Altı Ok'un saplandığı yer!
GEÇTİĞİMİZ günlerde dostlarla sohbet ediyoruz. Konu partilere, seçime gelince bir arkadaşımız neden CHP’ye ve CHP’nin içinde yer aldığı ittifaka oy veremeyeceğini anlattı. Bu konuda farklı düşünenler de oldu. O gece eve geldiğimde çok düşündüm. CHP sadece adından dolayı değil, tam 100 yıllık siyasetinden dolayı oyumuzu almayı hak etmedi. Aynı zamanda CHP’nin içinde yer aldığı bir ittifak da –başka hiçbir sebep olmasa da- sırf CHP o ittifaktadır diye oyumuzu almayı hak etmiyor.
Bir
partide değişim olamaz mı?
Elbette
olur. Hatta sadece değişim değil, dönüşüm de yaşayabilir bir parti. Ne var ki
bunu isteyerek ve şeffaf bir şekilde gerçekleştirmesi, samimi uygulamaları ile
göstermesi gerekir, aksi halde sergileyeceği kimi şovlarında hinlikler arama
hakkımız doğar.
Meselâ
2010 kaset kumpası olmadan, demokratik kural ve teamüllere göre CHP’de bir
lider değişikliği yaşansaydı ve bu değişiklikten sonra parti 13 yıllık süre
içinde FETÖ, PKK ve DHKP-C ile yakınlaşacağına, toplumun bütün kesimlerine
yönelik bir açılım başlatmış olsaydı tabi ki inandırıcı olabilirdi.
Kemal
Kılıçdaroğlu CHP'ye genel başkan olur olmaz hem uluslararası arenada hem yurt
içinde sözüyle, davranışlarıyla milletin güvenine mazhar imzalar atsaydı CHP
eskiden beri kalıplaşmış “ötekileştirici”
zihniyetten sıyrılabilir ve bugün milletin CHP’ye bakışı farklı olabilirdi.
Tuttu
Kılıçdaroğlu, “Helalleşiyoruz” dedi, ama nasıl, ne ile helalleşeceğini bir
türlü söylemedi. Oysa söylemesi gereken ve inandırıcı olabilen o kadar başlık
vardı ki.
Nasıl
mı?
Meselâ,
Kılıçdaroğlu, “Biz CHP olarak 100 yıl
boyunca Cumhuru değil, maalesef hep azgın bir kesimi kolladık, bu yüzden pas
tutmaya mahkûm ettiğimiz ‘Cumhuriyetçilik Oku’muzu kırıyoruz” deseydi,
Meselâ,
Kılıçdaroğlu, “Biz CHP olarak dindarlara
çok acılar yaşattık. Laiklik okumuzu dindar vatandaşlarımızın kalbine sapladık.
Bu yüzden kin ve nefrete boyadığımız ‘Laikçilik Oku’muzu kırıyoruz”
deseydi,
Meselâ,
Kılıçdaroğlu, “CHP’nin tek parti
döneminden bugüne kadar Alevilere karşı uyguladığı inkârcı, asimile edici, imha
edici bütün uygulamalara imza attık. Kürtleri yok saydık, Çerkezleri tanımadık,
ne zaman ki Kürtler ve Çerkezler biz kardeşiz, dediyse biz ulusçuluk okumuzu
onların yüreklerine sapladık. Bu sebeple kana buladığımız bu ‘Ulusçuluk Oku’muzu
da kırıyoruz” deseydi,
Meselâ,
Kılıçdaroğlu, “Köylü milletin
efendisidir, diyen partimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e rağmen köylünün
işine, aşına zerre katkı sunmadık, şehirlerdeki “beyazların” zenginleşmesi için
çalıştık, hedefini şaşırttığımız ‘Halkçılık Oku’muzu da kırıyoruz” deseydi,
Meselâ,
Kılıçdaroğlu, “Son yıllarda bile parti
olarak dış ilişkilerimizde ülkemizin menfaatlerini zedeleyen açıklamalarla
devletimizi yıprattık, bu hiç doğru değildi, dolayısıyla eğip-büktüğümüz ‘Devletçilik
Oku’muzu da kırıyoruz” deseydi,
Meselâ,
Kılıçdaroğlu, “Biz devrimciliği yanlış
uyguladık. Darbecilerin meşru iktidarlarını ‘devrim’ kabul ederek ve son
yıllarda terörist grupların ‘devrimcilik şarkılarına’ kendimizi kaptırarak
ülkemize ve milletimize zarar verdik, dolayısıyla kirlettiğimiz ‘Devrimcilik Oku’muzu
da kırıyoruz” deseydi,
Vallahi
de billahi de tek başına iktidara gelecek oyu almaya yakın olabilirdi. Ama bu
haliyle 22 yıldır yüzde 25’in üstüne çıkamadığı gibi sittin sene daha bu
orandan fazla oy alamaz.
CHP
oklarını kırmadan milletin teveccühüne mazhar olamaz. Elbette ki oklarını
kırarken CHP(liler) laik olmasın, halkçı olmasın, milliyetçi olmasın…
demiyoruz.
CHP
yanlış uyguladığı 6 Ok ilkelerini 85 milyonuyla milletin, devletin yararına
kullansın diyoruz.
CHP
ve Kemal Kılıçdaroğlu;
ABD’nin
değil Türkiye'nin yararlarını öncelesin,
Türkiye'yi
karakolu gibi yönetmek isteyenlerle mesafeli olsun,
Batılılara
değil, 85 milyonun derdine ortak olsun…
Nerdeee?