Allah düşmanımı bile böyle bir muhalefetle karşılaştırmasın
1923'ten günümüze 98 yıl geçti ve bu süre zarfında Türkiye Cumhuriyeti tamı tamına 66 hükümet gördü. İçimizde ve çevremizde kriz hiç eksik olmadı. Rejim tartışmaları, kuvvetler ayrılığını oluşturan yasama, yürütme, yargı organları arasındaki yetki ve güç savaşları alevlendikçe ülke yangın yerine döndü.
30 Kasım 1923'te başlayan İsmet İnönü, Fethi Okyar, Celal Bayar, Refik Saydam, Şükrü Saracoğlu, Recep Peker, Hasan Saka ve Şemsettin Günaltay'ın başbakanlığındaki CHP'nin 27 yıllık Tek Parti diktası 14 Mayıs 1950'de Adnan Menderes'in gerçekleştirdiği “beyaz ihtilâl” ile yıkılarak, Türk siyasetinde yeni bir dönemin kapıları aralanmış oldu. Her ne kadar yaşanan 67 yıllık süreç içinde, 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 darbeleri, 12 Mart 1971, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007 muhtıraları, 22 Şubat 1962, 20 Mayıs 1963, 20 Mayıs 1969, 9 Mart 1971 ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ve ayaklanmaları ile demokrasi askıya alınarak kesintiye uğratılmaya çalışılsa da, ülke her defasında tekrar 1950'deki “fabrika ayarları”na dönmeyi başardı.
*
İsmet İnönü'nün iktidarını 22 Mayıs 1950'de elinden alan Demokrat Partili Adnan Menderes, CHP'nin sert muhalefet karşısında, “Allah düşmanımı bile böyle bir muhalefetle karşılaştırmasın. Bütün seçimlerde mağlup olurlar, yine de ‘memleket bizimledir', derler” isyanıyla Tek Parti'nin ruh halini ortaya koydu. “Balyoz” ve “Şalcı” nâmıyla ünlenmeye namzet CHP'li Nihat Erim'in kürsünün önündeki kalabalığı görünce hızını alamayarak, “Türkiye'yi küçük Amerika yapacağız!..” vaadi karşısında çıtayı yükselten Adnan Menderes, “Her mahallede bir milyoner yaratacağız” sloganıyla rakibine büyük bir siyasi hezimet yaşattı.
*
İktidarın şehvetli rüzgârını defalarca arkasına alan Menderes'in aday seçimlerinde, “Odunu bile aday göstersem seçtiririm” iddiası Millî Şef İnönü'yü iyice çileden çıkarttı.
Millî iradeyi arkasına alan Menderes’in önlenemeyen yükselişi, nefret söylemleri, iç karışıklıklar, öğrenci olayları ve genç subayların rahatsızlığı bahane edilerek 27 Mayıs 1960 Darbesi’ye ilga edildi. 27 Mayıs'ın ayak seslerinin yükseldiği dönemde, gidişatı keyifle izleyen İnönü, “Sizi ben bile kurtaramam…” diyerek darbeci Cemal Gürsel başkanlığındaki komitenin Başbakan Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu darağacına çıkarmasına engel olmadı.
Aslında Yassıada’da 17 Eylül 1961’de idam sehpasına çıkarılan Menderes ve arkadaşları değil, aynı zamanda millî iradeydi. Bebek, köpek, değirmen, örtülü ödenek davalarıyla mahkûm edilen Adnan Menderes ve arkadaşlarıyla birlikte; Türk siyaseti idam edildi. 27 Mayıs 1960 Darbesi ile Adnan Menderes dönemi elim bir şekilde kapandı. Türk politikasında eski sayfa tekrar açıldı; sahneye yine Millî Şef İsmet İnönü çıktı. CHP hâlâ aynı CHP'ydi; hem millete, hem de siyasi rakiplerine kan kusturmaya devam etti.
Bu millet Tek Parti diktasından çektiği kadar hiçbir şeyden çekmedi. Ve bu gelenekten beslenen “vesayet rejimi”nin askerleri; darbe girişimi ve ayaklanmalar ile demokrasiyi askıya alma sevdasından vazgeçmedi, vazgeçmeyecek.
*
Dün yerli ve millî kimliğiyle öne çıkan siyasilerimizden Adnan Menderes’i asanlar, Turgut Özal’ı zehirleyenler, Necmeddin Erbakan’ı siyaseten gömüp; üzerine beton dökenler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “yemek” için ellerini ovuşturuyor. Eylemlerle, muhtıralarla, darbelerle, bildirilerle, yolsuzluklarla sınanan Erdoğan şu anda hem içerden hem de dışarıdan satın alınan sırtlanlar sürüsüne var gücüyle direniyor.