Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Kasım 2015

ALLAH'IN SEVDİĞİ KUL OLMANIN 3 ŞARTI

Sa'd bin Ebi Vakkas'tan:

u2013 Şüphesiz ki, Allah; takva sahibi, (gönlü) zengin ve gizli (şöhretsiz, gösterişsiz, riyasız, samimi) kulu sever.

(Müslim, Zühd 11 (2965)

* * *

Bu hadiste Allah'ın sevdiği kulların vasıfları sayılmaktadır. Kendini Allah'a sevdirmek ve O'nu kendinden razı etmek isteyen mü'minler, bu vasıflara sahip olmaya çalışmalıdır.

Hadisten anlaşıldığına göre, Allah'ın sevdiği kulların başında takva sahipleri gelmektedir.

"Takva", Allah'ın yasakladığı şeylerden, yani günahlardan sakınıp kaçınmaktır.

Takva mı daha faziletlidir, salih amel işlemek mi? Şeklinde bir soru akla gelebilir. Şerrin giderilmesi önceliklidir. Bu sebeple günahlardan kaçınmak olan takvanın, hayır işlemek olan salih amellerden önceliği vardır.

Aslında, takvanın içinde, salih amellerden elde edilecek büyük sevap ve faziletler vardır. Çünkü, günahı terketmek farzdır. Ve bir farzı işlemek pek çok nafile ibadeti ve sünneti işlemekten daha sevaplıdır.

Diğer taraftan bu zamanki toplum hayatında, yaşam şeklinde, mü'min pek çok günahlara maruzdur. Günahlar sel gibi insana hücum etmektedir. Mü'min günahtan kaçınma niyetini koruyarak, pek çok amel-i salih sevabı kazanabilir. Kaçındığı her bir günah, onun, nice fazilet ve sevap elde etmesine yol açar. Mesela, bir memur, rüşvet almamak suretiyle, her gün ne kadar rüşvet alma ihtimali varsa, o kadar günahı terk sevabı elde eder. Pek çok salih amel işlemiş gibi kazançlı olur.

Hem günahın terki, hayrın işlenmesinden daha ihlaslıdır. Hayırda riya olabilir, haramın terkine ise riya karışamaz.

Bu bakımdan hayatında takvayı esas alan bir mü'min, her gün nice günahları terkettiğinden dolayı, pek çok salih amel işlemiş gibi sevaplar kazanır, amel defterine hasenatlar yazdırır. Uhrevi kazancını çoğaltır. Böyle bir kulu ise, Allah'ın sevmesinden tabii ne olabilir ki?

Allah'ın sevdiği kulun 2. vasfı "zengin" olmasıdır. Burada zenginlikten, zekatını ve sadakasını yerine getiren madde zengini kastedilmiş olabileceği gibi, gözü ve gönlü tok, kanaat ve iktisadı esas almış, ibadet ve hayrı bol bol işleyen, çok sevap kazanan manevi zenginlerin kastedilme ihtimali de düşünülebilir.

O halde, Allah, servetinin vecibelerini ve sorumluluklarını tam yerine getiren zenginleri sevdiği gibi, maddi serveti olmasa bile, iktisadı ve kanaatı olan, gözü tok, hırssız, izzetini koruyan, insanlardan müstağni davranan manen zengin kullarını da sever.

Allah'ın sevdiği kulun 3. bir vasfı da, "gizlilik"tir.

Mü'minin şöhretten, gösterişten, kendini beğendirmek arzusundan, sahip olduğu meziyetleri insanlara teşhir etmek duygusundan uzak olmasıdır.

Bilinen ve parmakla gösterilen bir kişi olmaktan hoşlanmamasıdır.

Yaptığı hizmetlerin, hayırların duyulmamasını, gizli kalmasını tercih etmesidir.

Bu hal, ihlasta yüksek bir mertebedir.