Altılı Masa'nın özeti!
Bu pahallılıkta kâğıtlarımı, tonerimi bitirmekten başka bir işe yaramaz mı şu Altılı Masa?!
Sizi bilmem, -belki de eski kafalı olduğum için- uzun metinleri bilgisayardan okumak kesmiyor
beni.
Elimde kalem ve kâğıt olmalı mutlaka.
Altını üstünü çizerek, ok çıkartarak, bir yerlere not
alarak okumalıyım.
Böylesi çok daha zormuş gibi görünse de, “verimlilik” bakımından çok daha iyi
oluyor.
Bilgisayardan okunanlar belleğe kayıt edilmiyor çoğu vakit;
ille de kâğıt, ille de kalem.
Sen tut 6’lı Masa denilen yapının tuğla gibi metinlerine de aynı tarifeyi uygula.
Anayasa Değişikliği Önerisi ismini taktıkları bir “paketleri” vardı ya…
Sen tut, ilk satırlardaki, “Bugün demokrasimiz açısından önemli bir gün! Bizler 150 yıllık
geleneğimizde yeni bir sayfa açmanın heyecanı ve gururu içindeyiz!”
lâkırdılarının câzibesine kapıl…
Bu pahallılıkta tonerine de, canım kâğıtlarına da kıy…
Üstelik, ciddi bir iş yapıyormuş, ciddiye alınması
gereken bir metni satır satır inceliyormuş havalarına gir…
Ve “Buraya
kadar geldik madem, boşa gitmesin!” kafasıyla sonuna kadar oku.
Sonra…
Koskoca bir boşluk hissi…
“Cumhurbaşkanı’nı
millet seçmesin de, eskiden olduğu gibi seçilmiş görünümlü atanmışlar seçsin”in
kıyısına kadar gelen, oradan dolanan bir metin.
Barolar Birliği’nin ve benzeri yapılar tarafından
hazırlanan metinlerin biraz daha genişletilmiş ve güncellenmiş hali gibi…
Masadaki her partinin kırmızı çizgilerine dikkat
edilmiş…
Yok, oradaki partilerden birinin hassasiyetlerine pek
dikkat edilmemiş; “İstanbul Sözleşmesi’nin Ruhu” olduğu gibi pakette.
Altılı Masa Anayasa Paketi'nin açıklanmasının
üzerinden bunca vakit geçti işte.
Gündemin herhangi bir yerinde var mı paket?
Kimin umurunda, kim konuşuyor?
Mesele bu kadar açıkken ben ne yaptım biliyor musunuz?
Tuttum, Altılı
Masa Mutabakat Metni’ne de aynı tarifeyi uyguladım…
Koca paketin çıkışını aldım ve satır satır inceledim!
Tuğla gibi, tuğla!
Ve yine kaynak israfı!
O yıkılacak, bu yıkılacak…
Hükümet nasıl düşürülecek?
HDP’yi üreten yerlere nasıl alan açılacak...
Cinsel yönelim metni/ İstanbul Sözleşmesi nasıl geri
getirilecek? (Bu ifade geçmiyor ama tıpkı Anayasa metninde olduğu gibi geri
getirme vaadi ortaya konuluyor. Avrupa Komisyonu ve Avrupa Birliği
sözleşmelerine ya da ‘uluslararası
sözleşmelere kayıtsız şartsız uyma vaatleri filan işte!
(Masadaki 'iri' partilerden birinin genel
başkan yardımcısı, metnin açıklandığı toplantıda, ‘Buraya yazamadık ama ilk
fırsatta aynen morningen!” mesajını, oradaki yarı uyuyan yarı uyanık genel
başkanların gözlerinin içine baka baka haykırmıştı zaten!)
*
Ne kadar apolitik;
Şehir hastanelerinin kapanma noktasına gelmesine yol
açacak “vaatler” bile var metinde…
Vatandaşa “Sakın
ha, bize oy vermeyin!” der gibi!
*
Koca metinden, “hikâye” diyerek işaretlediğim birkaç
satır…
“Yolsuzlukla
mücadele” faslına dair temenniler.
Oraları da, bu
memleketin “gerçeklerini” bilen bir
vatan evlâdı olarak hiç ciddiye alamadım.
Bugüne kadar hemen bütün muhalif hareketler, işbaşına
geldikleri takdirde yüzlerce milyon dolarlıklara, milyar dolarlıklara şunları
bunları yapacaklarını söylemişlerdir ama velâkin hiç de böyle olmamıştır.
Fatura hep garibana çıkmıştır!
Memleketin yükünü “ihya
edilenler” değil, “ihmal edilenler”
çekmiştir.
*
Bir de…
Cek, caklar!
“Enflasyonu
iki yıl içinde tek haneye kalıcı bir biçimde indireceğiz.Beş yılın sonunda
dolar cinsinden kişi başına milli gelirimizi en az iki katına çıkaracağız.
Aşırı yoksulluğu sıfırlayacağız.”
Yapacaksınız da, nasıl?
İşte orası yok!
*
Koca metin.
Meali..
Özeti:
-Eksenimiz
kaydı, ABD’ye, AB’ye yeniden demir atacağız!
-AB
ve ABD’nin himayesindeki HDP’nin arkasında bulunan yapıları ve Türkiye’yi
sıkıntılara sokan diğerlerini koruyup, kollayacağız!
-İstanbul
Sözleşmesi gibi uluslararası metinlere sonuna kadar sadık kalacağız!
-Avrupa’ya
“aferin” dedirteceğiz!
-Şehir
hastanelerini kapanma noktasına getireceğiz!
Ha
bir de…
Şu
büyük vaadi unutmak olmaz:
-8
Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, hem kamuda, hem de özel sektörde çalışan
kadınlara bir gün izin vereceğiz!
*
İktidar hedefi gerçekleşirse yerine getirebilecekleri vaatler
bunlar…
Gerisi?
Olan bizim tonerle, onca kâğıda oldu işte.
Bize düşen, boşa masraf ile sokaktaki vatandaşın tuhaf
değerlendirmeleri…
“Altılı
masanın kurulması iktidarın işi olabilir mi?” diye soran bile
var!
Altılı masadaki tarafların her seferinde kendilerine
bağlanan ümitleri kırmalarına, masa
altından tekmelemelerin de ötesine geçip, işi “kamuoyunun gözleri önünde saç saça, baş başa girecek noktaya
getirmelerine” anlam veremiyorlarmış başka türlü!..
Vaktimiz nelerle geçiyor görüyorsunuz!
*
“Pazar Pazar” sizi de boşuna meşgul ettiğim için özür dilemeliyim.