“Allah, Sabredenlerle Beraberdir!..”-2
Sabredilmesi emredilen bela ve musibetler, ya kulu olgunlaştırmak ya da işlediği günahlarından temizlemek içindir: “Başınıza gelen her bir musibet, ellerinizle yaptığınız işler yüzündendir. Allah, çoğunu da affeder.” (Şura 30)
Hadis-i şeriflerde ise, şöyle buyurulmaktadır:
“Müslümana isabet eden hiçbir yorgunluk, acı, keder, üzüntü, sıkıntı, gam hatta bir diken batması dahi yoktur ki, günahlarının bir kısmını silmesin.” (Buhari 5318)
“Allah bir kuluna hayır dilerse, onun günahının cezasını dünyada verir.” (Tirmizi 8799)
“Kim başına gelen musibete karşı, Allah’ın buyurduğu gibi: ‘İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn’ (Bakara 156) deyip sonra; Allah’ım bu musibetimden bana sevap ver, bunun ardından bana hayır ver (aldığın nimetin yerine daha hayırlısını ihsan eyle,) diye dua ederse, Allah öyle yapar.” (Müslim 918)
Hadis-i kudsîde şöyle buyuruluyor: “Mümin kulumu, bir bela (hastalık) ile sınadığım zaman; şayet sabreder de Beni ziyaretçilerine şikâyet etmezse, onu esirlerim arasından salıveririm. Sonra etinin yerine daha hayırlı bir et, kanının yerine de daha hayırlı bir kan veririm. Sonra da amelleri sıfırdan başlar.” (Hakim, Müstedrek 1291)
Sızlanmak musibeti azaltmaz. Hazret-i Ali radıyallahü anh, çocuğu ölen birisine taziyede bulunurken şöyle dedi: “Kader üzerinden geçti, sabredersen sevabını alırsın. Eğer sızlanırsan yine kader üzerinden geçmiştir (geriye döndürmek mümkün değildir), üstelik günahkâr olursun.”
Gerçekten sızlanma ve şikâyet etmek, musibeti artırmaktan başka bir işe yaramaz. Allahü Teâlânın hükmüne sabretmeyenin musibeti ikiye katlanır: Biri musibetin kendisi, diğeri de sızlanmada haddi aşarak günaha girmesidir. Sızlanmak, yaka yırtmak, göğsünü ve yüzünü dövmek, aşırı şikâyette bulunmak, yas giysileri giymek ve benzeri şeyler insanı sabır makamından çıkarır. Bundan dolayı böyle şeylerden kaçınmalı, normal hayatını sürdürmeli, herşeyin Rabbimizin emaneti olduğunu bilmeli ve bu şekilde teselli bulmalıdır.
Sabredenlerin mükâfatı büyüktür. Kur’ân-ı kerimin birçok âyet-i kerimesinde sabrın ö-nemi üzerinde durulmakta, sabırlı davrananlar yüceltilmekte ve onlara verilecek mükâfatlar anlatılmaktadır. Mesela musibetlere sabredenlerin ve Allahü Teâlâya teslimiyet gösterenlerin, rahmet-i İlahiyeye nâil olacakları ve ebedî kurtuluşa erecekleri müjdelenir: “Andolsun ki, sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz,” derler. İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte onlardır.” (Bekara 155-157)
Dini tebliğde de azim ve sebat gösterip sabretmek çok kıymetlidir: “(Habibim!) O hâlde, yüksek azim sahibi peygamberlerin sabretmesi gibi sabret! Onlar için acele etme. Onlar tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün bir anından başka kalmadıklarını sanırlar. Bu bir duyurudur. Ancak yoldan çıkmış olan topluluk helâk edilir.” (Ahkâf 35)
Bir kimsenin, kendisine kötülük edenleri âdil bir şekilde cezalandırması haktır, ancak sabır göstermesi daha hayırlıdır: “Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır.” (Nahl 126)
Putperest düşmanların aşağılayıcı davranışlarına katlanan müslümanlar, sabretmelerinin mükâfatı olarak ebedî kurtuluşa ulaştırılacaklardır: “Siz ise, onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size Beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz. Sabretmiş olmaları sebebiyle bugün Ben, onları mükâfatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta kendileridir.” (Mü’minûn 110-111)
Kendilerine kötülük yapanlara sabırla muamele edip, kötülüğe kötülükle karşılık vermeyenlere düşmanların hileleri zarar vermeyecektir: “Size bir iyilik dokunursa bu, onları üzer. Başınıza bir kötülük gelirse ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır.” (Âl-i İmrân 120)
Hazret-i Lokmân’ın, oğluna nasihatlerinden biri de şudur: “Namazı özenle kıl, iyi olanı emret, kötü olana karşı koy, başına gelene sabret! İşte bunlar kararlılık gerektiren işlerdir.” (Lokmân 17) (Devamı haftaya…)