Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Ocak 2023

"Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun!..-2"

Doğruluk, Müslümanın en temel özelliklerindendir. Allah’a gerçek mânâda inanmış bir Müslüman; kalbiyle, sözüyle, işiyle velhasıl her yönüyle doğru olmak zorundadır. Müslüman ikiyüzlü olmaz. O, olduğu gibi görünür, göründüğü gibi de olur. Sözü özüne uyar. İçi başka dışı başka olmaz. Gerçek mümin; hakkı sever, hakkı söyler, hakkı saklamaz ve haktan rahatsız olmaz. Başkalarının hakkına asla tecavüz etmez. Yalan söylemez, yalan yere yemin etmez, yalancı şahitlik yapmaz. Hiçbir işine hile karıştırmaz. İşte doğruluk ve istikamet budur…

Fertleri, doğruluk karakterini kaybetmiş toplumlarda, yalancılık hâkim olur. İnsanlar arası ilişkiler yapmacık olur ve doğruluktan uzaklaşır. İnsanlar şahsî çıkarlar peşinde birbirlerini kandırmak için türlü oyun ve desiselere başvururlar. Böyle bir toplumda insanlar, âhireti düşünmez, materyalist dünyanın hevâ ve heveslerine uyarlar. Çünkü böyle insanlarda Allah korkusu yoktur. Bu, kuşku toplumudur. Kimse kimseye güvenmez. Böyle bir toplumda, yalancılık yüzünden çoğu zaman hakikat de ortaya çıkmaz...

Doğruluktan ayrılanlar, yalnız içinde yaşadıkları cemiyete zarar vermekle kalmazlar, kendilerinden sonraki nesillere de kötü örnek olurlar. Doğruluktan ayrılanlar, aslında başkalarını değil, kendilerini aldatmakta ve yıkmaktadırlar. Dolambaçlı ve gayr-ı meşru yollarla elde edilen servetler, sahiplerine dünyada bir leke, âhirette ise ateştir. Dürüstlükle ve meşru yollardan elde edilen kazançlar ise, az da olsa sahibini huzur ve saadet içinde yaşatır. Âhirette ise, cennete girmesine vesile olur. Gerçek mümin, şartlar ne olursa olsun, emrolunduğu gibi dosdoğru olup istikametten ayrılmaz; yalana, hileye tenezzül etmez. O, Müslüman şahsiyetine; haysiyet ve şerefine gölge düşürmez.

Nifak; insanın içinin dışına, dışının içine uymamasıdır. Bu durum kimde tahakkuk ederse, münafıkların bir vasfını taşıyor, demektir. Konu ile alakalı bir hadis-i şerifte şöyle buyuruluyor: “Münafığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünden cayar, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder.” (Buhârî) Bu hadis-i şerifte beyan edilen alametler, nifakın açık delilleridir.

Yalan söyleyenin, vaadini yerine getirmeyenin ve emanete ihanet edenin, dışı içine, özü sözüne uygun değildir. Bu üçü de toplumsal düzenin destek aldığı üç yüksek faziletin tam zıddıdır. Her şeyden önce itimat edilecek olan şey sözdür. Toplumsal, hukukî ve siyasî ilişkiler sözlü itimatla cereyan eder. Bunun içindir ki yalan, her din ve millette denaet-i ahlakiye yani ahlakî alçaklık olarak kabul edilmiştir. Bundan dolayı yalanın her çeşidinden kaçmalı ve doğruluğu şiar edinmeliyiz. Tam olarak doğru olabilmek için şunlara dikkat etmek gerekir:

Sözde doğruluk: Konuşurken, bir şeyden söz ederken; gerçeği çarpıtmadan, ters yüz etmeden konuşmak lazımdır. Zaruret olmadıkça tarizle ve imalı konuşmamalıdır. Ağzımızdan çıkan her söz doğru olmalı, vaki olanı yani olguyu yansıtmalı ve hakikatin ta kendisi olmalıdır. Allahü Teâlâ’nın bize verdiği en büyük nimetlerden biri de lisandır. İnsan bu nimeti, Allah’ın yasak ettiği şeylerde; yalanda, dolanda kullanırsa o büyük nimeti tepmiş ve nankörlük etmiş olur.

Niyette doğruluk: Yapmak istediğimiz işi, sırf Allahü Teâlâ’nın rızasını kazanmak için yapmaya niyetlenmeli ve bu halis niyete asla başka bir şeyi karıştırmamalı, yani ihlası elden bırakmamalıyız.

Azimde Doğruluk: Hayırlı işler yapmayı tasarlarken gerçekçi ve doğru olmak gerekir. Mesela, “şöyle bir imkâna sahip olursam, şu hayırlı işleri yaparım” diyen kimse, o imkâna sahip olduğunda sözünde durmazsa, azminde doğru değil, demektir.

Fiilde doğruluk: Hakkaniyetle hareket etmek, haktan ayrılmamak, sözün öze uygun olması. Yemine bağlı kalmak, verilen sözü tutmak ve yanlı iş yapmamak gibi.

Dinimiz, doğruluğa çok önem verir; doğru olmayı tavsiye eder ve aynı zamanda doğru insanlarla beraber olmayı da emreder. Aynı şekilde İslam dini yalancıdan ve yalancılıktan nefret eder ve yalanı; insanların arasını bozan, birbirlerine duydukları güveni sarsan büyük tehlike ve günah olarak görür…

(Devamı haftaya…)