Allah'ın Yazısı Okunaklıdır
Allah-insan ve bilgi ilişkisine dair iki temel noktadan bahsetmek mümkündür. Birincisi, ilk peygamber Hz. u00c2dem'den itibaren Allah'ın kelami vahyi hepimizin bildiği Hz. Peygamber'le birlikte sona ermiştir. Fakat Kur'an-ı Kerim'de ayet ve vahyin anlam referanslarına baktığımızda, Allah'ın bizimle konuşmaya devam ettiğini söylemek mümkündür.
Birikim dergisinin bir sayısındaki yazıda, tüm İslami birikimler metin-merkezlilik ve reellik açısından sorunsallaştırılırken, metinmerkezliliğin sadece teorik argümanlar ürettiği; realitede hem bunların karşılığı olmadığı hem de metinlerin çok farklı anlaşılma biçimi olduğundan hareketle şöyle bir sonuca ulaşılır: "Tanrı'nın yazısı pek okunaklı değildir." Metinlerin otantisitesi, realitenin kritiği açısından önem taşımaktadır. İncil'in Hz. İsa'dan (AS) çok kısa bir süre sonra tahrifi, bugün Batı'da hayata, evrene ve insana bakışta ciddi yapısal problemleri de beraberinde getirmiştir. Fakat metin-merkezli yaklaşımların, teorinin pratiği garantilediği gibi bir varsayım ve kabulden hareketle realiteyi görememesi, bugün Müslüman dünyanın önemli bir sorunu olarak ortada durmaktadır kanaatimce.
Sözlü kelamın dışında, insan, dünya, evren ve bunların tüm muhteviyatı üzerinden Allah insanla konuşmaya devam etmektedir. Bir başka ifadeyle, insan, dünya ve evren üzerinde Allah'ın yazısı ya da imzası vardır. Bu çerçevede sözlü kelam bir metinse şayet, aynı şekilde insanın muhatap olduğu, onu kuşatan her şey de metindir. Dolayısıyla insanın okumasına açıktır.
Bugün insanlık çok farklı sorunlarla boğuşmaya devam etmektedir. Bugün içinden geçmekte olduğumuz sorunları, aynı zamanda bir insanlık krizi haline getiren nokta; bu sorunların insan ve toplumun ölümüne davetiye çıkarıyor oluşudur. Bu sorunlar o kadar derin ve çeşitli ki, insan hayatını neredeyse bütün boyutları ile kuşatmaktadır.
Yediğimiz içtiğimiz hiçbir şey doğal değil; genleri ile oynanmış. Biz de GDO'lu bir yaşama doğru kayıyoruz. Yoğurt, domates, pirinç, patates, et ve diğer birçok sebzeler aslında kendileri değil. Biz genlerle oynadıkça, doğallığı bozdukça, "ekini ve nesli harap ettikçe", insanı kuşatan bir çevre anlamında tabiat da bize olumsuz cevaplar veriyor. İşte Allah bizimle konuşuyor. Teknolojik gelişme uğruna dünyanın kaynakları sürekli bir istilaya uğrarken, insan hırsları için sürekli tüketirken, öte yandan iklimler değişiyor, küresel ısınma ile dünya yeni bir felakete doğru adım adım yaklaşıyor; dolayısıyla Allah bizimle konuşuyor. Bireyselleşme arttıkça yalnızlaşma çoğalıyor. Paylaşma azaldıkça bereket azalıyor. İnsan daha yoğun bunalımlara düçar oluyor. Menfaatler merkeze alındıkça, insanların maddi ve manevi güvenlik alanları zayıflıyor. Dolayısıyla Allah bizimle konuşuyor. Bu örnekleri çoğaltmamız mümkün.
Fransız ansiklopedisti ve aydınlanmacısı Diderot, "Konuşmalar" isimli kitabında yer alan bir diyalogda dua üzerine konuşurken, muhatabın "dua ruhlarımızın Allah'a doğru yükselişi, bir kendini veriş, kulluk ve minnettarlık borcumuzun ifadesi ve ödenişidir, çok kere de bir dilek ve yakarıştır" demesine karşılık Diderot, "Sizin Allah'ınız aziz Abbe nihayet ebedi sükuttur. Bunu sanıyorum, Flechier söylemiştiu2026" şeklinde cevap verir.
Bir yandan "Tanrı'nın yazısının okunaklı olmadığı", diğer yandan "Tanrı'nın ebedi sükut olduğu" yaklaşımları, son kertede Tanrı-insan arasındaki iletişim problemlerini işaretlediği gibi Tanrı'nın insana olan ilgisizliğini ve Onu algılama problemlerini dile getirmektedir.
Şimdi yaşadığımız olaylara ve bizi çepeçevre kuşatan tabiata ve orada olan bitenlere bakalım. Allah, en başından insan, dünya ve kainatı çok güzel yazmış. Buraya insanların müdahalesi, yukarıda bahsettiğimiz kriz ve sorunları ajandamızda devamlı kılmış ve bize sürekli devasa problemler şeklinde geri dönmüştür. Demek ki neymiş; "Allah'ın yazısı okunaklıdır" fakat ancak okuma yazması olanlar okuyabilir.