Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2969.43
BIST 100
9640.06
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Temmuz 2017

ALMANYA VE 'KÜRESEL' STRATEJİSİ

Dünya üzerinde yaşanan çok farklı güç savaşları bulunuyor. Bu güç savaşlarının bölgesel olanları yanında küresel hegemonya kazanmak adına yapılanları, süregiden gelişmeleri anlayabilmek adına çok önemli.

Sovyetler Birliği'nin dağılmasının hemen ardından Doğu Avrupa'da ve bağlantılı olarak Avrupa kıtası ve yakın coğrafyada önemli bir güç boşluğu meydana gelmişti. Tam bu noktada Almanya, Avrupa'nın siyasi ve ekonomik birliğini sağlamak adına adımlar atmaya başladı. Daha önceleri çeşitli ekonomik ortaklık anlaşmaları var olan Avrupa ülkeleri 1993 yılında Almanya ve Fransa liderliğinde imzalanan Maastricht Anlaşması ile AB'nin ekonomik ve siyasi birliğini hukuki açıdan da sağlamlaştırdılar. Böylece ABD karşısında bölgesel yeni bir güç olma hedeflerine ilerlemeye başladılar. Bu adımlar 1999 yılında ortak para birimi Euro'nun kullanılmaya başlaması ile ekonomik anlamda da ivme kazandı. Euro'nun kullanılmaya başlaması ABD'ye hem ekonomik hemde siyasal olarak bir meydan okumaydı diyebiliriz. Aynı zamanda dünyada yeni bir güç merkezi olma adımıydı.

ABD-AB rekabeti bir çok noktada gizli/açık devam etti, ediyor. Irak'ın işgali, Libya müdahalesi, Ukrayna'nın NATO üyeliği gibi bir çok başlıkta önemli ayrışmalar yaşadılar. Uzun süredir devam eden şirketler üzerinden yaşadıkları 'ceza savaşları' da bu rekabetin başka bir boyutu. Tabii ki rekabetin arkasında 'Küreselci'lerin etkinlik arayışı yaşananların temel nedenselliği. İngiltere'nin ayrılışı, ABD'de Trump'ın başkanlığa gelişi, AB'nin lideri konumunda ki Almanya'yı Küresel Çete için merkez haline getirdi diyebiliriz.

Peki; Türkiye Almanya için ne ifade ediyor?

Almanya dünya savaşları sonrası ve bölgesel etkinlik kazanma çabası sürecinde Türkiye'yi daima ABD'nin değişmez ortağı olarak görmüştür. Türkiye'yi ABD'nin değişmez müttefiki olarak görmesi, olası AB üyeliğinde nüfus gücü ile AP'de ikinci güç olma olasılığı, dinsel farklılık vs. Almanya ile Türkiye arasında tam güven esasına dayalı bir ilişkinin tesis edilmesine daima engel olmuştur. Son dönemde ise 'Küresel Çete'nin merkez üssü haline gelen Almanya için bu çetenin bölgesel planlarına engel teşkil eden Recep Tayyip Erdoğan öncülüğündeki iktidar, ayrıca bir düşmanlık sebebidir. Almanya uzun yıllardır Türkiye içerisinde ayrışmacı grupları ve terör örgütlerini her zaman desteklemiştir. PKK'nın bir çok üyesine ev sahipliği yapmıştır. PKK elebaşı Öcalan, Almanya gizli servisi ile birlikte çalıştığını bir çok kez söylemiştir. 'Gezi Provokasyonu'nda Almanya'nın etkin rolü artık acıkça ortadadır. Son olarak ise FETÖ üyelerine yaptıkları açıktan hamilik, Almanya'nın Türkiye üzerinde özellikle de mevcut iktidar anlamında ki düşünce ve niyetlerini net olarak tanımlamaya yeterlidir.

Almanya, Fransa'da Macron'un kazandığı zafer ile AB üzerinde ki liderlik rolünü iyice pekiştirmiştir. Almanya'nın hamlelerini sadece bir ülkenin dış politika hamleleri olarak okumak yerine küresel taraflardan birisinin stratejisi olarak okumak ve böyle değerlendirmek daha doğru olacaktır. Şimdi bölgesel açıdan şayet Türkiye bu kadar üst perdeden en azından şimdilik karşı cepheye oturtuldu ise küresel çete için müttefik olarak kazanılmak istenilen yeni ülke Rusya olabilir. Trump'ı Rusya ilişkileri üzerinden sürekli baskı altında tutan ABD derinleri aynı zamanda bir nevi ABD-Rusya yakınlaşmasını da engellemektedirler. Bu noktada Trump-Rusya yakınlaşmasını engellemek isteyenler bir AB-Rusya yakınlaşması arayabilirler. Ukrayna üzerinden verilecek bir taviz Rusya'nın AB'ye yakınlaşması anlamında pekala gerekçeli bir hamle olabilir. Rusya böyle bir tavize nasıl tepki verir ön görmek zor ancak Ukrayna üzerinden verilecek bir taviz sonrası dahi Moskova, Trump ABD'si ile derin kırılmalar yaşamazsa bu kez aynı nokta (Ukrayna) Rusya için tehdit sebebi haline gelecektir. Türkiye için ise ellerinde daha fazla done bulunuyor. 15 Temmuz ile başlayan süreci içerideki aktörlerinin de yardımıyla uluslararası kamuoyuna sürekli olarak meşruiyet tartışması olarak taşıyacaklardır. Aynı şekilde Suriye sahası da hem Türkiye hem Rusya için her an yeni baskı unsuru oluşturulabilecek kullanışlı bir alandır.

Türkiye bu noktada tavrını net olarak ortaya koymalıdır. Almanya'nın hadsiz fiil, saldırı ve ithamlarına karşı sadece söylem ve açıklamalarla mukabele yetersizdir. AB üyelik süreci üzerinden yapılacak hamleler, 'Geri Kabul Anlaşması'nın tartışmaya açılması, Almanya'nın PKK ve FETÖ'ye verdiği gizli/açık desteklerin yüksek sesle ve delilleriyle uluslararası camiada dillendirilmesi, Suriye'de etkinliğin arttırılması ve benzeri hamleler yapılmalıdır.

Almanya dahil tüm ülkeler bölgede denge ve istikrarın Türkiye olmadan var olamayacağını anlamalıdır.