Allah'ın yeminleri
Lafzı muhkem, yalnız anlaşılan Kur’an’ın
Çünkü
kaydında değil hiçbirimiz mânânın
M.Akif
Kullarına gönderdiği İlâhî kelamlar
mecmuasında neden yemin eder Allah? Allah neye yemin eder? Kainatta yaratılan
hiçbir şey kendi zatı itibariyle yüce değilken ve her şey, O’nun “Halık” sıfatı
ile yaratılmış olmasından dolayı değerli ve yüceyken Allah neden kendi zatının
dışındaki varlıklara yemin eder? Kendi
zâtının yüceliğini bildirmek, isim ve sıfatlarının tecellilerinin eşsizliğini
göstermek için mi varlıklar üzerine çeşitli şekillerde dikkatleri çeker? Yoksa
alemlerin Rabbi, dikkatleri yeminden sonra söylenecek ifadenin önemine çekmek
için mi kasem eder?
Yemin
edilen varlıkları insanlara şahit kılmak için midir yoksa kasem? “Yemin olsun, kuşluk vaktine; kararıp sakinleştiğinde
geceye..." Mesela, “geceye yemin olsun”
demek, gece şahidiniz olacak demek midir? “Fecre yemin olsun demek”, fecrin
bize şahitlik edeceğine bir işaret midir? Sonra; “İbret dersi veren
Kur’ân’a yemin ederim ki!” derken Allah, öpüp duvara astığımız, ya da bir
ölüye üfleyip geçtiğimiz, yaşam kitabı olarak tanıyamadığımız Kur’an, sizin
şahidiniz olacak, demek midir? Sonra, “bir ağırlık
taşıyanlara, kolayca akıp gidenlere, emri bölüşenlere, meleklere yemin ederim
ki” şeklinde kasem eden Allah, bizim neyi düşünmemizi
istemektedir? Yıldızların Rabbi, düzgün yollara sahip gökyüzüne yemin ederken, yıldızların
yerlerine yemin ederken ve “eğer
bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir” derken, asıl maksadı nedir
Mevla’nın, düşündük mü hiç?
Yaratıcı, incirden zeytine; yıldızdan seyyârelere
kadar küçük büyük farklı nesnelere yemin ederken, acep O'nun nezdinde muhteşemi
yaratmakla basiti yaratmak arasında bir ayrıcalık olmadığını bize bildirmek için
midir? Şiddet-i zuhurundan
gizlenmiş olan Zâhir, üzerine ettiği yeminlerle bir yandan varlıkların kıymet
ve şereflerini bildirirken, diğer yandan o yeminden sonra ifâde edilen ilâhî
beyânın azamet ve ehemmiyetini göstermeye mi çalışmaktadır? Muhammed’in (s.a.v.)
“Yâ Rabbi” demesine and içen Allah, neden yemin eder dostlar? “Yağmurlu göğe and olsun, yarık yarık
çatlamış yere and olsun. And olsun kolaylıkla alanlara, and olsun yüzüp
yüzüp gidenlere, and olsun yöneldiği zaman geceye, and olsun, aydınlandığı
zaman sabaha. Burçlarla dolu göğe and olsun,
vaad edilmiş güne (kıyamete) and olsun, şâhidlik edene ve şâhidlik edilene and olsun.
Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin
ederim ki, o (Kur’ân), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Allah’ tan alıp
tebliğ ettiği) sözüdür.”
Bu yeminlerden maksat, zihin
ve kalplerimizi Allah kelamında zikredilen İlâhî tecellîleri ve kudret akışları
üzerinde yoğunlaştırmamız ve gönüllerde mârifetullâha pencereler açmamız için
değil midir? Günahlarla kararmış, hissizleşmiş kalplerimizin İlâhî hakîkatlerle
ürperip duygu derinliğine ulaşması ve böylece kulun Cenâb-ı Hak ile dostlukta
bir merhale kazanması için değil midir? Allah’ın yeminleri, ibret dersi veren
Kur’ân’ı, ciddiye alınması gereken her şeyin ötesinde bir ciddiyetle yeniden
okumak, bize sunulan her İlâhî beyanı yeniden tefekkür etmek ve böylece
bilinçlenmek için bir idrak seviyesine çıkarma mesajları değil midir?