Allah sizi affetmez
Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yılına yaklaşırken toplumsal
refahın tüm kesimlere yayılmasının önemi artıyor. Türkiye, demokrasi ile
yönetilen, yöneticilerini seçimlerle belirleyen bir toplum. Batı tarzı demokrasilerde
olduğu gibi ekonomik alanda serbest piyasa ekonomisi uygulanıyor. Serbest
piyasa rekabete dayanır, bu da toplumun her türlü mal ve hizmete uygun
şartlarda ulaşmasını amaçlar.
Ancak önceki gün Türkiye’nin en büyük zincir marketlerine
verilen ağır cezalar rekabetin rafa kaldırıldığını tescilledi. Rekabet
olmayınca vatandaş ihtiyacı olan ürünlere uygun fiyatlardan ulaşamaz. Tüm
marketlerin anlaşarak aynı oranda zam yapması sadece patronların cebini
doldurur. Bu durum kanuna aykırı bir durum olsa da öncelikle vicdansızlık
göstergesidir.
Zincir marketler ilk kurulduklarında vatandaşın ürüne
olabildiği kadar uygun şartlarda ulaşmasını amaçlıyordu. Ancak zaman içinde bakkalları
ve küçük marketleri öldüren, uyguladıkları fiyat politikası ile vatandaşı üzen
birer kartele dönüştüler. Bu karteller kurdukları baskı ile üreticiyi kendisine
mal satmaya mecbur bırakan, yerine göre üreticiyi batıran veya fabrikaları
satın almaya kadar varan bir yöne evirildi.
***
Toplumsal huzur için ahlak en başta gelen meziyettir. Ancak
malın ve paranın ön plana çıktığı ticari alanda ahlak daha da önem kazanır. Zincir
marketlerde görev alan yöneticiler ahlaklı insanlardan seçilmelidir. Tamahkâr,
her şeyi para olan insanlar daha işe alım aşamasında teste tabi tutulup elenmelidir.
Önceliği para olan kişiler çalıştıkları kuruma da faydalı
olmazlar. Çıkarları için her şeyi mubah sayarlar, çalıştıkları kurumu bile sömürürler.
Her alanda olduğu gibi ticari alanda da toplumsal huzuru, erdemli insanlar
sağlar. Vicdandan ve erdemden uzak beyinler daima bencil ve menfaat odaklıdır.
Zincir marketler, 10 veya 25 liralık alışveriş yapana
kasanın arkasına indirimli ürünler dizeceğine, tüm ürünlerde asgari kazançla
vatandaşa uygun fiyatlardan ulaşmayı hedeflemelidir. Üç, beş, on değil yüzlerce,
binlerce marketiniz varsa zaten o mağazaların satışından her gün inanılmaz
paralar kazanıyorsunuz demektir. Biraz da elinizi vicdanınıza koyun, kasaba,
manava, markete gidemeyip alışverişini sizden yapan garipleri ve fakirleri
düşünün.
e-Devlet sistemini kurup sağlıklı şekilde işleten Hükümet
de, üretimden tüketime ticaretin tüm kademelerini şeffaf bir şekilde takip
edecek bir dijital platformu hayata geçirmelidir. Bu uygulama spekülatörleri
ortadan kaldırırken ürünün saframıza sağlıklı ve uygun fiyatlardan ulaşmasını
sağlar.
***
Meşhur hikâyedir, Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethe
hazırlanırken, tebaasının buna hazır olup olmadığını ölçmek ister. Tebdili
kıyafetle sabah vezirini alıp çarşıya iner, ilk girdiği dükkandan birkaç şey
ister, dükkan sahibi bir ikisini verir, diğerleri için “O henüz siftah
yapmamıştır” diyerek komşusuna yönlendirir. İkinci ve üçüncü işyerinde de aynı
uygulama ile karşılaşan genç sultan, “Ben bu millet ile değil İstanbul’u,
dünyayı bile fethederim” der.
Yaşadığımız yüzyılda ben merkeziyetçilik önce çıksa da
dinimiz, milli değerlerimiz ve toplumsal kültürümüz “biz” önceliklidir. Biz, en
az kendimiz kadar çevremizi, dostlarımızı, arkadaş ve kardeşlerimizi de
düşünürüz. Türk toplumu hiçbir zaman batı toplumları kadar bencil ve nobran
olmadı. Bize özgü değerlerimizi sadece kendi toplumumuza değil, tüm dünya
insanlarına yaymak öncelikli hedefimiz olmalıdır.
Sadece zincir marketlere değil, Türkiye’deki tüm bakkal,
market ve büyük marketlere çağrımız şu: Milletin ekmeği ile oynamayın. Vatandaşın
ekmeğine el uzatırsanız Allah sizi affetmez. Bu çok ama çok büyük bir vebaldir.
Bilirsiniz kendisine karşı işlenen günahları affedebilen Allah, kulun kula
karşı işlediği günahların hesabının mutlaka sorulacağını beyan eder. Vatandaşın
gıda ve ihtiyaç maddelerine olabildiği kadar ucuz fiyattan ulaşması esastır. Kanun
değil sizin vicdani önceliğiniz bu olmalıdır. Toplumun huzuru ve bütünlüğü için
bu elzemdir. Hükümetin görevi ise sıkı denetim ve ülke gelirinden dar gelirliye
düşen payı artırmaktır.