Allah'a ve ahirete iman ediyorsan…
İKİ kulak, bir
dile sahip olan insan konuşkan bir varlık olarak yaratılmıştır… Saatlerce
konuşur yine saatlerce dinler… Her insan gerek inancını gerek hobi ve
fobilerini gerek geleceğe dair hayallerle geçmişe dair pişmanlıklarını kendine
yakın gördüğü insanlarla paylaşmak ister.
Yani her insan
doğrularını da yanlışlarını da bir sebepten insanlarla paylaşır… Bazen
düşünmeden konuşur bazen ince hesaplar yapar ve;
-Kalbimde
geçen bu sözleri söylememin muhatabıma ne faydası olacak?
-Zarar
verebilir mi?
-Onun için güzel
bir yol hartası olur mu?
-Söyleyeceğim
bu sözlerde hayır var mı?
-Sağımdaki
melek mi yazacak solumdaki melek mi?
-Yarın
mahşerde bunun hesabını nasıl verebilirim?
Diyerek kısa
bir muhasebe yapar.
***
Kalbe
bırakılan bir kelime, bir cümle ya da bir konu anlatımı dile ulaşmadan iç
muhasebe yapılmalı. Dilden çıktıktan sonra ya sağımızdaki melek yazar ya da
solumuzdaki… Solumuzdaki meleğin yazgısını Allah dilerse affeder dilerse
affetmez.
Bakın bu dini
bize ulaştıran Allah’ın resulü aleyhisselam ne buyurdu:
Ebû Hureyre radıyallahu
anh'den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu: "Allah'a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin ya da
sussun." (Buhârî, Edeb
31, 85, Rikak 23)
Yani
söyleyeceğin sözler ya Allah’ın beğenisini kazandırır ya da gazabını celbeder…
Bir insan Allah’u Teâlâ’nın kendisini her an gördüğüne ve her an işittiğine
iman edip bu imanla birlikte yarın mahşerde konuşmalarından sorguya
çekileceğine inanırsa konuşmalarına azami dikkat eder.
Hadisimize dikkat edersek, önce “konuşma”
eyleminden bahsettiğini görürüz… Bu din öğrenilip öğrettiren bir dindir… Tebliğ
etme üzerine bina edilmiştir… Gönderilen bütün peygamberler insanlara tevhidi
anlatmış şirkten sakındırmıştır…
Hatta;
“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle
değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle
değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu
imanın en zayıf derecesidir.”
gibi uyarıda bulunmuştur.
“İçinizden hayra davet eden, iyiliği emredip kötülükten men eden bir
topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte onlardır.”
Bu din, bilmiyorsan sus demiştir…
Bilmeme durumunda illa da konuşma zorunluluğu vermemiştir:
“Ey insanoğlu, bilmediğin bir şeyin ardına düşme. Çünkü kıyamet gününde, kulak,
göz ve kalp, işte bütün bunlar, yaptıklarından mesuldürler.”