Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.03
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Aralık 2020

​Almanya ve Osmanlı

Yeni doğmuş bir bebeğin ayağa kalkıp yürüyebilmesi bir yaşından sonra başlıyor. Konuşmaya başlayabilmesi ise en az iki yaşından sonra oluyor.

Bir ülkede konulan yeni ve basit bir kuralın, bir kanunun kabul görmesi ve uygulanması bazen üç bazen beş yıl alabiliyor. Ülkenin birlik kurabilmesi de sıfırdan başlanıyorsa çok uzun yıllarını alıyor.

Bir ülke birliğini kurabilmiş, birey, toplum ve kurumlarını buna göre sistemli bir hale getirebilmişse başına gelebilecek herhangi bir felaketten sonra tekrar ayağa kalkması çok kolay olur. Sistem kurulu, yetişmiş insan gücünüz yerli yerinde ise ihtiyacınız olan sadece siyasi güçtür.

Birlik için birey ve toplum çok önemlidir. Ancak birey ve toplumdan önce siyasetçiler birlik olmak istemelidirler. Gelin birlik kuralım demesi gereken birinci derecede sorumlu yer, siyaset makamıdır. Siyaset makamı, bir ülkenin birliğini sağlayamayacaksa başka ne işe yarar?

Birçok ülkede birlikler kurulmuştur. Kimi ihtiyaçtan, zorluktan kimi de sistemli ve inançlardan doğan mayalayıcı birliklerdir. Geçmiş zamanlarda nefs terbiyesi yapan birçok mayalayıcı birlik kurulmuş ve çok faydalı işler yapmışlardır.

Meselemizin daha iyi anlaşılabilmesi için Almanya ve Osmanlı örneklerine bakmalıyız.

Almanya 19. yüzyılda göstermeye başladığı gelişim itibariyle dünya teknik terimlerine katkısı yüksek bir ülke olmuştur. 1970’li yılların ortalarına kadar teknik terimlerin çoğunluğu Alman dilinde idi.

Almanya, büyümesine binaen iki cihan savaşına girip ikisini de kaybetmiştir. İkinci cihan savaşı sonrası dört ülke tarafından işgal edilmiş ve ticaretini 1954 senesine kadar kendi içinde para karşılığı üretimden çok takas usulüyle yaşamıştır. Buna rağmen kurduğu Siyasi-Toplumsal Birlik nitelikleri ve sistem itibariyle canlı kaldığı için yeniden ayağa kalkarak Avrupa’nın en büyüğü olmayı başarmıştır.

Kurduğu birlik bizim anladığımız manada nefs terbiyesine dayalı bir birlik asla olmamıştır. Ancak kendi inanışları açısından doğru bir yol tutmuşlardır. Teknolojileri, bilim adamları çalınmamış ve çılgınlık yapıp iki cihan savaşına girmemiş olsalardı belki de bugün dünyanın süper gücü Amerika değil Almanya olabilirdi. İki Cihan savaşında mağlup olmaları, ülkesi baştan sona yıkılmasına rağmen savaş sonraları Alman siyasileri ülkelerini tekrar Birlik haline getirebilmişlerdir.

Osmanlı’nın neler yapıp başardıkları, tüm dünyayı nasıl etkilediği, dünyaya adalet, imar ve Avrupa’nın birçok alandaki gelişimine yaptığı katkılar tartışılmasızdır. Osmanlıyı Avrupa tarih sahnesinden çektiğiniz anda neredeyse konuşmanız gereken bir Avrupa dahi kalmadığı görülmektedir.

Ancak tüm bu başarılarına rağmen on beşinci asrın başlarında Osmanlı da Timur’a savaş kaybetmiş, Padişahını toprağa vermiş ve Şehzadeleri arasında uzun yıllar süren iç çekişme ve savaşlar yaşanmıştır. İnsanlar ve toplum birlik olmasına rağmen savaş sonrası kurduğu Siyasi-Toplumsal Birlik nitelikleri ve sistem itibariyle canlı kaldığı için asırlarca dünyayı etkileyen döneminin en büyük devleti olabilmiştir.

Osmanlı’nın da kurduğu sistem ve birlik ayakta kalabilmiştir. Ancak tek eksiği siyasetçilerdir. Ankara Savaşı sonrası birçok sıkıntı atlatmalarına rağmen siyasetçilerin tekrar devreye girmesiyle Birliklerini sıhhatine kavuşturup ülkelerini çok güçlü yapabilmişlerdir.

Almanya’nın da kurduğu, Osmanlı’nın da kurduğu birlik mayalayıcı birliklerdir. Aralarındaki en önemli fark biri nefs terbiyesine uygun diğeri değildir. Ancak birlik şartlarına uygun özelikler taşıdıkları için her ikisi de küçülmüş olmaları, sıkıntılar yaşamalarına rağmen nitelikleri var olduğu için tekrar büyük bir Birlik olabilmişlerdir.

O yüzden Birlik bir mayadır. Tek sağlıklı birlik, Allah’ın ipine sımsıkı sarılmaktır.