ve orta dereceli okullar, öğretmenleri nezaretinde her gün fuarı ziyaret edip, ilgili kurumların hediye ettikleri kuponlar ve cep harçlıklarıyla kitaplar aldılar. Belki fuarın en sevindiren yönü de geleceğimizin mimarları olacak çocuklarımıza kitap alma alışkanlığını sevdirmek oldu.

Ancak her kitap alan, aldığı kitapları okumakta mıdır, yoksa sırf kitap almış olmak için mi almaktadır? Elbette buradan kesin bir yargı vermek doğru olmaz, ancak kanaatimce alınan kitaplar, bibliyomani (kitap yığmak) için alınmakta. Alınan kitap çöpe atılamayacağına göre okunacağı bir gün olur. Fuarlar sayesinde kitap türleri artar, daha fazla kitap basılır ve okunur, böylece daha bilgili, bilinçli bireyler yetişir ve ülkemiz de gelişmiş ülkeler seviyesine yükselir.