Allah ile aramızdaki ibrikleri kaldıralım
Son zamanlarda hayat pahalılığı, açlık, tokluk söylemleri hemen hemen her karşılaşan ahbap, dost ve arkadaşlar arasında sıkça konuşulur oldu. Herkeste bir mal mülk koruma telaşı, kendini mağdur gösterme acziyeti hâsıl oldu. Zar zor hayatla mücadele ettiğinden bahseden şikâyet ve isyanları da cabası… Malı olanda olmayanda aynı şikâyetlerden bahsediyor.
Son 3 yıldır üzerimizde musibet bir korona hastalığı var. Nice
yakınlarımız nice tanıdıklarımız ve nice insanları teker teker aramızdan
koparırken çok üzgün görünüyorduk. Allah’a dualar ediyor, bu musibetten
kurtulmak için yalvarıyorduk. Oysa şimdi de hemen hemen her gün 200 kadar can
yine rutin şekilde hayata veda ediyorken hepimiz o yolculuğu unutup dünya
işlerine bakıyoruz. Ölenlerin sayısın bile merak etmiyoruz.
Dünyevi işlerimizi tabiide ihmal etmeyeceğiz ama işi o kadar
çok abarttık ki, dini, vicdani ve ahlakı sorumluluklarımızı da unutur olduk.
Şimdi tek derdimiz alış verişlerdeki ahlaksızlık. Dünya malından kazanacakları
3-5 liradan ibaret sanan bu zihniyeti Allah’a havale ediyoruz. Birde,
Muhyiddin-i Arabi Hazretleri’nin bir ‘İbrik menkıbesinde olduğu gibi hepimizin
gönlünde onu Allah yolundan alıkoyacak bir ibriği var gibi… Rabbim aramızdaki bu
dünyevi “ibrikleri” çıkarttırsın.
İBRET ALINACAK İBRİK MENKIBESİ;
Muhyiddin-i Arabi Hazretleri gençlik yıllarında iken,
Bağdat’ta bir işi olması sebebiyle uzun bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk
esnasında bir dere kenarında balık tutmaya çalışan derviş kılıklı bir adama
rastlar, adama yaklaşır ve selam verir! Ne yaptığını sorar. Adam: “ Ben
gördüğün şu sazdan yapılmış kulübede yaşıyorum, geçimim içinde her gün iki
balık tutarım, biri kendim için biriside sizin gibi yolu düşen misafirlerime
ikram etmek için” der.
Muhyiddin-i Arabi Hazretleri adama misafir olur. Adam ne
tarafa yolculuk yaptığını sorar. O da: “Bağdat’a doğru gidiyorum” deyince, adam
çok sevinir ve “benim orada çok sevdiğim bir ALLAH dostu vardır. Onun yanına
uğrayıp benim için nasihat etmesini rica eder misin?” der. Muhyiddin-i Arabi
Hazretleri, “Tabi zaten gidiyorum. Oraya da uğrarım” der. Arabi Hazretlerinin
yolculuğu devam eder. Bağdat”a varır. Kendisinin işlerini gördükten, sonra, dervişin
dediği zata bir uğrayayım diye düşünür ve o adrese uğrar.
Bir de bakar ki, kapıda nöbetçiler ve bir sürü hizmetlileri
olan kocaman bir konak. Kapıdaki nöbetçilere durumu anlatır onlarda o zata
haber verir ve kendisini kabul edeceğini söylerler. İçeri girer ve o zatla
tanışır. Sohbet ederler, yolda rastladığı dervişten bahseder, zat dervişi
tanır. Muhyiddin-i Arabi Hazretleri müsaade istemeden önce dervişin nasihat
istediğini söyler.
O zat bir süre başını önüne eğer ve sessiz kalır, sonra
başını kaldırır ve “söyle ona dünyayı gönlünden çıkarsın” der. Muhyiddin-i
Arabi Hazretleri bu nasihat karşısında çok şaşırır, bir şey söylemeden müsaade
alarak oradan ayrılır. Günlerce süren yolculuktan sonra tekrar o dervişin oturduğu
sazdan kulübeye varır. Onunla hoş beşten sonra derviş, “ O mübarek zat bana
nasihat etti mi?” diye heyecanla sorar.
Muhyiddin-i Arabi Hazretleri: ”Evet sana nasihat etti, dedi
ki; “söyle ona dünyayı gönlünden çıkarsın” deyince. Derviş bir nara atar ve
bayılır. Ayıldıktan sonra Muhyiddin-i Arabi Hazretleri onun bu haline hayret ederek
derki; “ben bu işten bir şey anlamadım. Sana dünyayı gönlünden çıkartsın diyen
zat ihtişam içerisinde nöbetçileri, hizmetçileri olan ulu bir konakta yaşıyor. Ve
senin gibi hiç bir şeyi olmayan bir dervişe ‘dünyayı gönlünden çıkartsın’
diyor. Sende bu hale düşünüyorsun bu işteki sır nedir? Bana da söyle.” Derviş, derin
bir ah çektikten sonra “benim” diyor “İşte sende gördün dünya adına neredeyse
hiç bir şeyim yok geçimimi dereden balık tutarak temin ediyorum, sazdan
yapılmış kulübemde ise abdest almak için kullandığım bir İbriğim var, lakin ben
ne zaman namaza dursam zikre, ibadete yönelsem bütün varlığım olan o İbrik
kaybolur mu? yoldan geçen birisi alır mı? düşüncesi benim kalbimi sürekli
meşgul eder” der.
“O” zat bir sürü dünya malına sahip iken hiç bir malı “O”
nunla ALLAH arasına girmezken benim üç kuruşluk “ibriğim” bana perde olur, Allah’la
arama girer. Onun için o mübarek bana bu nasihatte bulunmuş” deyince, Muhyiddin-i
Arabi Hazretlerinin gönlünde büyük fırtınalar kopmasına sebep olur.
Selam ve sevgiler